Dijital çağın öncüsü

Yönetmen Danny Boyle’un akıcı anlatımı, güçlü oyunculuğu ve birinci sınıf görselliğiyle kesinlikle kaçırılmayacak nitelikteki bu “Jobs”dan doğrusu pek gözümü alamadım.

Sungu Çapan

Özellikle “2001 Uzay Macerası”yla tanınan, ünlü bilimkurgu yazarı Arthur C. Clarke’ın günümüzden yıllar önce, teknolojinin geleceğine ilişkin, bilgisayarlar ve dijital çağ hakkında ettiği kâhince sözlerini aktaran, arşiv kaydı siyah beyaz görüntülerle açılan “Jobs”, kuşkusuz günümüz bilgisayar endüstrisinin öncü önderlerinden, dijijtal devrimci ve küresel vizyoner Steven Paul Jobs (1955-2011) üstüne yapılmış, önemli İngiliz yönetmen Danny Boyle’un imzasını taşıyan, ayrıca güçlü oyuncu kadrosuyla da kesinlikle ilgisiz kalınamayacak bir film.

 

Hırslı bir yönetici

Boyle’un, senarist Aaron Sorkin’in, biyografi yazarı Walter Isaacson’un Jobs’ın kitabından uyarladığı bir senaryodan çektiği film, 1984’te Macintosh’un sunumuyla başlıyor. Sonradan Apple Computer’ın, Next Computer, Pixar animasyon stüdyosunun da kurucusu ve yöneticisi olacak Jobs, ortağı Wozniak’la (Seth Rogen) 1976’da evinin garajında başlatıyor çalışmalarını. Karizmatik ama düzensiz ve hırslı bir yönetici olan Jobs’ın paragöz Chrisann Brennan’la (Katherine Waterstone) sorunlu beraberliğinin gölgesindeki (1978’de evlilk dışı doğmuş) küçük kızı Lisa’yla ilişkilerini, Pepsi Cola’nın müdürü John Scully’yi (Jeff Daniels) Apple’ın başına getirişini ve 1985’te Scully tarafından şirketten çıkarılmasını izleyen süreçte üniversitelerle iş dünyası için bilgisayar üretmeyi amaçlayan Next’i kuruyor üstat.

1986’da Lucasfilm’den animasyon sektöründe de devrim yapacak Pixar’ı satın alıyor. 1997’de kurucusu olduğu Apple’a geri dönen bu alışılmışın dışındaki Silikon Vadisi girişimcisi, büyük yaratıcı deha, ender rastlanan bir pankreas kanserine yakalanıp 2011’de vefat ediyor daha 56 yaşındayken.

 

Evlatlık edinilmiş

Amerikalı bir anneyle Suriye kökenli bir babanın çocuğu olarak doğduğunu, Kaliforniyalı Paul-Clara Jobs çifti tarafından evlatlık edinildiğini de öğrendiğimiz, bilgisayar dâhisi Jobs’ın günümüz dünyasını değiştiren buluşlar ve başarılarla süren iş hayatını, başarısız babalığıyla birlikte perdeye taşıyan filmde, son haftalarda sıkça filmlerini seyrettiğimiz Michael Fassbender yine şapka çıkarılası bir Steve Jobs performansıyla karşımıza geliyor.

Ayrıca yıllarca sekreterliğini yapan, her derdini çeken, anaç ve sevecen Joanna rolündeki Kate Winslet’le artık gıdısı sarkmış Jeff Daniels’in de göz doldurduğu filmde, hiç hazzetmediğim Seth Rogen bile çok iyi.

Yönetmen Danny Boyle’un kısa kısa geriye dönüşlere dayanan akıcı anlatımı, güçlü oyunculuğu ve birinci sınıf görselliğiyle kesinlikle kaçırılmayacak nitelikteki bu “Jobs”dan doğrusu pek gözümü alamadım 2 saat süresince. Kısacası haftanın filmi “Jobs”.

 

Hiç büyümeyen çocukla yeniden

İskoçyalı romancı-oyun yazarı Sir James Matthew Barrie’nin (1860- 1937) sahne oyunu olarak yazdığı, zaman içinde vazgeçilmez bir çocuk edebiyatı klasiğine dönüşmüş en ünlü eseri “Peter Pan - ya da büyümek istemeyen çocuk” (1904), şimdiye dek pek çok dile çevrilmiş, sinemaya uyarlanmış, çizgi romanlara, TV film ve dizilerine aktarılmıştır bilindiği gibi.

 

Fantastik seyirlik

Jane Austen’dan “Aşk ve Gurur”, Lev Tolstoy’dan “Anna Karenina”, Ian McEwan’dan “Kefaret” gibi başarılı edebiyat uyarlamalarıyla isim yapmış İngiliz yönetmen Joe Wright’la senarist Jason Fuchs ikilisi, J.M. Barrie’nin 110 yıl önce yarattığı Peter Pan, Kaptan Karasakal, Kaplan Lily, James Hook gibi karakterleri almış günümüze taşımış ve gişe başarısını hedefleyen, 3 boyutlu, bol aksiyonlu, göz alıcı bir Hollywood üstünyapımının olanaklarıyla 2 saatlik fantastik bir seyirliğe dönüştürmüş, bugün gösterime giren “Pan”da.

Alman uçaklarının bomba yağdırdığı 2. Dünya Savaşı yıllarının Londra’sında, yemeklerinden çaldığı çocuklara kötü davranan, gıcık bir şişman kadının yönetimindeki bir yetimhanede başlayan “Pan”, Süpermen gibi uçabilen, hiç büyümeyen, haşarı çocuk kahramanımızla (Levi Miller), herkesi korkutup titreten, ezeli düşmanı Kaptan Karasakal (Hugh Jackman) arasındaki mücadeleye odaklanmış, karşı konulamaz 3 boyut sistemi sayesinde koltuğundaki seyirciyi de içine alarak.

Uçan bir kalyondaki korsanlarca, perilerden, korsanlardan, denizkızlarından, yerlilerden ve canavarımsı dev kuşlardan geçilmeyen Neverland (Olmayan Ülke) denen esrarengiz bir diyara çekilen Peter’la çocuk arkadaşları, Kaplan Lily (Rooney Mara) ve kaptan Hook (Garrett Hedlund), elbirliğiyle sonuçta Karasakal’ın hakkından geliyorlar tabii ki.

 

Hollywood eğlenceliği

J.M.Barrie’nin hayalgücünün ürünü olan, sevinçlerin, mutlulukların, korkuların, kaygıların, kabusların yer aldığı, büyülü bir alemin betimlendiği namlı klasiğin seyrettiğimiz bu son modern uyarlaması, seriye dönüşmüş “Harry Potter”, “Karayip Korsanları” filmlerinden 3 boyutlu, bol efektli “Avatar”a kadar uzatılacak, 3 boyutlu, bol efektli bazı gişe şampiyonu üstünyapımların tutmuş başarı reçetelerinin uygulandığı, bezirgânca bir yaklaşımın eseri.

H. Jackman’ın her zamanki atlamalı sıçramalı yorumuyla sempatik kıldığı Karasakal’la masal kahramanları arasında özel yere sahip Peter Pan’ın Neverland’deki mücadelesini aktaran ve meraklısını P.Pan mitosunun başlangıcına götürmek iddiasındaki bu yeni versiyonu böylesi Hollywood eğlenceliklerinden hoşlananlara göre.