‘Devlet Töreni’ belgeseli: Devletle halkın ortak yası

Mubi’deki “Devlet Töreni” adlı belgeseli izledim. Stalin’in cenaze töreninin yapıldığı her Sovyet kentinden görüntülerin birleştirilmesiyle oluşturulmuş bir belgesel bu. Tören gerçekten görkemli olmuş.

Mustafa Kemal Erdemol

Stalin'in cenaze töreni

Yine güzel bir film şenliği yaşattım kendime. Belgesel aslında. Hemen belirteyim, çok ayıp biliyorum, öyle belgesel tutkunu da değilimdir. Herkesin beğendiği bir belgeselse göz atarım ben de. Sevgili editörüm Hil “mutlaka gör” dediği için Mubi’deki “Devlet Töreni” adlı belgeseli izledim.

Hil haklıymış. Gözümü ayıramadım gerçekten. Stalin’in cenaze töreninin yapıldığı her Sovyet kentinden görüntülerin birleştirilmesiyle oluşturulmuş bir belgesel bu. İzlerseniz beğeneceksiniz eminim. İzlediğinizde sizin dikkatinizi neler çeker bilemem ama benim en ilginç bulduğum görüntü, Stalin’in yüzü görünür şekilde katafalka konulmuş tabutunun karşısında ressamların, heykeltraşların da olmasıydı. Stalin’in resmini çiziyor, heykelini yapıyorlardı. Sanatın da ihmal edilmemiş oluşu ne hoş. Milyonlarca insanın katıldığı büyük bir uğurlama yapılmış gerçekten de Stalin’e. Belgeselden de anlaşılıyor.

Devlet töreniyle gömüleceğim falan yok elbette ama, tüm güzel görünen o şatafatına rağmen böyle gömülmek istemem doğrusu. Yaşlandıkça mı nedir, her şey sessiz sakin olsun istiyorum artık. Ben öldüğümde tabii ki hayli “sessizlik” içinde olacağım da, nasıl derler, bir gürültü gerekçesi olmayayım istiyorum. Giderken küfür yemeyelim bir de.

STALİN’E VEDA

Stalin’in cenaze töreni gerçekten görkemli olmuş. Diğer nitelikleri bir yana öncelikle bir savaş kahramanı olarak Sovyet yurttaşının gözündeki “kurtarıcı” vasfının bunda büyük etkisi var. Kızarsınız, seversiniz o ayrı ama bu tür görkemli bir töreni hak eden ender figürlerdendi Stalin. Devlet töreni, hem kaybı onurlandırmak hem de ulusça önemsenen o kayıp için halkı ortak yasta buluşturmak gibi önemli bir işleve sahip. Hemen hemen hepsinde devletin gücü “bir kez daha gösterildiği gibi, toplumsal geleneğe, göreneğe dayalı adetlere de rastlanır. Gelenek, görenek dedim madem, örnek olarak yakınlarda ölen Edinburg Dükü Prens Philip’e yapılanı söyleyeyim. Tabutu yünlü idi Prens’in. Nedeni şudur: Yün endüstrisine destek amacıyla ölülerin yüne sarılması emrini vermiş tebaasına dönemin kralı vakti zamanında. Halkı bilmem ama kraliyet mensuplarının tabutları bu nedenle hep yün kaplıdır.

Çok eski bir uygulama bu devlet töreni. Filmlerde de görürüz ya hani, şu Vikinglerde örneğin, toplumun önemli şahsiyeti öldüğünde “devlet töreni”yle uğurlanırdı. Ölü egemeni büyükçe bir kayığa koyarlar, uzaktan fırlatılan alevli okla o kayığı tutuştururlardı. Beden yanıp kül olurdu. Ölüyü yakma işi böyleydi onlarda. Ne de olsa denizci bir topluluktu Vikingler. Yani öyle her toplumda öleni toprağa vermek yoktu eskiden. Oğuz Türkleri de -hakanlarına hep öyle mi yaparlardı bilmiyorum ama nehir yatağına gömerlerdi ölülerini. Hatta milattan önceki zamanlarda kimi Türk toplulukları dahil bazı topluluklar ölülerini ağaçlara asarlardı. Toprağa gömme işi çok sonradır. Jean Paul Roux’nun kitapları çok aydınlatıcıdır bu konularda, öneririm. Moğol Hanı Hülâgû’yu da ölünce bir nehir yatağına gömdüler örneğin. Bir tür devlet töreniyle tabii.

CENGİZ’İNKİ KORKUNÇTU

Moğol demişken büyük Moğol Hakanı Timuçin de (Cengiz Han) devlet töreniyle gömüldü elbette. Yüzlerce asker eşliğinde götürüldüğü mezar yerinden dönüşlerinde o askerlerin hepsi öldürüldü, Cengiz Han’ın gömüldüğü yer bilinmesin diye. Hâlâ da bilinmez. Öte âlemde ona eşlik etmesi amacıyla öldürülen yüzlerce genç kızı da ekleyelim.

Eva (Evita) Peron'un cenaze töreni

Neyse geçti o günler. Modern zamanların devlet törenleri, tamam çok şatafatlı ama akla, mantığa uygun en azından. Bir devlet başkanı olmamasına rağmen, eşi Arjantin Devlet Başkanı Juan Peron’dan daha fazla sevilen Eva (Evita) Peron’a da resmi cenaze töreni düzenlediler. Malum, 33 yaşında ölmüştür, 1952’deki törenin çok görkemli olduğunu söylerler. Başkent Buenos Aires’in sokaklarını yaklaşık 3 milyon kişi doldurmuştur törende.

Sosyalist Yugoslavya’nın büyük Devlet Başkanı Josip Broz Tito’nun cenaze törenini anımsarım. Çok ama çok görkemliydi gerçekten. Aklımda yanlış kalmadıysa o zamana kadarki, dünyada en çok yabancı delegenin katıldığı cenazedir demişlerdi. İnsanoğlu/kızı garip gerçekten. Hindistan’da günümüzde maalesef hâlâ rastlanan, eşleri öldüğünde kendilerini yakan kadınların bu vahşi gönüllü intiharları da eski Hint krallıklarının “resmi devlet cenaze töreni”nden kalma uğursuz bir gelenektir. O krallıklarda bedeni yakılan kralın eşini/eşlerini de, ona eşlik etsinler diye yakarlardı.

TEK BEDEN GİTMEK

“Büyük başın derdi büyük olur” deyip makam mevki sahiplerinin yaşamlarının hiç de özenilecek olmadığına, sorumluluklarının büyük olduğuna dikkat çekilen o atalar sözünde doğruluk payı var gerçekten, düşünüyorum da. Büyük “başın” derdi öldüğünde de bitmiyor çünkü. Fransız asıllı İngiliz Kralı Arslan Yürekli Richard’ı devlet töreniyle gömdüler. Birkaç kez hem de. Kalbi Fransa’nın Rouen, bağırsakları da yine aynı ülkenin Chalus kentinde gömülüdür. Stalin’in cenaze töreni mükemmelmiş gerçekten, belgeselden anladığım o. Yine de sessiz sedasız gitmek daha iyi. Ha bir de mümkünse tek parça gidelim. Üzüldüm Arslan Yürekli Richard’a.