'Devlet dine ilişkin zorlamaya son vermelidir'
Hukukçular Birliği Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Sinan Kılıçkaya, "Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması ve Cemevlerinin ibadethane sayılması" yolunda sürdürülen eylemi desteklediklerini açıkladı.
cumhuriyet.com.trHukukçular Birliği Vakfı'ndan yapılan yazılı açıklamada, "Bu talep ile ilgili olarak öncelikle bir inancın ancak kendi inananları tarafından yapılan tanımına Kamu Otoritesinin saygı duyması gerektiği, hukuksal düzenlemelerde bu tanımın esas alınması gerektiği ve sınırlamanın ancak öteki inanç alanlarına girilmesi ve kamu düzeninin bozulması hallerinde mümkün olabileceğinin belirtilmesi gerekir" diye Başkan Sinan Kılıçkaya şöyle devam etti: "Din ve vicdan hürriyeti, ebeveynlere çocukları için dini eğitim verilmesini veya verilmemesi, dini eğitim verilecekse hangi ve ne şekilde dini eğitim verilmesini tercih etme hakkını da kapsar. Her ne kadar bu dersin din kültürünü içerdiği, belli bir dinin veya mezhebin dersi olmadığı iddia edilse bile bu iddianın doğruluğu tartışmalıdır.
Her anne ve baba çocuğu için dini eğitim verilmesini istemeyebileceği gibi, belli bir dinin eğitiminin verilmesini isteyebilmelidir. Dini eğitime zorlamak veya dini eğitimi engellemek adına ne anlamda olursa olsun bir zorlamanın olması din ve vicdan hürriyetine aykırıdır."
Konuya ilişkin Anayasa hükmünün değiştirilerek zorunluluk olmaktan çıkarılması gerektiğini vurgulayan Kılıçkaya, "Bu ders seçmeli hale geldiğinde dersin içeriği de genişletilmelidir. Buna karşılık alevi vatandaşlarımızın da ihtiyacına cevap verecek ders de konulabilir bu her iki ders seçmeli olmakla birlikte zorunlu olmayıp dileyen her vatandaş çocuğu için bu derslerin hiç birini de almayabilmelidir" dedi.
Alevilerin Cemevlerini ibadethane olarak tanımladıklarını hatırlatan Kılıçkaya, "Burada ibadet yaptığını söylüyorsa bunun aksini iddia etmek devlet dahil kimseye düşmez. Din ve vicdan hürriyeti, bir din veya mezhep mensubunun kendini dilediği gibi tanımlama hürriyetini de içerir. Kamu otoritesinin dine ilişkin tanımlamaları reddetmesi temel insan haklarına aykırıdır" diyerek şöyle devam etti: "Cemevlerinin kullanıcıları olan aleviler cemevleri için ibadethane diyorlarsa ki diyorlar o halde cem evleri ibadethanedir. Dine inanca ilişkin her türlü tanımlama ancak o dinin ve inancın mensupları tarafından yapıldığında anlamlı bir tanımlama olabilir. Kamu Otoritesinin yapacağı tanımlama öncelikle o inancın mensuplarının tanımlamasını esas almak zorundadır. Kamu Otoritesinin bir inancın kendi inananları tarafından yapılan tanımlamaya getireceği hukuksal çerçevenin tek amacı öteki inançların alanına girilmemesini ve kamu düzeninin bozulmamasını sağlama amaçları ile sınırlı olmalıdır. Cem evlerinin ibadethane sayılması ve alevi vatandaşların zorunlu din derslerinden muaf olmaları taleplerinin öteki inançların alanına girme yahut kamu düzenini bozma yönü bulunmadığından bu taleplerin karşılanması gerektiği açıktır."