Derin dondurucu kaçkınıyım!

Aydilge'nin yeni albümünün adı 'Yalnızlıkla Yaptım.' Onun tanımıyla, her gün başkalarının istediği, toplumun onayladığı insan olmak adına karaladığımız ruhlarımızı, temize çekmek için yazılmış şarkılı hikâyelerden oluşan bir albüm bu.

cumhuriyet.com.tr

Aydilge yazıyor, söylüyor, eleştiriyor, sözünü sakınmıyor. En önemlisi hayal kurmaktan vazgeçmiyor. Müziğindeki melankoli ise umut dolu! Sistemin yarattığı mutsuz insanların hikâyelerini izletip, mutsuz şarkılar dinletip, “Yaşadığın hayata şükret! Bak başına bunlar da gelebilirdi. O yüzden kaderine razı ol, otur aşağı... Sorgulamaya kalkma!” demesine inat, insanları müziğiyle ayağa kaldırmaya, yaraları ile barıştırmaya çalışıyor.

- Albümün ruhu akustik, epey derin ve buradan uzaklarda. Belki de unuttuğumuz bir yerden ve zaman geliyor gibi. Senin derdin neydi albümün yaratım sürecinde?

- Unuttuğumuz, uzak bir yer varsa, o da kendi içimiz. Ben ona kavuşmaya çalıştım. Zaman ve mekân olarak içimden geliyor yani bu albüm, o yüzden de belki tanıdık geliyor. Yüzleşmekten kaçtığınız, arzularını toplumsal normlara uydurmak için bastırdığınız, sıfırlayıp kabul görmüş malzemeden yeniden yaratmaya çabaladığınız saf ruhunuzu hatırlatıyor. Çünkü ben şarkılarımı yaparken kendi özümü koymaya çalışıyorum. Her gün başkalarının istediği, toplumun onayladığı insan olmak adına karaladığımız ruhlarımızı temize çekmek için.

- “Elini aşka buladığında çok kan dökülür bazen. Bazen de şarkılar dökülür” diyorsun. Aslında Sezen Aksu’nun “Sorma” şarkısındaki yorumun dinleyene saplanıyor da...

- Bazıları kendilerini tehlikelerden korumak için ruhsal bir derin dondurucuya girerler. Böylesi daha kolaydır, acısız... Hisleri körelir, kabulleniverirler her şeyi. Bazılarının ise yüreği sıcaktır, derin yaralar açılabilir ruh tenlerinde ama yine de girmezler o derin dondurucuya ve savaşırlar. Ben bir derin dondurucu kaçkınıyım! Aşkı da öyle yaşarım. Canım yanar, kanar yine de mutlu olurum çünkü bana hâlâ acıyabilen bir canım olduğunu gösterir aşk bunca hissiz insan arasında... “Sorma”, dinlediğinizde size de saplanıyorsa, canlısınız demektir.

- “Yanlızlıkla Yaptım” albümün ismi. Sanırım pek çok şeyi yalnızlıkla yapıyoruz. Nasıl bir yalnızlık içindeyiz?

- Geçen kendi kendime şunu yazdım uykuya dalmadan önce; “tüm bu metropol insanları, ne kadar yoğun ve önemli olduklarıyla övünürlerken içlerindeki sıkıntı bıçak gibi keser onları uykuya dalarken. Aslında her şey yalnızlık yüzünden. Tüm bu facebook’taki “beğen” butonu, twitter’daki takipçi sayısı, kaç kişinin yazdığımızı “retweet” ettiği merakı... Hep bir “beni sevin, beni beğenin, beni takip edin” çağrısı...

- Yazıyorsun, söylüyorsun, eleştiriyorsun, sözünü sakınmıyorsun. En önemlisi hayal kurmaktan hiç vazgeçmiyorsun. Neler dönüyor kafanda, nasıl yetişiyorsun hayata?

- Geleceğimi, deneyimlerin karabulutlarına yem etmemek için yaşadıklarımdan hiçbir şey öğrenmiyorum! Çünkü hepimiz deneyimlerin çelmesine takılıp hayattan geri duruyoruz. Oysa çocuk cesaretiyle içine dalmalıyız. Ne var ki elimizde yaşamaktan başka? Korkunun tadı bile yok. Sıradanlıktan elimden geldiğince kaçıyorum. Çünkü sıradanlık pusuda avlıyor herkesi ve bilgisayar ekranları hortum gibi yutuyor tüm insani enerjiyi. Enerjimi betona, bilgisayara, dedikoduya harcayacağıma, müziğe, roman yazmaya, editörlüğünü yaptığım müzik dergisine ve Rock FM’de yaptığım programa harcıyorum.

- Müziğinde melankoli hep var ama mutsuzluk yaratmıyorsun, bunu nasıl başarıyorsun?

- Melankoliyi, insanları ağlatarak sömürmek için kullanmıyorum. Evet, ajitasyon ve gözyaşı bu ülkede satar. Ama ben kendimi satmam. E tabi sistem, arabeski seviyor. Çünkü her gün ağlayan, mutsuz insanların hikâyelerini izleyip mutsuz şarkılar dinlediğimizde, bize aslında şu deniyor; “yaşadığın hayata şükret!” Bak başına bunlar da gelebilirdi. O yüzden kaderine razı ol, otur aşağı... Sorgulamaya kalkma! Bense insanları ayağa kaldırmaya, yaralarıyla barıştırmaya çalışıyorum. Hiçbir zaman Ajda Pekkan gibi kusursuz, yapay bir görüntüm ya da süper kahramanlara özgü bir ruhum olsun istemedim. Yaralı, bereli, kusurlarını örtmeyip öpmeyi deneyen bir melankoliğim...