'Derdimiz sinema'
Sinemacılar sansüre karşı Abbasağa Parkı’nda forum düzenledi.
Mehmet Keskin/CumhuriyetGezi’nin bilindik mekânlarından birisi. Ortalıkta gaz kokusunun olmaması, sivillerini saymazsak polislerin olmaması... Koşmuş, terlemiş eylemciler de yok. Hatta gelenleri karşılayan klasik müzik var. Bahar havası bir hasta gibi soluklana soluklana esiyor.
Abbasağa Parkı’nda bu gece sinemadaki “sansür” konuşulacak. Demokratik bir ortamın olacağını daha başlamadan düşünebiliriz. Eski Yunan’dan ödünç küçük agoraya çocuğunu alıp gelenler de var, çiğdemini alıp gelen de...
Gelenlerin büyük çoğunluğu sinema emekçisi. Demokratik demiştik ya isim saymaya gerek yok; yönetmenler var, sinema üzerine kalem oynatanlar, geçerken kalabalığı görüp katılanlar... Aralarda tek tük yabancılar bile seçiliyor.
Forum, bir aksiliğin daha sinemacıları bir araya getirdiğini anlatan bir konuşmayla başlıyor.
Önce, ekrana “Yollara Düştük” belgeseli yansıyor. 1977 yılında Türkan Şoray, Fatma Girik, Tarık Akan, Kadir İnanır gibi isimlerle birlikte sinema emekçilerinin sansüre karşı İstanbul’dan Ankara’ya yürüyüşünü anlatan belgesel ilk kez gösterildi. Sansürü konu edinen belgesel, sansür tartışmalarının odağındaki Antalya ve İstanbul film festivallerinde gösterilememişti.
Katılan sanatçıların ağzından anlatılan yürüyüş belgeselindeki belki de en açıklayıcı cümle “bize zengin erkek fakir kızdan başka işlenecek bir konu bırakmadılar” olsa gerek. Menderes Samancılar’ın yürüyüş yolunda sessiz sinema oynadıklarını söylemesi, sonra da ironiyle “Zaten hükümetin istediği de buydu” demesi de olabilir.
Vedat Türkali belgeselde, yürüyüş için bir metin kaleme aldıklarını söylüyor: “Bizim sinema yapmaktan başka derdimiz yok.”
Forumda konuşulan konuların ortak noktası da bu. Şimdiye kadar esnetilen, görmezden gelinen ama yürürlükte olan yasa ve yönetmeliğin bundan sonraki bütün festivallerin üzerinde, “Demokles’in kılıcı gibi” durduğu...
İşte forumda konuşulan konulardan bazı başlıklar:
* Bundan böyle hiçbir kısa film, hiçbir belgesel bu belge olmadan gösterilemeyecek.
* 1 dakikalık olsa bile kısa filmler ve animasyonlar yaklaşık 2000 TL’yi bu belge için ödeyemeyecek. Bu tarz yapımların maliyetleri bu rakamın altında olabiliyor.
* Son olaylarla pratikte Türkiye sineması kilitlendi.
* İptal edilen festivallerden çekilen filmler belki de “mimlenerek” bundan sonraki festivallerde gösterilemeyecek.
* Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sinemacılara destek fonunun gösterilen filmlerden geldiği, fakat bunun bir lütuf gibi dağıtıldığı.
* Bakanlık fonlarının sinemacılara bazı şerhlerle verileceğiyle ilgili sinyaller.
* Film dağıtımda “tekel” konumundaki dağıtım şirketlerinin de bir çeşit sansür uyguladığı... Hoşa gitmeyeceği düşünülen filmlerin kopya sayısını düşürdükleri veya bu filmleri dağıtmadıklarıyla ilgili düşünceler.
* Festivallerin ticari işletmeler haline dönmeleri.
* Sinema emekçilerinin haklarını alamamaları.
Forumda, sansüre karşı çıkmayla ilgili gerekçe de dile getirildi: “Dün konu Gezi’ydi, bugün PKK; yarın belki de Recep Tayyip Erdoğan olacak.”