Deprem korkusu ‘travma sonrası stres bozukluğuna’ dönüşebilir
İzmir Seferihisar’da meydana gelen 6.9 büyüklüğündeki depremin toplumun her kesimini derinden üzdüğünü, psikolojisini olumsuz etkilediğini söyleyen Rehberlik ve Liseler Koordinatörü Sibel İzgiman, çocukların psikolojik iyi oluşlarına dikkat çekerek, “Çocuklar bu süreçte okula gitmek istemeyebilirler, ya da dikkat toplayamama ve okul başarısında düşüş gibi durumlar oluşabilir. Küçük yaş grupları aileden ayrılmak istemeyebilir, ebeveyn ile birlikte uyumak isteyebilirler. Eğer bu tepkilerle baş edilmezse korku ‘travma sonrası stres bozukluğuna’ dönüşebilir. Duyguların ifadesi çok önemli, aileler iletişim ve paylaşımda bulunmaya dikkat etmeliler” dedi.
DHAEge Denizi’nde, İzmir’in Seferihisar ilçesi açıklarında cuma günü saat 14.51’de 6.9 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Enkaz altında kalan vatandaşları kurtarma çalışmaları bölgede halen devam ediyor. İTÜ ETA Vakfı Doğa Koleji Rehberlik ve Liseler Koordinatörü Sibel İzgiman, depremin çocuklar ve ergenler üzerindeki etkilerine yönelik açıklamalar yaparak, ailelere uyarılarda bulundu.
“PSİKOLOJİK DESTEK ALINABİLİR”
Depremi birebir yaşayan çocukların dışında, bu görüntüleri izleyen, tanıklık eden hatta arama kurtarma çalışmalarına yardımcı olan kişilerde de travma oluşabildiğini belirten İzgiman, “Yetişkinler de çocuklar da, travma sonrası birtakım duygusal tepkiler vermeye başlayabiliyor. Fiziksel olarak yaralarımızı sardıktan sonra günlük hayata dönmek için başta İzmir’deki çocuklar olmak üzere, hepimizin psikolojik desteğe ihtiyacı olabilir” diye konuştu.
ÇOCUKLARDA TRAVMA OLUŞTURUYOR
Deprem gibi doğal afetlerin travmatik olaylar olduğunu aktaran İzgiman, “Özellikle okul çağındaki çocuklar, günlük hayatlarına okula giderek ve aileleriyle vakit geçirerek devam ederken dünyayı güvenli bir yer olarak algılıyorlar. Ani, sarsıcı, günlük rutini bölen hatta kayıplara neden olan, güven duygusunu sarsan olaylara travmatik olaylar diyoruz. Yaşımız ne olursa olsun travmalara benzer tepkiler verebiliriz. İlk başta elbette hepimiz şok yaşıyoruz. Ardından öfke, çaresizlik, kendini suçlama, inkar gibi duygular oluşabiliyor. Bazen içimize kapanıyoruz, bazen de agresif, gergin ve aşırı uyarılmış olabiliyoruz. Bilişsel olarak dikkat dağınıklığı gibi tepkiler verebiliyoruz” ifadelerini kullandı.
STRES BOZUKLUĞU YAŞANABİLİR
Çocuklarda farklı farklı davranışların gözlemlendiğini vurgulayan İzgiman, “Okul çağındaki çocuklar okula gitmek istemeyebilir, dikkat dağınıklığı ve okul başarısında düşüş gibi durumlar gözlemlenebilir. Küçük yaş gruplarında ise aileden ayrılmak istememe, aile ile birlikte uyuma isteğiyle karşılaşabiliyoruz. Aslında bu tepkiler travma sonrası verilen normal tepkilerdir. Ama bu tepkilerle baş etmek lazım, baş edilmezse travma sonrası stres bozukluğuna dönüşebilir. Eğer destek alınmazsa kalıcı etki bırakabilir. Güven duygusunu tazeleyerek normal hayata dönmek, kalıcı hale gelen stres bozukluğunu önleyecektir. Aileler ve eğitimciler Türkiye genelinde özellikle çocukların, psikolojik açıdan iyi oluşları konusunda hassasiyet göstermelidir” dedi.
“PARMAK EMME, GECE ALT ISLATMA” OLABİLİR
Milli Eğitim Bakanlığının, bu hafta okullara ara verilmesi kararını doğru bulduğunu söyleyen İzgiman, “Çünkü travma sonrası okul çağındaki çocuklar sevdiklerinin yanında olmak istiyor, bir arada olmaya ihtiyaçları var. Okul öncesinde çocuklar duygularını ifade edemeyebilir, bu yüzden duygularını gözlemlemek gerekiyor. Mesela, çok huysuzlanma, sürekli ağlama, davranışlarda geriye gitme, parmak emme, geceleri alt ıslatma gibi davranışlar, aslında bir şeylerin yolunda gitmediğinin göstergesidir. O çocuğun duygusal dünyasında travma olduğunun ipuçlarını verir” diye konuştu.
GELECEKLE İLGİLİ UMUTSUZLUĞA KAPILABİLİRLER
Okul çağındaki çocukların ise depremin farkında olduklarını anlatan Sibel İzgiman, “Onlar da anne ve babalarının yanından ayrılmak istemeyebilir ve onları kaybetme korkusu yaşayabilirler, olanlarla ilgili kendilerini suçlayabilirler, çaresiz hissedebilirler. Ergenlik çağındaki çocuklarda da, yetişkinlere benzer duygusal tepkiler görülebiliyor. Gelecekle ilgili umutsuzluğa kapılabilirler, olanlara karşı agresif olup, öfke duyabilirler. Ama duygusal tepkiler ve bu tür davranışlar normaldir” ifadelerini kullandı.
YAPILMASI GEREKENLER
Bu süreçte duyguların ifadesinin çok önemli olduğunu vurgulayan İzgiman, “Konuşarak, hissettiklerimizi ifade etmeliyiz. Olanlarla ilgili konuşabilmek, anne, baba veya yetişkinin çocuğa duygularını anlatması, korktuğunu, üzüldüğünü ifade etmesi, çocuğun yaşadığı duygu durumunun normalleşmesini sağlar. Hem de çocukları duygularını ifade etme konusunda cesaretlendirir. Eğer çocuk anne ve babasıyla uyumak istiyorsa, yanından ayrılmıyorsa bu konuda destek olmak gerekir. Fiziksel temas çok önemli, ailelere önerim; çocuklarına sarılmaları, ellerini tutmaları, sürekli yanlarında olmalarıdır. Bu dönemde en çok ihtiyacımız olan şeyin iletişim ve paylaşım olduğunu düşünüyorum” dedi.