"Denizin dibinde Hatçem" türküsüyle göbek atılır mı?
Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz ve Türk Halk Müziği sanatçısı Sümer Ezgü, son dönemde 'Denizin Dibinde Hatçem' türküsünün göbek havası tarzında yorumlayanlara "Kültür yozlaşmasını doğru bulmuyoruz" diyerek tepki gösterdiler.
ANKABurdur yöresinin ünlü, "Denizin Dibinde Hatçem" türküsünün oyun havası şeklinde yorumlanması, Burdur'da ve sanat çevrelerinde tartışma yarattı.
Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz ve Türk Halk Müziği sanatçısı Sümer Ezgü, son dönemde 'Denizin Dibinde Hatçem' türküsünün göbek havası tarzında yorumlayanlara tepki gösterdiler.
Türk Halk Müziği sanatçısı Sümer Ezgü, "Bu bir milli kültür. Bizzat devletin, Kültür Bakanlığı’nın koruma altına alması gereken bir durum bu" dedi. Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz ise “Kültür yozlaşmasını doğru bulmuyoruz. Kültür varlıklarımız nasıl ki, bir ören yeri kıymetliyse bizim için geçmişte çalınmış bir türkü, bir şarkı, yazılmış bir şiir, roman aslıyla kalması da o kadar kıymetlidir" diye konuştu.
ERCENGİZ: KÜLTÜR YOZLAŞMASINI DOĞRU BULMUYORUZ
Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, şunları söyledi: “Geçtiğimiz günlerde sosyal medya fenomeni olarak bilinen bir kişi tarafından Burdur’umuzun en güzel halk ezgilerinden birisi olan Hatçem türküsü farklı bir şekilde yorumlanmış, adeta hazin bir aşk öyküsü olan Hatçem türküsü göbek havasına, dokuz sekizlik bir oyun havasına çevrilmiştir. Bundan duyduğumuz rahatsızlık nedeniyle de sosyal medya hesaplarımızdan türkülerimizin, ezgilerimizin asıl halleriyle korunması gerektiğine dair bazı açıklamalar yaptık.
Kültür yozlaşmasını doğru bulmuyoruz. Kültür varlıklarımız nasıl ki, bir ören yeri kıymetliyse bizim için geçmişte çalınmış bir türkü, bir şarkı, yazılmış bir şiir, roman aslıyla kalması da o kadar kıymetlidir. Bu nedenle bir tepki oluşturduk. Ve bize de gençler destek verdi. Burdur Belediyesi’ne ait bir alanda Hatçem türküsünün orijinalini çaldılar ve bizlere dinlettiler. Biz halk ezgilerinin, halk türkülerinin halka ait, dönemine ait, güzel kültürel değerlerin aynı şekilde kalması taraftarıyız. Popüler kültürün, kültür mirasımızı yanlış bir şekilde kullanıp, gelecek nesillere farklı şekilde aktarmasını da istemiyoruz.”
“DEVLETİN KORUMA ALTINA ALMASI GEREKİR”
Türk Halk Müziği sanatçısı Sümer Ezgü de "Denizin Dibinde Hatçem" türküsünün Burdur'un Arvallı ve Kayış köylerinde yaşayan 2 Hatice'nin sevdikleriyle kaçış hikayelerinin ardından yakılan iki ağıtın zamanla birleşmesinden oluşan bir türkü olduğunu anlattı. Ezgü şu değerlendirmeyi yaptı:
“Beni önce Metin Türkoğlu aradı. Rahmetli Burdurlu Araştırmacı Seyfettin Türkoğlu’nun oğlu. ‘Sümer Bey, babamın türküsü çok kötü yorumlanmış. Bunu ne yapmamız lazım. Bir izler misiniz?’ dedi. Ben de birkaç tane video klip izledim. Gerçekten çok üzüldüm. Ben Burdur’un Bucak ilçesinde büyüdüm o sokaklarda oynarken, çamurlarda yuvarlanırken, kulağımıza ilişen türkülerdi bunlar. Aktarıla gelen, hikâyesi olan bir türküdür bu. Sonra aradan biraz zaman geçti sevgili Ali Orkun Ercengiz aradı beni Burdur Belediye Başkanımız o da aynı şekilde, ‘Sümer abi çok üzüldüm bu nasıl bir şey, bizim türkümüz nasıl bu hale gelir’ dedi. Hem sinirliydi hem de üzgündü. Yani, ‘Bir şeyler yapmamız lazım’ dedi.
İşin garip tarafı şu bir şeyler yapması gereken biz değiliz aslında, sanatçılar değil. Biz yorumlarız. Bu tıpkı şey gibi milli ormanlarımız gibi, tarihi eserler gibi, milli tarımımız gibi yani bizzat devletimizin koruması gereken milli kültür çünkü bu. Biz de kültürün değeri yok. Bu çok kötü bir şey. Bu bir milli kültür. Bizzat devletin, Kültür Bakanlığı’nın koruma altına alması gereken bir durum bu. Anadolu’nun birçok yöresinde bu tarz tepkiler oluyor aslında. Öteden beri olmuştur. ‘Bizim eserlerimizi niye bozuyorlar, bunlar olur mu?’ diye. Çünkü o, o yöre için çok değerli. Ortak mal, anonim. Bir sorunda anonim ortak malın, milli kültür değerlerimizin, milli kültür ezgilerimizin, telif kapsamında olmaması. Yani isteyen istediği gibi kullanabiliyor. Telif yasası bir türlü toparlanamadı. Yani bunu çözmemiz lazım bizim. İsteyen istediği gibi bu milli kültürü harcamasın, kullanmasın o açıdan temel konunun devletimizin bizzat bu değerlere sahip çıkması gerektiğini düşünüyorum ben. Yoksa bu tartışmalar sürer gider ve bu tartışmanın tarafı oluruz. Ben tarafı da olmak istemem böyle bir tartışmanın çünkü ben bu ülkenin tabii ki herkesin bir yaşam yolu ve görevi var."
“MİLLİ SANATIN HİÇBİR DEĞERİ YOK BU ÜLKEDE”
Halk ürünleri olan türkülerin sahipsiz olduğunu vurgulayan Ezgü, şöyle dedi:
"Bizim görevimizde kültürü savunmak, kültürü yaşatmak. Bir başkasının işi ülkede mimariyi korumak olabilir, şehirciliği korumak olabilir ama bizim işimizde kültür yani bu ülkede sanat ve kültür hafife alınıyor değeri yok. Benim bir sanat akademim var. Hiçbir bakanlıktan destek yok, hiçbir belediyeden destek yok ticarethane olarak görülüyor burası. Çocuklara eğitim verdiğimiz kurum, çocukları uyuşturucudan, kötü alışkanlıklardan alıkoyduğumuz kurum, herhangi bir gece kulübü gibi, ticarethane olarak görülüyor. Vergiler içerisinde boğulduk kaldık yani sanatın değeri yok, ayrıcalığı yok. Bir Avrupa ülkesinde sanata, sanatçıya çok değer veriliyor. Bizim sanatçı olduğumuzu öğrenince, bize değer veriyorlar ama bu ülkede artık her şey birbirine karışmış durumda. Bizzat devletimizin bu milli kültür ürünlerini, türkülerimiz de dâhil olmak üzere korumaya alınması lazım. Koruması lazım. Bu bugünün konusu değil, kimseyi de kas etmiyorum bu öteden beri bu ülkede bir sorundur. Öteden beri sanatın değeri olmadığı gibi, hele hele milli sanatın hiçbir değeri yok bu ülkede.”
“ALTIN HER YERDE ALTINDIR”
"Bir gazeteci arkadaşım, ‘Küf tutan bir türküyü ortaya çıkardı’ diye yazmış. Niye küf tutsun ki türküler. Küf tutması için bir neden yok. Altın her yerde altındır. Dolayısıyla niye küf tutsun, küf tutmasının hiçbir gereği yok.Düğünlerimizde çalıyor, bütün eğlencelerimizde çalıyor bütün hüzünlerimizde biz bunu haykırıyoruz konserlerimizde de bunları okuyoruz yani bir eser gerçekten eserse küf tutmaz zaten. Bir türkümüz vardır bizim ‘Emirdağdan bir geçmeylen yol olmaz, altın yere düşmeyinen pul olmaz Fadimem pul olmaz’ yanı altın yere düşmesiyle pul olmaz ve türkülerde hiçbir zaman yere düşmez.
Yani bu ülkede kuru fasulye pilav ne zaman yenmezse türküler de dinlenmez bu hastalıktan vazgeçelim, bu kompleksten vazgeçelim. Bugün başka bir şey popüler olur yarın yine türküler söylenir. Okuyan arkadaşlarımızdan mutlaka bu işi sevdikleri için okuyor olabilir ya da ticari yollarında durumu değerlendirmek istiyor olabilir ama aslını araştırsınlar çünkü bu bir göbek havası değil ki."
“ANONİM ESERLERİN MUTLAKA TELİF YASASI İÇİNE GİRMESİ LAZIM”
Geçmişten aldığımız ve geleceğe aktaracağımız mirasımız bizim milli değerlerimiz bunlara gözümüzün bebeği gibi bakmamız lazım. Bu ülkenin çocukları bu ürünler. Kültür çocukları bunlar nasıl ki bu ülkede biz bir aileysek eğer bir ailenin çocukları o ailenin malıdır ve gözünün bebeği gibi bakarsa bu ülkenin milli değerlerinin milli türkülerine de milli kültürüne de aynı şekilde değer vermeliyiz. Ata’mızın bir sözü var, ‘Bu sazın bağrında bir milletin kültürü yatıyor’ diyor onun için biz bu türküleri okurken, bu milletin kültürünün yattığını hissederek, düşünerek okumaya çalışıyoruz varlığını o şekilde yaşatmaya ve aktarmaya çalışıyoruz. Bu konuda dediğim gibi tıpkı milli ormanlarımız gibi, eski tarihi eserlerimiz gibi, milli tarımımız gibi, milli kültürümüzün de devletimiz tarafından korunması lazım. Telif yasasının içine mutlaka derleme eserlerin, anonim eserlerin, halk ürünü olan hepimizin ortak ürünü olan anonim eserlerinin mutlaka telif yasası içine girmesi lazım.”