"Deniz Feneri, Cumhuriyet tarihinin en büyük din sömürüsü"
CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, ''Deniz Feneri olayının, Cumhuriyet tarihinin en büyük vicdan ve din sömürüsü'' olduğunu söyledi.
cumhuriyet.com.trTBMM Genel Kurulu'nda, CHP'nin, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay hakkında verdiği gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağına ilişkin görüşmelerde, önerge sahipleri adına konuşan Özel, Deniz Feneri konusunu ciddi şekilde ele almak isteyen savcılar hakkında soruşturma açıldığını söyledi. Deniz Feneri'nin, Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğu ve en büyük vicdan ve din sömürüsü olduğunu belirten Özel, şunları söyledi:
''Yargıya en açık müdahalenin ispatıdır ve en büyük adam kayırmacılıktır. Sayın Bakan, Hükümet ve Başbakan bütün benliği ve varlığı ile Deniz Feneri soruşturmasının tam içindedir. Ve Türkiye'deki hamisidir.
Deniz Feneri soruşturması ile ilgili Türkiye çalkalanacakken, tam da medyada birinci sırada kalacakken, Sayın Bülent Arınç'ın gözyaşları ve vicdan sesleri arasında, kendisine bağlı olan RTÜK kurumunun başında, davanın birinci dereceden Türkiye'deki sorumlusu olan Zahid Akman kalmış ve demokrasinin gibi Türk medyasının etrafından bu kılıç sallanmış.''
CHP Grubu adına söz alan Konya Milletvekili Atilla Kart da Başbakanlığın 2003 yılındaki ilk icraatlardan birinin, Deniz Feneri hakkında kamu yararı statüsünde işlem tesis etmek olduğunu söyledi. Ancak Danıştay'ın, örgütlenmediği için bunu iki kez kabul etmediğini belirten Kart, Başbakanlığın bundan vazgeçmediğini ve 2004 yılında kanun çıkararak Deniz Feneri Derneği'ne kamu yararına çalışan statü kazandırdığını belirtti. Kart, bundan sonra Deniz Feneri Derneği'nin izin almadan yardım toplamaya başladığını, bunun sonucunda da yardımların katlanarak arttığını dile getirdi.
2007 yılında tüm işlemlerin kayıt altında olduğu belirtilen Deniz Feneri Derneği'ne, sosyal sorumlulukta lider olduğu gerekçesiyle TBMM Üstün Hizmet Ödülü de verildiğini anlatan Kart, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, TBMM Başkanlığı döneminde eskiyen eşyaların da bu derneğe bağışlandığını söyledi. Kart, Arınç'ın bu durumun yasal ve vicdani sorumluluğundan kurtaramayacağını söyledi.
Derneğin uluslararası alanda da meşruiyet kazanması için Hükümet'in destek verdiğini savunan Kart, ancak Almanya'da 2007 yılında başlatılan operasyonla yolsuzluk olayının Türkiye'nin de gündemine oturduğunu ifade etti.
Alman savcının 15 ay içinde hazırlık soruşturmasını tamamladığını, iddianamesini hazırladığını, mahkemenin de 1 ay içinde yargılamayı tamamladığını belirten Kart, şunları söyledi:
''Mahkeme bağış makbuzlarının Kanal 7'nin aracı ile Almanya'ya getirildiğini, Kosova'daki yardımların hayali olduğunu ortaya çıkarıyor. Almanya'da en büyük bağış yolsuzluğu olduğu ortaya çıkıyor. Şirketlere yasa dışı para aktarılması için kullanılan paravan bir dernek olduğu hüküm altına alınıyor. Türkiye'de de suç duyurularında bulunuluyor.
Dernekler Dairesi Başkanlığı Sayın Beşir Atalay'ın sorumluluğunda olduğu dönemde 34 sayfalık rapor hazırlıyor ve derneğin belgelerinde sahtecilik unsurları olduğunu, kamu yararı statüsünü kaybettiğini söylüyor. Buna rağmen, İçişleri Bakanlığı bu rapor için 'yoktur' diyor. Yalan beyanda bulunuyor.''
Kart, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı'nın konuyla ilgili soru önergelerine verdikleri yanıtlarında yalan beyanda bulunduklarını da ifade etti.
Gensoru kabul edilmedi
TBMM Genel Kurulu'nda, CHP'nin, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay hakkında verdiği gensoru önergesinin gündeme alınması kabul edilmedi.
Genel Kurul'da, Atalay hakkında verilen gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmaması konusunda görüşmeler yapıldı. Başbakan Yardımcısı Atalay, hakkında yapılan iddialara cevap verdi.
Daha sonra Genel Kurul'da yapılan oylamada, CHP'nin ''Deniz Feneri Derneği ile ilgili soruşturma sürecine müdahil olarak görevini kötüye kullandığı'' iddiasıyla Atalay hakkında verdiği gensoru önergesinin gündeme alınması kabul edilmedi.