Demokratik Katılımcı Hekimler: Sarayın odası olmayacağız
Demokratik Katılımcı Hekimler Grubu, İzmir Tabip Odası’nın 15 Nisan’da yapılacak seçimli genel kuruluna “Sarayın odası olmayacağız” sloganıyla hazırlanıyor.
YUSUF ÖZKANDemokratik Katılımcı Hekimler Grubu, İzmir Tabip Odası’nın 15 Nisan’da yapılacak seçimli genel kuruluna “Sarayın odası olmayacağız” sloganıyla hazırlanıyor.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey üyesi de olan Prof. Dr. Funda Barlık Obuz’un başkan adaylığındaki listede, Op. Dr. Fatih Sürenkök, Op. Dr. Hakan Köse, Op. Dr. M. Lütfi Çamlı, Uzm. Dr. Firdevs Çetin Uysal, Doç. Dr. Nergül Çördük ve Dr. Nuri Seha Yüksel yer alıyor.
Oda seçimlerinin, OHAL koşullarında, temel hak ve özgürlüklerin daraltıldığı bir ortamda gerçekleştirileceğini anımsatan Obuz, “OHAL gerekçe gösterilerek, herhangi bir somut suçlama yöneltilmeksizin, bir gecede çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle, aralarında 3 binden fazla hekimin de bulunduğu pek çok kamu çalışanı görevlerinden ihraç edildi. OHAL kaldırılmalı, KHK’ler iptal edilmeli, haksız, hukuksuz bir şekilde ihraç edilen hekimler görevlerine iade edilmeli” dedi.
Mecburi hizmet yapmak üzere sağlık kuruluşlarına ataması yapılan çok sayıda hekimin, haklarında yapılan güvenlik soruşturmaları tamamlanmadığı gerekçesiyle aylarca göreve başlatılmadığını anımsatan Obuz, son 15 yıldır uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın da (SDP), sorunları çözmekten çok, ağırlaştırdığını vurguladı.
Şiddet körükleniyor
Demokratik Katılımcı Hekimler Grubu’nun seçim bildirgesinde de, yapımı süren şehir hastanelerinin hasta ve sağlık çalışanlarına maddi/manevi yeni yükler getireceğine dikkat çekilerek şu saptamalar yapıldı:
* Son yıllarda sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, sağlık alanındaki en önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Uygulanan sağlık politikaları sağlıkta şiddeti körüklemektedir.
* Tıp fakültesi kontenjanlarının kapasitenin üzerinde artırılması ve yeterli altyapısı olmayan yeni tıp fakültelerinin açılması, yeterli bilgi ve beceriye sahip olmayan hekimlerin yetişmesine ve halkın sağlık hakkı üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır.
* Geleneksel, alternatif ve tamamlayıcı sağlık uygulamaları, büyüyen ve kâr getiren bir pazar olarak sağlık sisteminin bir parçası haline getirilmiştir. Modern tıp uygulamalarına erişemeyenlere “umut tacirliği” yapılarak alternatif yaratılmak istenmektedir.
* Modern tıbbın konularının dini kavram ve uygulamalarla sorgulandığı, helal kan ve helal ilacın, organ ve doku naklinin dine uygunluğunun tartışıldığı, aşı karşıtı söylemlerin arttığı, hastanelerde psikolog yerine manevi rehberlik adı altında imamların çalıştırıldığı bir dönemde laikliği savunmayı temel bir görev olarak görüyoruz.