Demokrasilerde 'Yerel Yönetim Seçenekleri' ve Alternatif Belediyecilik
cumhuriyet.com.tr2014 belediye seçimleri gerici ve neoliberal “tüccar belediyeler”e karşın, halkın da haklarının savunulduğu, taleplerin ortaklaştığı halkın belediyesini yaratma yolundaki umudun seçim yılı olacaktır.
Yaşamın en gelişmiş örgütlenmeleri devlet, yerel ölçekteki örgütlenmesi de belediyeler, il özel idareleri ve muhtarlıklar oluşturur.
Merkezi yönetimler devleti temsil ederler. Gerek merkezi yönetimler gerekse yerel yönetimler devlet ve toplum düzeninin kesintisiz devamını sağlamakta, kamunun ortak gereksinimlerini karşılamakta, mal ve hizmet üretip adaletli bir şekilde halka dağıtımında etkin rol oynarlar. Her ikisi de idarenin birbirlerini tamamlayan unsurlarıdır. Yerel yönetimlerin beraberinde kent yönetiminin doğuşu ve tarihsel gelişimleri incelendiğinde kent yönetimine ait ilk bulgularının eski Yunan şehir devletlerinin ortaya çıkışına kadar uzandığı görülür. Daha sonraları Roma da ve Germen topluluklarında benzer örgütlenmeler görülmüştür. Günümüzdeki yerel yönetimlere çok benzer ilk örneklerini ise 11. yüzyılda feodalizmin etkisindeki İngiltere ve Fransa da görmekteyiz. Ülkemizde de yerel yönetimlerin dolayısıyla belediyelerin tarihi, Avrupa kadar eski olmasa da yine de bir geçmişi vardır. Tanzimat’ı izleyen yıllarda Osmanlı Kırım Savaşı (1853-56) sonrası ortaya çıkmış, Batı’dan ve Fransız Komünü’nden ciddi şekilde etkilenmiştir. 1854 yılında İstanbul Belediyesi’nin temelleri atılmış, padişahların atadığı şehir emini (belediye başkanı) ve yine atamayla gelen belediye meclisleri Kurtuluş Savaşı’na kadar varlığını sürdürmüştür. Hatta 1924 yılında Ankara Şehremaneti (belediyesi)Yasası çıkarılmış; köy, kasaba, şehir ve büyük şehir tanımlamaları da ilk kez bu kanunda yer almıştır. Bugün yürürlükteki 1580 sayılı Belediye Yasası aslında 1930’lu yılların ürünüdür. Zaman içinde birtakım değişikliklere maruz kalsa da mantığı hemen hemen hep aynı kalmış ve de değişmemiştir.Bugün için insanlığın kültürel birikiminin, tecrübe ve deneyimlerinin yerel manada en öne çıkanı, yerel yönetim çeşitlerinden “belediyeler”dir. Sınırları belli bir coğrafi alanda, görev ve yetkileri yasalarla belirlenmiştir. Özel gelirleri ve bütçeleriyle kendilerine has örgüt yapılarıyla beraber personelleri de olan, merkezi yönetimlerle ilişkilerinde yarı özerk sayılan kamu tüzelkişilikleridir. Yerel halkın oylarıyla şeçilirler ve demokrasilerin yerel yönetim deneyleridir.
Sanayileşme ve ekonomik büyüme
Bir ülkede uygulanan ekonomik, sosyal ve kültürel politikalar kentlerin sorunlarını ve dolayısıyla yerel yönetimlerin yönetim anlayışlarını da doğrudan etkilemektedir. Yakın tarihi hafızalarımızda canlandırırsak, özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra sanayileşme ve ekonomik büyüme kentlerde yoğunlaşmayı ve kentlere göçü artırmış, sosyal ve ekolojik değişim, kentsel yaşamın sorunlarını da çoğaltmıştır. Bizim gibi, demokrasinin iç dinamikleriyle gelişmediği, emperyalizme bağımlı sömürge tipi ülkelerde yerel yönetimler halkın sorunlarının çözümünde belirleyici olmamışlardır. İşte buradan yola çıkarak birlikte yaşamın getirdiği ve toplum yaşamının kolaylığı hem de zorluğu, kent yaşamında belirginleşmiştir. Yerel yönetimlerden belediyeleri tanımlarken, kent yaşamında bireylerin toplumla doğrudan ilişki kurdukları, tartıştıkları, yaşadıkları, çalıştıkları yerler olarak görmek gerekir.
Toplumsal bilinç
Toplumsal bilinç de öncelikle buradan başlar. Toplumsal çelişkiler beraberindeki değişimler buralarda yaşanır. Bu nedenle yurttaşların yaşam alanlarında, yerel yönetim birimleri olan belediyelerde söz ve katılım haklarının artırılması demokratik yaşama ve demokratik toplumun inşasına ciddi katkılar sunacağı aşikârdır. Bu nedenledir ki yerel yönetimlerde, alternatif belediyecilikte sosyalist ideolojilerin iktidarında yurttaşların karar süreçlerinde etkin olarak katılmaları ön plandadır. Açık ve dürüst belediye yönetimlerinde halkın istemediği projeler asla gerçekleşmez. Mahalle meclisleri vardır ve o mahallenin esnafından, bakkalından, kasabından, doktorundan, eczacısından, avukatı ve mimarından oluşur ve bunlar aynı zamanda da nitelikli örgütlenmenin mihenk taşlarıdır. Mahalle meclisleri, belediye meclisinin alt kurumu olmakla beraber danışma meclisi görevini de üstlenirler. Bu meclisin temsilcileri, aracı koymadan ve doğrudan kent yönetimine katılırlar, önerilerin ve kararların hem sahibi hem de takipçisi de olurlar.
Ve böylece belediye yönetimi, proje uygulamasında çözüm bekleyen sorunları mahalle meclislerinde tartışacak, çözüm seçeneklerini mahalle önderleri aracılığıyla kent meclislerine taşıyarak ekonomik, sosyal ve de kültürel yatırımlar mahalle sakinlerinin istemleri doğrultusunda karara bağlanacaktır. Tartışılarak alınan kararlar mahallelinin istemleri doğrultusunda karara bağlandığı gibi, ayrıca bu kararların mahalleli ve kent sakininin de duyması ve karara ortak olması için yerel gazeteler, radyo televizyon ve belediyenin resmi internet sayfasından duyurulmalı, duvar gazetesi ya da billboardlar da halkı bilgilendirme araçları olarak sunulmalıdır.
Yerel yönetimleri güçlendirmek ve demokratik hayatta daha çok etkin kılmak, demokrasinin bir özlemidir. Bu nedenle ilçe belediyeleri ana kent vesayetinden mutlaka kurtarılmalı ve ilçe belediyeleri tepeden değil, ilçe halkınca tabandan yönetilmelidir.
Kendi zenginini yaratmak
Kuşkusuz halkın belediyesi haline gelmiş yerel yönetimler özdenetim sayesinde açık, şeffaf ve katılımcı belediye olacaktır. Belediye hizmetlerinde “neo-liberal tüccar belediyeler” olmayınca, AKP belediyeleri gibi kendi zenginini yaratmayacaktır. Yandaşlarına yolsuzluk ve rant sağlamayacak, israf ve vurgun önlenirken toplanan gelir yerinde ve verimli olarak harcanacaktır. Yakın tarihimizde bu anlatımlara uygun alternatif belediyeciliğin güzel örneklerini Fikri Sönmez’le Fatsa’da, sosyal demokrat belediyeciliğin başarılı örneğini de Murat Karayalçın’la Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde yaşadık diyebiliriz. Her iki belediye örneği de anlatılan düşüncelerin başarılı bir şekilde uygulamasının tarihte de yerini aldığı ilk ciddi laboratuvarlardır.
Sonuçta yeni ve alternatif belediye anlayışı gelenekçi belediye anlayışından farklıdır. Ülke belediyelerinde söz ve karar sahibi, kesinlikle halk olacaktır. Halkın belediyesi yarının halk iktidarı organının nüveleri olurken yurttaşlar arasında siyasal ayırımı değil toplumsal dayanışmayı temel almalıdır. Yerel halkın seçtiği ve istediği kent yönetimi, hiç kuşku yok ki yerel halkın istem ve taleplerinin karşılanmasında asla cimri olmayacak, aksine hizmetin her kesime eşit gitmesinde cömert davranacaktır. Kentin ve kent insanının her sorunu yerel yönetiminde sorunu kabul edilmelidir. Çünkü hizmet insanadır ve insanda merkezdir. Yoksul ve ezilen kesimler önceliklidir. Emeğe ve sosyal adalete saygıda esastır. Beslenme, su ve de barınma, sağlık ve kolektif ulaşım her biri birer insan hakkıdır. Tüm canlılara, doğaya ve de çevreye saygı zorunluluktur. Çocuk, genç, kadın her alanda olumlu ayrımcılığa tabi olmalı, engelli yurttaşları sosyal ve gündelik hayata katmalıdırlar. Bugün bu söylemleri hayata geçiren başarılı belediye uygulamaları mevcuttur. Merkezi hükümetin her türlü denetimini ya da baskısını gören muhalif belediyeler daha da fazla çalışmak, üretmek ve paylaşmak zorundadırlar. Büyük ozan Nâzım Hikmet’in dizelerinde belirttiği ve Edip Akbayram’ın da güzel sesiyle seslendirdiği “Güzel günler göreceğiz çocuklar/Motorları maviliklere süreceğiz/Çocuklar inanın inanın çocuklar/Güzel günler göreceğiz güneşli günler.” dörtlüğü gibi, 2014 belediye seçimleri gerici ve neoliberal” tüccar belediyeler”e karşın, halkın da haklarının savunulduğu, taleplerin ortaklaştığı halkın belediyesini yaratma yolundaki umudun seçim yılı olacaktır.
Hüseyin Özkahraman - Eski CHP Bahçelievler İlçe Başkanı