Demokrasi, medya, adalet…

Sağlıklı işleyen bir demokratik düzende, en kutsal haklardan biri de “bilgi alma, haber alma ve haber verebilme hakkıdır” yani kısaca “basın özgürlüğü”dür.

Zafer Arapkirli

Bu hakkın kullanılabilmesi için gerekli şartları sağlamak da “devlet” dediğimiz yapının, ya da başka bir deyişle “devlet” iyi ve sağlıklı çalıştırmakla sorumlu “iktidar”ın sorumluluğu- görevidir. Bu bağlamda, iktidarı elinde bulunduran güç-otorite, tüm basın yayın organlarına, hiçbir ayrım yapmaksızın muamele etmekle, her birini eşit görmek ve eşit oranda bilgi vermekle yükümlüdür. “Bu benden-bu değil-bunu severim-ötekinden hoşlanmam” deme hakkını asla göremez kendinde.

Bakın, Britanya medyasında bu hakkı ve sorumluluğu test eden ilginç bir olay yaşandı geçtiğimiz günlerde:

Başbakan Theresa May, Muhafazakâr Parti Kongresi’nde (Birleşik Krallık’ta siyasi partiler her yıl düzenli olarak eylül ayı içinde yıllık olağan kongrelerini yaparlar) bütün TV kanallarına (tabii ki bizdeki gibi 999 adet kanal yok orada) mülakat verdi ama, en prestijli haber kanallarından Channel 4 News ile Channel 5’e vermedi. Bunun üzerine de kıyamet koptu. İstisnasız tüm TV kanalları, (BBC, SKY, ITV vb. aralarında) ortak bir dilekçeye imza atarak, “Bunun eşitliğe aykırı olduğunu” savundular ve protesto ettiler. “İstisnasız tüm kanallar” lafının altını kalınca çizmek istiyorum burada.
Bakın dilekçede ne diyorlar: “...İyi işleyen bir demokraside, siyasi parti liderleri özellikle de Başbakanların, birebir mülakatlar vermesi ve soruları yanıtlaması çok önemlidir. Çünkü, bizler kamu yayıncısı konumundaki haber kuruluşları olarak izleyicilerimize, yansız, yüksek kaliteli, doğru haber ve analizler aktarmak zorundayız. Bir parti lideri ile mülakat yaptığımızda, ötekilerle de yaparak bunu dengelemek de bizim görevimiz...”

Bundan daha iyi nasıl anlatılabilirdi?

 Britanya medyasının bu çıkışı, tüm ülkelere örnek olacak bir uyarı sayılmalıdır. Özellikle de “Kendi gemi tayfası (uçak mürettebatı da diyebilirsiniz) dışındakilere konuşmayı reddeden”, bırakın konuşmayı, onları uçağına almayan, sorularına yanıt vermekten kaçınan, ters-aykırı yazan çizenleri adeta “aforoz” eden ve mahkemelerde sürüm sürüm süründürme hakkını kendinde gören yöneticelere ders olmalı bu olay.

 Öyle ya, tam da İngiliz meslektaşlarımızın söylediği gibi, ben “Başka siyasi liderlerle mülakat yapabiliyorsam, ötekilere de özellikle de yönetenlere de aynı soruları sorabilme ve yanıtlarını alabilmeliyim” ki, okurlarıma, izleyicilerime adil, dengeli, yansız bilgi ve yorum-analiz sunabileyim.
 Buna demokrasi diyorlar.

Oku bakayım: Diyarbakır’ın D’si, Edirne’nin E’si, Manisa’nın M’si, Ordu’nun O’su, Kastamonu’nun K’si, Rize’nin R’si, Ankara’nın A’sı, Sivas’ın S’si, İstanbul’un İ’si...

May zorda

İngiltere Başbakanı May, dün partisi Muhafazakârların konferansında kürsüye dans ederek çıktı. İngiliz basınında yer alan haberlerde, AB’den çıkış sürecine ilişkin eleştirilerin hedefindeki May’e karşı 36 vekil güvensizlik oylaması için harekete geçti.