Demirtaş'dan AP Başkanı'na 'Kürtçe ve Türkçe' talebi

Brüksel’de bulunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve beraberindeki heyet Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz ile görüştü.

cumhuriyet.com.tr

AP Başkanı Martin Schulz toplantı öncesi, “Çok nadir burada Almanca konuşuyorum, bu gün de Almanca konuşacağım” diyerek görüşmeye başladı. Demirtaş ise “Yakında umarız ki Türkiye AB’ye üye olur, Türkçe ve Kürtçe de AP’nin dilleri arasında yer alır diyerek” dedi.

Brüksel’de bulunan HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, AP Başkanı Martin Schulz ile görüştükten sonra basına açıklamalarda bulundu.

Demirtaş şunları kaydetti: “Türkiye’deki gelişmeler özellikle 15 Temmuz darbe sonrası yaşananlar.. Bütün bunları AP yakından takip ediyor. Zannediyorum yakında Türkiye raportör heyeti de Türkiye’ye yeni bir gezi düzenleyecek durumu kendileri de yerinde gözlemleyecektir. Bütün Avrupa kurumları içerisinde AP Türkiye’deki süreci çok yakından takip eden, ilgiyle izleyerek anlamaya çalışan en etkili kurum diyebilirim. Bunun biraz daha somuta dönüşmesini istiyoruz.

Örneğin Türkiye’de barış süreciyle çözüm süreciyle ilgili AP resmi inisiyatifler geliştirebilir. Parlamentodaki gruplar kendi aralarında Türkiye’deki çözüm sürecine bir ateşkese barış sürecine nasıl dönülebileceğine dair bir komisyon oluşturup, tek görevi bu olan ve belki de çözüm süreçleri başladığında onu resmi olarak gözleyen, izleyen bir misyon üstlenebilir. Biz sayın başkana bu konudaki görüşlerimizi de ifade ettik. Çünkü Türkiye’deki çatışma Erdoğan ve AKP’nin savaş taktiği ve bunun üzerine kurulu olan bir gelecek stratejisi. Hem Türkiye’yi hem Suriye ve Irak’ı Kürdistan bölgelerini istikrarsızlaştırıyor. Bu istikrarsızlık Avrupa’nın en uç noktalarına kadar güvenlik sorunu olarak dönüyor, mülteci krizi olarak da dönüyor.

Kilidin bütün bu yumağa dönüşmüş grift hale gelmiş sorunlar yumağının çözümünün ilk halkası Türkiye’deki barış sürecidir. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası işkence yasağı, adli yargılanma ilkesinin ihlali, yaşam hakkı ihlalleri, gösteri yasağı, basın üzerindeki ağır baskılar, haksız tutuklamalar, kamudan tasfiyeler.. Kürt ve sol kesimler de dahil edilerek kapsamlı bir tasfiye programının kamuda yürütülmesi … Bütün bunlar, hepsi AP tarafından da yakından takip ediliyor. Biz Türkiye’nin en önemli ve öncü demokrasi gücü olarak 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yaşanan darbe içindeki darbe ve darbeye karşı Erdoğan darbesinin Türkiye’nin geleceği ile ilgili çok büyük bir tehlike oluşturacağı kanaatindeyiz. Biz darbe gecesi nasıl askeri darbeye karşı olduysak, Erdoğan şahsında geliştirilmek istenen ve hiçbir şekilde tek bir muhalif sese tahammül gösterilmeyen ve tümüne karşı savaş açan bu siyasi anlayışa karşı da direniş içerisinde olacağız.

Önümüzdeki günlerde partimize ve milletvekillerimize yönelik de girişimler olabilir. Gözaltı, yakalama, zorla getirme hatta tutuklamaya varabilen çılgınlıklar da Türkiye’de yaşanabilir. Nitekim belediyelerimize yönelik Kayyum atamaları belediye başkanlarımızın tutuklanması, görevden alınması, DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek’in 165 gündür tutuklu olması, yargı önüne çıkarılmamış olması.. Bütün bunlar gösteriyor ki Türkiye’de demokrasi cephesinde güçlü bir direniş olmadığı sürece, uluslararası alanda da güçlü bir demokratik dayanışma olmadığı müddetçe Türkiye felakete sürüklenmekten kurtulamayacak. Türkiye’nin yararına olan şey demokratik yolda ilerlemektir.”

"HDP'YE KAPATMA DAVASI" İDDİASI

“HDP’ye bir kapatılma davası açılabilir mi diye daha ileri bir tartışma yürütülüyor. Bunların hepsi çok büyük bir çılgınlıktır.” Diyen Demirtaş sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye ile ilgili gelişmelerden gerçekten kaygılıyız. Ülkede muhalefeti dinlemeyen, muhalefetin önerilerine kulak tıkayan bir yöneyim var. Başbakan ve Cumhurbaşkanı ülke yönetiminde parlamentoyu by-pass etmiş durumdalar. Parlamento işlemiyor çalışmıyor ve biz ülkemizle ilgili kaygılıyız. Darbe girişiminin atlatılmış olması büyük bir şanstı. Fakat bu Allah’ın lütfunu Türkiye’nin yararına değil kendi yararına AKP çevirmeye çalışıyor ve bunu çok tehlikeli bir şekilde yapıyor. Bu konuda bizim AB aday ülkesi olan Türkiye’yi kritize etme, doğru bir rotaya çekmek üzere hükümet üzerinde baskı oluşturma görevimiz var. Bütün bunlara karşı Türkiye’nin iç işleridir diyemezler.”