Demir Demirkan: Özgür hissediyorum ama bazı konularda otosansür yapmak durumundayım
Demir Demirkan, “War III/ Savaş III” üçlemesinin 5 İngillizce şarkıdan oluşan ilk albümü “Awakening/ Uyanış”ı çıkardı. Demirkan “İçindeki özgürlükle dışarıdaki özgürlük hiçbir zaman tutmuyor” diyor.
Ceren Çıplak Drillat(Fotoğraflar: Kurtuluş Arı)
Gitarist, şarkı yazarı, prodüktör ve şarkıcı Demir Demirkan, “War III” (Savaş III) üçlemesinin 5 İngilizce şarkıdan oluşan ilk albümü “Awakening”i (Uyanış) tüm dijital platformlarda yayımladı. Yabancılaşma, özgürlük, bireysellik ve bireysel devrimi albümünde konu edinen Demir Demirkan’la sohbetimiz “uyanış”la başlıyor.
-Konsept albüm neden 'uyanış’la başlıyor?
Bireylerin dünyanın nasıl işlediği konusuna uyanıp ona karşı neler yapabileceği ile alakalı. Bireylerin nasıl manipüle edildiği, dünya toplumlarının nasıl oluşturulduğu ile ilgili. İlk albüm “Uyanış” bireyin bütün bu konulara uyandığında yaşayacağı süreci anlatıyor.
-Neye uyanmak?
Bazı doğal haklarımız, özgürlüklerimiz bizden alınıyor, farkında değiliz hatta hiç verilmeyen özgürlüğün yerine televizyon, sosyal medya, araba, mal mülkün yer aldığı bir yaşam standardı sunuluyor. Bazı şeyler popülerleştiriliyor ve onların peşinden koşuyoruz. Bizi işe yarar vatandaş haline getirmeye çalışırken yapılıyor tüm bunlar. Hayallerinin bile sana ait olmadığını anlıyorsun. Ulaşmaya çalıştığın şeylerin aslında hiç içinden gelmediğini ve ulaşmak istediklerinin başka şeyler olduğunu fark ediyorsun. Bu çelişkiye düşmüş tonlarca insan var. Bu albüm bunu sorguluyor.
-Konfor alanı verilip izin verildiği ölçüde özgürlük mü?
Her ülke yapıyor bunu. Dünya düzeni böyle sağlanmış, konu bu zaten. O yüzden parmak gösterip şu yüzden bu ülkede bunu yaşıyoruz dememeli. Japonya’da uyanmış bir adamla Türkiye’de uyanmış bir adam özgürlük varmış gibi gözüken alanlarda aslında kısıtlılık olduğunu anlar. ABD’ye baktığımızda özgür ülke deriz ama insanların en çok izlendiği ve takip edildiği bir yerdir. “Uyandığımızda kendimizi nasıl var edeceğiz?” diye bir soru ortaya çıkıyor.
-Siz tüm bunlara ne zaman uyandınız? Sizin bugünkü gerçeğiniz nedir?
Yıllar önce uyandım, hem okuyarak, yaşayarak, hem de uzun meditasyonlarla. Gerçek nedir diye konuşarak anlatabilsem anlatırım. Bu arayış yüzünden şiirler yazılıyor, şarkılar söyleniyor. Birey olarak ben konuşarak gerçeği aktarabilseydim bütün dünyaya aktarırdım. Ya da bunu bütün dünyaya aktarılabilseydi bilgeler anlaşılırdı, ermişler aktarırdı. Bu anlayış bireysel bir süreç. Tek başına yapabileceğin bir şey. Bitmiyor, uyandıkça uyanıyorsun, sarmal gibi bir şey.
-Genelde rock albümlerinde sözler çok net duyulmaz, sizin parçalarınızda kelimeler çok baskın, duyuluyor..
Sözlerin duyulmasını istedim özellikle. Rock ya da metal albümlerde dediğiniz gibi vokal daha gömük oluyor. Sözlerle çok uğraştım. Pink Floyd albümlerini düşün, bütün sözlerini anlarsın, ben biraz oralardayım.
-“Money is” parçasında darbuka var...
Darbuka, bendir ve asma davul var. Etnik enstrüman hep kullanıyorum ama İngilizce bir parçanın içinde Anadolu enstrümanları kullanmak müzikal anlamda aslında bir önerme. İkisi de müzik enstrümanı neden birlikte olmasınlar hatta bunun global dinleyici tarafından algısı çok daha enteresan oluyor. İnsanlar o kadar çok aynı enstrümanı dinlemeye alıştılar ki özellikle rock çevresine baktığımızda davul, bas, gitar bunun içine ne koyarsan yenilik oluyor.
-Pentegram’la röportaj yaptığımda Bektaşi geleneğinden beslendiklerini söylemişlerdi.
Sizin beslendiğiniz alan nedir?
Uzun süre Uzakdoğu felsefesiyle, Taoizm, Budizm ile ilgilendim. Daha önce 4-5 saat meditasyon yapıyordum. Şimdi bu süre kısaldı ve ara sıra meditasyon yapıyorum.
‘Savaş içindeyse huzuru unut’
-Meditasyon dingin, rock ise asi... Nasıl bir birleşim oluyor?
Samuray öğretisinde “Dışarıda savaş içeride barış” der. Dışarıda olan her şey çok karmaşık, sert, ani, hızlı ve yüksek volumlü olabilir ama içinde huzur varsa bunların hepsiyle başedebilirsin. Eğer savaş içindeyse huzuru unut...
Yeni rock profili
-Müzikte isyanın efendisi rock mıdır?
Rap de var aslında. Hip-hop’a baktığınızda onlar da protest olabiliyor hatta bazıları daha şiddet taraftarı. Bunu da çok iyi yapıyorlar. Yeni rock ve heavy metal müzisyenlerine ve seyircisine baktığınızda müziğin sert olmasının yanında demokratik, barış yanlısı, hayvanları korumak isteyen, eşitlik taraftarı ve savaşın sona ermesini isteyen bir seyirci profili görüyorsunuz.
Otosansür
-Albümde özgürlüğü de ele alıyorsunuz. Özgürlüğü tartışırken kendinizi özgür hissediyor musunuz?
Albümde anlattığım gibi. İçindeki özgürlükle dışarıdaki özgürlük hiçbir zaman tutmuyor. Parayla, coğrafi sınırlarla sınırlısın. Fiziksel ve toplumsal sınırların var. Bunların çoğuna uymak zorundasın. Ufak ufak bu sınırları itekleyip genişletmeye çalışıyorum. Herkes kendi çapında yapmalı.
-Peki Türkiye’de?
Özgür hissediyorum ama bazı konularda otosansür yapmak durumundayım, özellikle politik ve geleneksel konularda konuşmamayı tercih ediyorum. Konuşulduğu zaman geri tepiyor ve zorluk yaşanıyor haliyle. Yanlış anlaşılıyor. O kadar zor ki bu konularda iletişim kurmak. Nasıl anlaşacağımız konusu öğretilebilen bir konu ama biz burada bunu pek bilmiyoruz. Tartışma ortamı nedir bilmiyoruz. Bunları bilmediğin zaman susmak daha doğru. Diyeceğim her şeyi müzikle demek istiyorum.
-Albümde bireysel devrimden bahsediyorsunuz. Bireyin önce kendi devrimini yapması gerektiğini mi düşünenlerdensiniz?
Kesinlikle, dışta bir değişiklik göstermelik olur. İçinde yaparsan kendi değişikliğini bu zaten doğal olarak dışarıya çıkıyor.
45 yaşında özgürlük
-Demir Demirkan bugün hangi dönemini yaşıyor?
Şu anda müzikal anlamda istediğimi yapabilme özgürlüğüne sahibim. Her defasında başka bir şey denemem seyircim tarafından kabul gördü. Kendimi tekrar edersem şaşkınlık yaratır. Dolayısıyla istediğimi yapabileceğim bir alandayım. Pentagram’la da çalıyorum herhangi bir pop sanatçısına da albüm yapabiliyorum. Eskiden bu ikisi çelişen şeylerdi şimdi bu özgür alan o kadar güzel ki... 45 yaşında elde ettim bu özgürlüğü, dünyanın en güzel şeyi.
-Dijital platformlardasınız. Neden albüm çıkarmıyorsunuz?
CD alıyor musun?
-Hayır.
İşte bu yüzden. Benim evimde de CD çalar yok.
-Albüm ingilizce, duyurmak istediğiniz kitle kim?
Dünya rock dinleyicisi. Sınırı aşmak istedim. ABD’de ve oranın yerel prodüktörleriyle çalışmamın sebebi de bu entegrasyonu sağlamaktı.
-ABD’de yaşıyorsunuz, yeni bir başlangıç mı?
Bu çok büyük bir heyecan. Böyle bir hedefim olmasaydı bu kadar motive ve tutkulu olmazdım çünkü bir şekilde sınırlanmış olduğum zaman motivasyon eksiliyor.
‘Oyuna geliyoruz sürekli’
-Türkiye gündemi ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Güncel gündem içinde beni en çok kadın hakları ilgilendiriyor. Kadın haklarının ilk kazanıldığı bir ülke olarak gurur duyarken bunun geri geriye gitme ve yönlendirilme çabası çok acı verici. Siyasileştirilmesi çok daha acı verici. Toplumun yüzde 51’ini kadınlar oluşturuyor. Deniyor ki sen bunu yapamazsın. O yüzde 51’in bir bölümü “evet yapmamalıyım”, diğer bölümü de “ne alakası var niye yapmayayım” diyor. Bu bir süre gündemi meşgul ediyor ve konu çözüme ulaşmadan bir bakmışsın unutulmuş ve yerine başka konu gündem olmuş. Bu manipülasyon albümün konusu. Bu oyuna geliyoruz sürekli. Hiçbir şey çözülmeden sürekli yeni bir gündemin çıkması tuhafınıza gitmiyor mu? Birey olarak bir şeyler yapabiliriz. Çoğullar olarak bir değişiklik yapmaya çalışma fikri biraz eskide kaldı ve olmadığını da gördük. Herkes kendi içinde uyanıp bu işi sorgulaması gerekiyor. Sadece siyasi anlamda değil. Bize sürekli bir şeyler satılmaya çalışılıyor. Fikirler de satılıyor, şöyle olman böyle olman gerekiyor diye. O fikri alıp kabul etmeden önce çok sorgulamak lazım. Bu sorgulamayı yapman için de ayılmış, uyanmış olman lazım. Albümde bahsettiğim konu da bu.