Deloitte'un Mart raporu

Deloitte'un 2009'un ilk çeyreğinin değerlendirildiği "IMF'i Beklerken" başlıklı raporunda, Türkiye ekonomisinde bu yıl yüzde 5 daralma beklendiği belirtildi. Mali dengelerdeki bozulmaya da dikkat çekilen raporda ayrıca, IMF programının, fazla gecikmeden uygulamaya konulması gerektiği belirtildi.

cumhuriyet.com.tr

Türkiye'de Vergi, Yönetim Danışmanlığı, Kurumsal Finansman, Denetim ve Kurumsal Risk alanlarında hizmet veren Deloitte, Ekonomik Görünüm 2009-Mart raporunu yayımlandı. 2009'un ilk çeyreğinin değerlendirildiği "IMF'yi Beklerken" başlıklı raporda, küresel gelişmeler karşısında ekonomide çabuk bir iyileşme beklenmesinin gerçekçi olmadığı vurgulanırken, IMF ile finansman yönü güçlü bir anlaşmanın bir an önce yapılması gerektiği görüşü savunuldu. Raporda, Türkiye ekonomisinin 2009'daki küçülmesinin yüzde 5'i bulabileceği belirtilirken, enflasyonun yüzde 7 civarında direnç gösterebileceğine dikkat çekildi. 9 Nisan 2009 tarihine kadar olan verileri içeren rapor, Katılım Öncesi Ekonomik Program'ın yayınlanmasından önce tamamlandı.
 

İlk çeyrekte beklenen daralma yüzde 10

Deloitte raporunda, yılın ilk çeyreğinde Türkiye ekonomisinin en az yüzde 10 civarında daralabileceğine dikkat çekilirken, özellikle yılın son çeyreğinde ekonomik büyümenin az da olsa artıya geçmesinin beklendiği vurgulandı. Bu yılın sonunda ise ekonomideki daralmanın yüzde 5'i bulabileceği tahmin ediliyor. Türkiye ekonomisinin yeni bir oyun planına ihtiyaç duyduğu görüşünü savunan Deloitte Türkiye Yönetici Ortağı ve Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Gürer, 2009'un Türkiye ekonomisi için de kayıp bir yıl olacağını ve şimdiden bu durumun kabullenilmesi gerektiği öngörüsünde bulundu. Gürer, "Bu açıdan 2009'da, Türkiye'yi tekrar sağlıklı bir büyüme trendine taşıyacak yeni bir oyun planının altyapısı oluşturulmalıdır. Bunun olmazsa olmaz koşulu ise finansman tarafı kuvvetli bir IMF programının daha fazla gecikmeden imzalanmasıdır" diye konuştu.
 

Krizle mücadele mali disiplini bozdu

Ekonomideki daralma nedeni ile vergi gelirlerinin düşmesi ve mahalli seçimler nedeni ile harcamaların yüksek oranda seyretmesinin mali tarafta ciddi bir bozulmaya neden olduğu vurgulanan raporda, ayrıca krizle mücadele için alınan tedbirlerin mali disiplini bozduğuna dikkat çekildi. Raporda, bugüne kadar açıklanan ve 3 yıla yayılması beklenen tedbir paketlerinin toplam büyüklüğünün en az 40 milyar TL düzeyine ulaştığının tahmin edildiği belirtildi.
 

Bütçe açığına dikkat

Bu yıl hiçbir önlem alınmadığı takdirde merkezi hükümet düzeyinde Faiz Dışı Fazla'nın (FDF) önemli oranda eksiye dönmesi ve bütçe açığının GSYİH'nın yüzde 6 düzeyini geçmesinin beklendiği belirtildi. Para politikasındaki gevşemeye de dikkat çekilen raporda, gevşemenin konjonktürel olarak anlaşılır olsa da resesyonu derinleştirebilecek veya enflasyonu orta vadede yüzde 5.5 düzeyine çekilmesini geciktirebilecek riskleri barındırdığı vurgulandı.

Döviz kurundaki zayıflamanın ise açık döviz pozisyonu nedeni ile şirketlerde yaptığı tahribat boyutlarının büyük önem taşıdığına dikkat çekildi. Merkez Bankası'nın ise Eylül 2008 sonu itibarı ile şirketler kesiminde 90 milyar dolara yaklaşan döviz açık pozisyonu olduğunu hesapladığı belirtilen raporda, "Kredilerin zayıf seyretmesinin ardında likidite riskinden çok bankaların "iflas riski" algılaması yatıyor" değerlendirmesinde bulunuldu.
 

Ekonomi halen kırılgan

Türk ekonomisinin halen kırılgan olduğuna işaret edilen raporda, "Enflasyon beklentilerinin henüz istikrara kavuşmaması, mali taraftaki reformların tamamlanmamış olması ve paramıza karşı güven eksikliğinden kaynaklanan "pasif dolarizasyonu", yani ekonomide bazı sektörlerin borcunun, yabancı para cinsinden tutulması kırılganlığa neden oluyor" ifadeleri kullanıldı. IMF programının makro / mali çerçeveyi toparlamak ve bahsedilen riskleri kontrol altına almak açısından büyük önem taşıdığına dikkat çekilen raporda, "Anlaşmanın geciktiği bir konjonktürde bu riskler daha da belirginleşecek" görüşleri dile getirildi.

IMF ile anlaşmanın mayıs ayının sonlarına doğru gerçekleşebileceği belirtilen raporda, finansman tablosunda yer alan kalemlerde yaşanacak döviz giriş ve çıkışlarının olası anlaşmadan olumlu yönde etkileneceği varsayılarak, toplam dış finansman açığı beklentisinin 10 milyar dolar civarında olacağı tahmin edildi.
 

IMF Anlaşması risk algısını azaltacak

2009'da IMF'ye olan anapara borç geri ödemelerinin 1 yıl ertelenmesinin Kamu kesiminin bu yılki dış borç anapara ödemesini 2.1 milyar dolar azaltarak 6.5 milyar dolara düşürdüğü belirtilen raporda, özel sektörün ise bu yıl 37.4 milyar doları bankacılık dışı özel sektöre ait 42.3 milyar dolar orta-uzun vadeli dış borç geri ödemesi bulunduğu belirtildi. Raporda, "Bu da 2009 için bir önceki yıla göre yüzde 32 artış anlamına geliyor. IMF anlaşmasının yapılacak olması, Türkiye'nin risk algılamasını azaltacak ve özel sektörün 2009 yılı borç çevirme oranının, geçen yıla göre düşük olsa bile, küresel kriz koşullarında olumlu diyebileceğimiz seviyelerde seyretmesini sağlayacak" değerlendirmesinde bulunuldu.