Delilik toplum içindir!
Machado de Asis, “Asabiyeci”de, idealist doktor Simao Bacamerte’nin, deliliğin gizli ama yaygın yönünü keşfedip kendi dengesinin sarsıldığı bir anlatıyla imza atarken bizi, Brezilya’daki dönüşüm sancılarıyla da yüzleştiriyor.
Ali BulunmazAsis’in kitaplarında, hayat öyküleriyle beraber çoğunlukla göz ardı edilen denge öne çıkıyor. Türkçedeki Filozof Köpek’te ve Mezarımdan Yazıyorum’da hep bunları görüyoruz.
Asis, Asabiyeci’yle Simao Bacamerte karakteri etrafında şekillendirdiği olay örgüsünde deliliğin yaşamdaki yerini ve büyüklüğünü anlatmaya uğraşıyor. Bacamerte’nin, kariyerini terk edip doğduğu kent Itaguai’de açtığı psikiyatri hastanesi, yaşamını trajikomik biçimde değiştiriyor.
GÜNAH KEÇİSİ DOKTOR
Asis’in kitaplarından hiç eksik olmayan tarih, Asabiyeci’de yine karşımızda; kitabı anlamanın yolu, on dokuzuncu yüzyılın sonunda Brezilya’nın siyasi ve sosyal dönüşümünü kavramaktan geçiyor. Zaten Bacamerte’nin sağda solda gördüğü delilik emareleri de bununla bağlantılı.
Otuz dört yaşında, “tek evrenim” dediği Itaguai’ye dönmeye karar veren Bacamerte, öğrendiği her şeyi uygulayacağı bir hastane açmaya girişir, başarır da. Ama esas zorluk, önyargılarla mücadele. Doktorun yakın çevresi “asıl delilik, delilerin aynı çatı altında birlikte yaşayabileceğini sanmak” imasında bulunuyor, hatta eşi bile. Ancak Bacamerte vazgeçmiyor ve “Yeşil Ev” diye anılan hastaneyi kurup civar köylerden ve kasabalardan hastalar toplanmaya başlıyor; hayırseverliğin ilk aşaması bu.
İkinci aşama, yaptığı araştırmalarla ulaştığı yaygın deliliğin bir hal çaresine bakma girişimi. Tabii bu sırada, kimi meslektaşları “Yeşil Ev, kişiye özel bir hapishanedir” şeklinde dedikodular üretiyor. Dahası, ahali arasında da söylentiler yayılıyor; Bacamerte’nin hırsa kapıldığını, intikam almak istediğini ve Itaguai’nin bereketini bitirmeyi istediği konuşuluyor. Bu da kentte korkuyu tetikliyor, herkes Yeşil Ev’e kapatılma endişesi taşıyor. Oysa Bacamerte, sinir krizlerini, kişilik bozukluklarını ve evhamları dehşetle izleyip toplum için neler yapılabileceğini düşünüyor. Belediye başkanı, tam bu anlarda “Gerçek delinin Asabiyeci olmadığını nereden bilebiliriz?” diye soruyor.
Aslında gerilimin kaynağında, Brezilya’daki değişim sancısı yatıyor. Romanın geçtiği tarihlerde (on dokuzuncu yüzyılın sonu), yeni bir yönetim için başlayan hareketlerle imparatorluk yanlılarının çekiştiği bir ülke fotoğrafı var karşımızda. Bacamerte, söz konusu sancının yarattığı travmayı gören biri olarak resmediliyor Machado de Asis tarafından. Yani anlayacağınız, işi zor; şimşekleri üzerine çekmesi ve günah keçisi ilan edilmesi, Yeşil Ev’in de lanetlenmesi, o koşullarda hayli doğal görünüyor.
Bacamerte, tüm tepkilerle beraber toplumda yaygınlaşan korkuyu da anlamaya uğraşırken önemli bir teşhis koyuyor: Korku, akıl hastalığının en sık görülen belirtisidir. Korku nedeniyle toplumun kimyası bozulurken öte yandan Yeşil Ev’in nüfusu git gide artıyor. Itaguai, böylece Bacamerte’nin arayıp da bulamayacağı geniş bir laboratuvar halini alıyor.
DENGELİLER ZATEN DENGESİZ
Bacamerte’nin, Itaguai’de kazandığı tecrübelerle ulaştığı önemli bir sonuç, gerçek hastaların “dengeleri yerinde ve bütünüyle akıl sahibi kişiler” olduğu. Yani ona göre “normalliğin” temelinde dengesizlik bulunuyor. Bu önerme, en az Brezilya’daki siyasi değişim kadar devrim niteliğinde. Böylece akli dengesi yerinde olan herkesin Yeşil Ev’e kapatılmasının önü açılıyor. Peki, bu Bacamerte’nin koruma amaçlı bir hamlesi mi? Asabiyeci’nin asıl amacının delileri keşfetmek olduğu ve onların “normal” görünenler arasından çıktığı düşünülürse bu soruya olumlu yanıt vermek mümkün. Ne de olsa delilik toplum içindir, öyle değil mi?
Beri yandan tüm bu olup bitenle ilgili Bacamerte’yi kendi kendine söylenirken buluyoruz: “Sahiden hepsi deli miydi? Onları gerçekten iyileştirdim mi? Yoksa akli dengesizlik, benim yardımım olsun olmasın, er ya da geç ortaya çıkacak denli doğal ve içkin bir şey mi?” Bacamerte’nin inandığı tek şey olan bilim, sorularına kolayca yanıt bulmasını sağlıyor: Dengeliler zaten dengesizdi. Görünenin ardında fırtınalar kopuyor ve o yüzeysellik, kimsenin deli olmadığını gösteriyordu. Elbette bu, toplumun genelinin bakışıydı. Sonuçta, deli diyebileceği bir tek kendisi kalıyor ki Bacamerte, bu nedenle büyük bir kasırgaya tutulduğunu hissediyor.
Machado de Asis’in, Bacamerte karakterini ve gelişen olayları anlatırken kullandığı dil, delilikle denge arasındaki geçişkenliği yansıtan mizahi bir yapıya sahip. Ama Bacamerte asla karikatürize bir kimliğe bürünmüyor, aksine yaygın; ama yaygın olduğu kadar da gizli deliliğin kâşifi haline geliyor. Bu da Machado de Asis’in başarılı anlatıcılığının ve aklımıza düşürdüğü kurtların bir izdüşümü.
Asabiyeci/ Machado de Asis/ Çeviren: Elvan Kıvılcım/ Encore Yayınları/ 104 s.