Delil yok, yorum çok

İddianamede, gazetemizin aleyhine hiçbir delil bulamayan savcılık, zorlama yorum ve bağlantılar ile iktidarı rahatsız eden haberleri suçlamalarına dayanak oluşturmaya çalıştı.

Ankara (Cumhuriyet Bürosu)

Cumhuriyet’i susturma amacıyla başlatılan soruşturma sonunda hazırlanan iddianamede, gazetemizin aleyhine kullanılacak hiçbir delil bulamayan savcılık, zorlama bağlantılarla suçlamalarına dayanak oluşturmaya çalıştı. İddianamede, esas olarak hükümeti rahatsız eden haber ve yazılar suçlama konusu yapıldı. Savcılık ayrıca telefonlarına ByLock yüklenmiş kişilerle “iletişim bağlantısı” olduğu iddiasıyla yazar ve yöneticilerimizi suçlamaya çalıştı. Savcılığın hükümet yanlısı ve Cumhuriyet’le husumeti olan birçok tartışmalı isme tanıklık yaptırarak suç üretmeye çalışması da dikkat çekti.

‘Yayın politikasını değiştirdin’

İddianamede, Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasını değiştirdiği ileri sürülerek vakıf yönetimindeki değişiklikler bu yayın politikası değişikliğinin miladı gibi gösterilmeye çalışıldı. Yayın politikası bekçiliğine soyunan savcılık, basın özgürlüğünü hiçe sayarak ve gerçeğe aykırı biçimde “vakfın Cumhuriyetçi yazarlardan tasfiye edilmesi, gazetenin geleneksel yayın politikası ve dünya görüşü ile bağdaşmayan hatta onun tam tersi istikamette bir çizgiye eğilmesini sağladığını” iddia etti. Daha önce Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Cumhuriyet’in lehine görüş bildirdiği İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde devam eden vakıf yönetim kurulu seçimi davası da bu kurguya paralel biçimde “teröre yardım” suçlamasının dayanağı yapılmaya çalışıldı.

Meslek örgütlerinden Cumhuriyet iddianamesine tepki: Özgürlük katledildi

Zorlama yorumlar

Savcılık, hiçbir Cumhuriyet çalışanı hakkında herhangi bir yasadışı örgütle en küçük bağlantı tespit edemedi. Bu yüzden zorlama yorumlara başvuran savcılık, Cumhuriyet Vakfı yöneticilerine “basiretli bir yönetici gibi davranmadıklarını” ileri sürerek “güveni kötüye kullanma suçundan” ceza verilmesini istedi. Vakfın bazı işlemlerini de spekülatif bilirkişi raporlarıyla vakfı zarara uğratmış gibi gösterilerek yöneticilere yine aynı suçtan ceza verilmesini isteyen savcılık, Basın Kanunu’na ve ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı olarak Vakıf yöneticilerinin gazetede yayımlanan haber ve yazılardan sorumlu olduğu iddiasını yöneltti.

ByLock skandalı

İddianamedeki en tartışmalı bölümlerden biri yazar ve yöneticilerin ByLock kullanıcısı şahıslarla irtibatının olduğunun ileri sürülmesi oldu. Hiçbir Cumhuriyet çalışanında ByLock uygulaması bulamayan savcılığın hayatın olağan akışına aykırı bir yorumla suçlama yöneltmesi iddianamenin hukuksal niteliğini de gözler önüne serdi.

“MİT TIR’ları” takıntısı

İddianamede daha önce MİT TIR’ları başta olmak üzere yazdığı haber ve yazılar nedeniyle hakkında dava açılan Cumhuriyet’in eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a da suçlamalar yöneltildi. Ceza hukukunun en temel ilkelerinden biri olan “Bir kişi hakkında aynı fiilleri nedeniyle ikinci kez yargılama yapılamayacağı” kuralını unutan savcılık, Dündar’a aynı yazıları nedeniyle ikinci kez dava açmakta sakınca görmedi.

3 örgüte aynı anda yardım!

Cumhuriyet’in yayınlarıyla dünya görüşleri ve hedefleri birbirine taban tabana zıt FETÖ, PKK ve DHKP-C’ye yardım ettiği iddiasını ileri sürdü. Bu konuda tek bir somut delil ortaya koyamayan savcılık, çeşitli haberleri bu suçlamasına dayanak göstermeye çalıştı. Savcılık, suçlama konusu yaptığı birçok haber metnini bağlamından kopararak zorlama yorumlarla terör örgütleriyle ilişkilendirmeye çalıştı. Savcılık iddianameyi şişirmek ve üç örgüte birden yardım iddiasını güçlendirmek için de FETÖ ile PKK arasında ilişki olduğu iddiasına ilişkin başka soruşturma ve davalardan alıntılara bolca yer verdi.

Trajikomik suçlamalar

Savcılık, gazetenin yayın politikasının değişmesinden sonra tirajın düştüğünü ve bunun da gazetenin terör örgütlerine yardım ettiği iddiasının göstergelerinden biri olduğunu ileri sürdü. Oysa savcılığın ileri sürdüğü 2013-2015 tarihleri arasında iddia ettiği gibi tiraj düşmemişti.

“Can Dündar, genel yayın yönetmeni olarak attığı gazete manşetleri ve yayın politikasıyla, Cumhurbaşkanını ve hükümeti karaladı, ülkede kaos bulunduğu algısını yerleştirmeye çalıştı.”

Akın Atalay’ın attığı “GS-TS maçını yöneten hakeme gösterdiğimiz tepkinin onda birini, ülkeyi yönetenlerin rezil politika ve uygulamalarına da gösterebilsek...” tweeti.

Hikmet Çetinkaya’nın FETÖ/PDY ile ilgili yıllar önce kitap yazan ve eleştirel tavrıyla tanınan bir gazeteci olmasına rağmen 2011’de Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın kahvaltısına katılıp firari Erkam Tufan Aytav’la kol kola fotoğraf çektirmesi.

Aydın Engin’in FETÖ’ye yönelik eylemlere eleştirel bir tutum takındığı yazıları.

Murat Sabuncu’nun gazetelere kayyım atanmasına karşı attığı tweetler ve ‘FETÖ liderini sempatik göstermeye’ çalışması, Özgür Gündem’in kapatılmasına karşı çıkması.

Kadri Gürsel’in tek bir yazısından ötürü 15 yıla kadar hapsini isteyen savcılık, bu yazıyla Gürsel’in ‘Cumhurbaşkanı’nın şahsını hedef alarak Türkiye’de otoriter bir rejim bulunduğu algısını yaratmaya çalıştığını’ ileri sürdü.

Okur temsilcisi Güray Öz’ü, vakıf yöneticisi olduğu suçlayan savcılık, aynı zamanda gazetenin yayın politikasına ilişkin bazı eleştirileri de dikkate almayarak terör suçu işlediğini ileri sürdü.

Ahmet Şık’ın daha önce takipsizlik kararı verilen haberlerini suçlama konusu yapan savcılık, Şık’ın Tahir Elçi’nin öldürülmesi ile ilglii paylaşımlarının yanı sıra Rus Büyükelçi Karlov’u öldüren kişinin polis olduğuna dikkat çektiği tweeti de ‘deliller’ arasında gösterildi.

DERHAL SERBEST BIRAKILMALILAR

Savcılığın iddianamesinde yöneltilen “terör örgütüne yardım” suçlaması Ceza Muhakemesi Kanunu’nda doğrudan tutuklama kararı verilebilecek ‘katolog’ suçlar arasında yer almıyor. Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına göre, alt sınırı 2.5 yıla kadar düşen suçlama nedeniyle 5 ayı aşkın süredir cezaevinde olan yazar ve yöneticilerin derhal tahliye edilmesi gerekiyor.

CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU’NDAN İDDİANAME TEPKİSİ

‘AKP’li vekillerin yakınları ByLock’çu ama gazeteciler içerde, adalet neresinde

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gazetemizin tutuklu yazar, çizer ve yöneticilerine yönelik iddianameye ilişkin, “Kadri Gürsel’i örnek vereyim. Cumhuriyet’in iddianamesinden okuyorum, “92 ByLock kullanıcısı şüpheli şahıs ile haklarında FETÖ/PDY terör örgütünden dolayı soruşturma bulunan 21 kişiyle iletişim kaydı bulunduğu” yani bir gazeteci ByLock kullanıcısı 92 kişiyle şu veya bu nedenle telefonda konuştuğu için şu anda hapiste. Kim bu 92 kişi niye açıklanmıyor? AKP milletvekillerinin yakınları, belediye başkanının damadı bunlar da ByLock’çu. Kadri Gürsel hapiste bunların tamamı dışarıda. Hangi adaletten söz ediyoruz” dedi.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Byloçk listelerinin neden açıklanmadığını soran Kılıçdaroğlu, “Ellerinde ByLock listesi var neden açıklamıyorlar? Liste bende değil sizde, benim istihbarat örgütün yok. Sizin var. Listeler sizde niçin açıklamıyorsunuz? Teröristleri saklamak suç değil mi? Hiçbir milletvekili yoksa neden gizliyorlar. AKP Trabzon milletvekili ablası atıldı, Kilis milletvekilinin kardeşi, Hatay milletvekilinin kardeşi, Kırıkkale milletvekilinin kardeşi, Aydın milletvekilinin kardeşi, Sakarya milletvekilinin kardeşi, Kayseri milletvekilinin yakınları, belediye başkanının damadı bunlarda ByLockçu. Kadri Gürsel hapiste bunların tamamı dışarıda. Hangi adaletten söz ediyoruz” diye konuştu.