Değişen İngiltere (2)

İngiltere'de her yeş çok mu düzgün çalışıyordu? Genelde düzgündü. Ama hediye zarfları da dünyanın her yerinde maymuncuk gibi bir olaydı, çoğu kapıyı açıyordu.

Jan Devletoğlu

Londra’ya ilk geldigˆim günlerde, oturdugˆum sokaktan çöp arabası haftada bir kez geçerdi. Temizlik is¸çileri her evin ön bahçesindeki kapaklı çöp tenekelerini açıp içinden siyah torbaları alır, çöp kamyonuna atarlardı. Ben evdeki çöpleri siyah torbaya dolduruyordum, ama torbayı çöp tenekesinin içine koyma zahmetine katlanmıyordum.

Her aks¸am eve geldigˆimde, siyah torbayı çöptenekesinin içinde buluyordum.. Bir gün merak ettim, dıs¸arıyı gözetlemeye bas¸ladım. Ögˆlene dogˆru, yas¸lı İngiliz koms¸um evinden çıktı. Benim torbayı alıp çöp tenekesinin içine koydu, kapagˆını kapattı. Sonra geldigˆi gibi evine döndü.

O günden sonra çöp torbasını hep çöp tenekesinin içine koymaya bas¸ladım. Yas¸lı İngiliz bana tek kelime söylemeden, çöp atma kuralını ögˆretmis¸ti.

Yalnız kendimi degˆil, bas¸kalarını da düs¸ünerek yas¸amayı ögˆreniyordum.

 

Hediye zarfları

I·ngiltere’de her s¸ey çok mu düzgün çalıs¸ıyordu? Genelde düzgündü. Ama hediye zarfları da dünyanın her yerinde maymuncuk gibi bir olaydı, çogˆu kapıyı açıyordu.

Bir gün Türkiye’den önemli birinden bir telefon geldi. Ogˆlu Londra’da okuyordu. Trafik cezalarını ödemedigˆi için arabasını polis çekmis¸ti. Aracı kurtarmak için para cezalarını ödemek ve aracın muayene belgesini karakola götürmek gerekiyordu, ama belgenin günü geçeli 8 ay olmuştu.

“Halletmek zor, arabayı vermezler” dedim.

Adam, “Bos¸ ver o zaman, bırak arabayı” dedi.

Arabayı bırakmasına bırakırdık, ama çocugˆu da bırakmak gerekirdi.

“O zaman bul bir çaresini” Kapattı telefonu.

Sordum sorus¸turdum, Türk bir araba tamircisinin ismini verdiler. Trafik muayene is¸lemlerini de yapıyor, belge veriyordu. Sabahtan adamın tamirhanesine gittim.

“I·ki saat sonra gelir” dediler. Beklemeye başladım. Noel tatiline birkaç gün vardı. Devamlı birtakım adamlar geliyor; çalıs¸anlardan biri masanın altından süslü kâgˆıtlara sarılmıs¸ bir paket, bir de zarf veriyor, gelenler paketi ve zarfı alıp gidiyorlardı.

 

Noel şekeri

Tamirci çocugˆa takıldım:

“Ne bu yahu, her gelene Noel s¸ekeri mi veriyorsunuz?”

“Yok abe viski veriyoruz. İngilizler sever viskiyi.”

“Peki kim bu adamlar?”

Çocuk göz kırptı.

“Onlar polis abe, bizim ahbaplar.”

Çok s¸as¸ırmıs¸tım.

O ana kadar yirmi -otuz s¸is¸e dagˆıtmıs¸lardı.

“Pahalı bir operasyon degˆil mi?”

Güldü.

“Yok abe. Bu viskiler kaçak imalat. Çok ucuza alıyoruz.”

Tam bu sırada beklediğim patron geldi.

“Neydi sorun?”

“Trafik muayenesi, eski tarihli olacak.”

“Nedir araba?”

“Alfa Romeo.”

“Tamam. Ver kâgˆıtlarını. Yarın 500 lira getir... Zarfta olsun.”

500 Sterlin az para degˆildi ama imkânsız sandıgˆım iş halledilmis¸ti.

Tamirciden çıkarken aklıma takıldı. Her s¸ey tamamdı da polise kaçak viski hediye etmek gerçek bir cesaretti. Acaba kaçak viskiyle birlikte verdikleri zarflarda yılbas¸ı kartı mı vardı, yoksa renkli fotokopi makinesinden çıkmıs¸ çil çil banknotlar mı?

Bir bas¸ka olay da bes¸ altı ay önce oldu.

Bir gün evimin bulunduğu sokakta bir adam Türkçe laf attı.

“Merhaba. Türk müsün?” dedim.

“Yok be, Arnavutum.”

“Hayrola burada mı oturuyorsun?”

“Geçen sene geldim. Eve kat çıktım, gel içeri göstereyim.”

Dikkatimi çekmis¸ti, bir iki aydır ins¸aat vardı evde. İçeri girince. Hayretler içinde kaldım. Evin arka tarafına, üst kata balkon yapmıs¸, bir de kat çıkmıs¸tı. Evi hepten degˆis¸tirmis¸ti, ama önden hiçbir s¸ey belli degˆildi.

“Nasıl yaptın bunu? Benim bildigˆim imar izni vermezler hele balkon falan asla” dedim.

 

Sana da çıkarız

“Bos¸ ver abi, benim içeride adamlarım var. Sanırım sen de bu sokakta oturuyorsun. İstersen sana da çıkarız bir kat.”

Yıllardır gazetecilik yaparak yas¸amaya çalıs¸ıyordum. Adam kaçak bindiği TIR’ın arkasından Londra’nın göbeğine düs¸üyor, evine kat çıkıyor, yetmiyormus¸ gibi bir kat da bas¸kasına çıkmaya kalkıyordu.

Yıllar önce imar yasalarına uygun olarak mutfagˆı genis¸letmek istemis¸, mimarlar, belediyeciler, göçmen ins¸aatçılarla ugˆras¸a ugˆras¸a iflahım kesilmis¸ti. Arnavut ins¸aatçı gibi zarf usulü çalıs¸saydım, kös¸eyi çoktan dönmüs¸ olurdum.

Degˆil sokak, İngiltere degˆis¸iyordu, degˆis¸en dünyada...