Değişen dünyalar...
Boston doğumlu Türk yönetmen Shevaun Mizrahi’nin filmi ‘Uzak Evren’ Locarno Film Festivali’nde gösterildi.
Mehmet BasutçuShevaun Mizrahi Boston’da doğup büyümüş. Babadili Türkçe ama tatil ziyaretleri dışında Türkiye’de yaşamamış pek. Fotoğrafa duyduğu ilgi New York’ta sinema eğitimi almasına giden yolun başlangıcı olmuş... Locarno’da “Bugünün Yönetmenleri” (Cineasti del presenti) bölümünde yarışan ilk uzun belgesel filmi “Uzak Evren” (Distant Constellation) İstanbul’un merkezinde bulunan, özel, farklı bir huzurevinde çekilmiş. 2010’ların başında filizlenen proje, uzun ve zor süreçlerden geçerek somutlaşabilmiş. Shevaun Mizrahi’nin, İstanbul’a ailesini ziyarete gittiği bir yıl, düşkünlere yardım eli uzatan bu huzurevinde gönüllü olarak kısa süre çalışmasıyla başlamış her şey. O zamandan beri tanıdığı beş yaşlı insanın anılarına, anlattıklarına tanıklık eden film, klasik bir belgesel değil. Sinema diliyle, yaratıcı mizanseniyle ön plana çıkan “gerçeğin sineması” dediğimiz türün, yalın, has bir örneği. Yıkılan, yok olan kozmopolit İstanbul’un yerinde inşa edilen yüksek binaların simgelediği küresel çelişkiler; hüzünlü, şiirsel bir dille duyumsatılıyor. Huzurevinin hemen önündeki inşaatın devasa temel çukurunda çalışan gündelikçi işçilerin yaşam koşullarıyla; buharlaşıp uçan eski İstanbul’un son tanıkları yaşlı insanlar arasında kurulan karmaşık koşutluk, sözlerden çok pastel renklerin hâkim olduğu görüntülerin iç dinamiğiyle usul usul dile getiriliyor. Ciddi estetik kaygılar taşıyan kamera genelde sabit; gözlemliyor, dinliyor... Soru soran yok filmde; kaygılarını, saplantılarını ve anılarını, diledikleri gibi iyi/kötü dile getiren ve üçü artık yaşamayan beş yaşlı insan var yanımızda. Ermeni kökenli kimsesiz yaşlı kadın çocukluğunda yaşadığı dehşeti kendi sözcükleriyle anlatıyor... Aralarında, İzmirli levanten bir Fransız da var. Ermeni nine gibi İngilizce ya da Fransızca konuşanlar da var; kendilerini sık sık tekrarladıkları sözcüklerle, kesik kesik Türkçe ifade edenler de...
Farklı bir gerçeğin sineması
Shevaun Mizrahi’nin etnik, dinsel ya da politik göndermelerde bulunmak gibi bir kaygısı yok; yaşamlarının sonuna gelmiş insanların hızla değişen İstanbul’un gürültüsü patırtısı içinde pek duyulmayan seslerine kulak veriyor kamerasıyla... Türkiye’de son bahar kış döneminde festivallerde gösterilecek olan “Uzak Evren” izleyicisinden dikkat isteyen, farklı bir ‘gerçeğin sineması’ örneği. Aynı gün Altın Leopar yarışına katılan Amerikalı oyuncu/yönetmen John Carroll Lynch’in filmi “Lucky” de, yaşlı insanların yaşamlarına, çok farklı bir ortamda eğilen başarılı bir çalışma. Amerika’nın ücra çöllerinde, küçük bir kasabadaki insanları anlatan ‘Bağımsız Amerikan Sineması’ örneği “Lucky”, Harry Dean Stanton’un şahane yorumuyla daha da güçleniyor. Oyuncu kadrosunda David Lynch’in de yer aldığı bu filmi, gelecek cumartesi akşamı büyük olasılıkla ödül listesinde bulacağımız için herhalde daha etraflıca söz etme olanağı yakalayacağız...