DDK yakılanları suçladı
Sivas katliamı hakkında hazırlanan raporda, saldırıya uğrayanlara suç üretme çabası.
Fırat Kozok/CumhuriyetCumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) Madımak katliamıyla ilgili araştırma ve inceleme raporunda, olayda devletin ağır hizmet kusuru olduğu saptaması yapılırken, yargılananlar dışında başka sorumluların da bulunduğu belirtildi. Raporda buna karşın Aziz Nesin’in konuşmaları ve Pir Sultan Abdal heykelinin dikilmesinin “milliyetçi ve dini duyguları güçlü insanları etkilediği” yönünde ithamlara yer verildi. Raporunda, 2 Temmuz’dan günler önce yerel basının “tahrik edici” rolünü inkar eden DDK, olayların komplo ya da provakasyon sonucunda yaşandığına yönelik de bir bağlantı saptayamadı. Olayın “toplumsal kriz” olarak tanımlandığı raporda, Madımak Oteli’nde mahsur kalan ve yakılan insanlar için “Otelde kalanlar adına karar verenler tarafından da otelde kalmanın daha güvenli olduğu ve/veya oteli terk etmenin mevzii kaybetmek ve irticaya geçit vermek olarak telakki edildiği için ısrarla otelde kalınmaya devam edilmiştir” denilmesi de dikkat çekti. Olayda herhangi bir örgüt bağlantısı da bulunmadığını savunan DDK, “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak” sloganlarının da “tespit edilemediğini” belirtti.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatıyla 1993 yılındaki katliamla ilgili çalışma başlatan DDK, Gül’ün Çankaya Köşkü’ne veda etmesine yaklaşık 1 ay kala, raporunu yayımladı. Katliamın ardından gündeme getirilen iddiaların 25 maddede sıralandığı raporda, DDK’nin iddialar karşısında yaptığı saptamalara yer verildi. Kurulun çalışması sırasında karşılaştığı zorluklara değinilen raporda, yapılan tespitlere “Sivas olayları sırasında delillerin toplanması ve muhafazasında gerekli hassasiyetin gösterilmemiş olması ile Sivas olaylarının üzerinden 20 yıl gibi uzun bir sürenin geçmiş olması bazı bilgi ve verilere ulaşılmasında güçlük yaratmıştır” ifadeleriyle başlandı. Raporda ayrıca olayların tarafı durumunda olan bazı kesimlerin, Kurul’un çalışmalarına “direnç gösterdikleri” vurgulandı. “Ne yazık ki, gerek kamu görevlileri ile ilgili etkin bir adli ve idari soruşturma ve yaptırım kapasitemizin olmamamsı gerekse siyasi sorumluluk algılaması ile ilgili yetersiz demokratik standartlarımız nedeniyle herkes ‘tüm suçu kalabalıkların ve toplumun üzerine yıkma kolaycılığı’nı tercih etmiştir” denilen raporda, katliamın “toplumsal kriz” sonucu oluştuğu savunulurken, ana hatlarıyla şu saptamalara yer verildi:
Unutulmaya terk edilmemeli: Raporda, olayın gerekli önlemlerin alınmasındaki ciddi ihmallerin ardından, kontrolden çıkan ve nefret duygularıyla hareket eden şuursuz hale gelmiş kalabalıklarca otelde bulunan 35 kişinin ölümüne yol açılması ile sonuçlanan bir “katliam” olarak nitelenmesi gerektiği belirtildi. Olayın “münferit bir hadise” olarak görülmemesi ve “unutulmaya terk edilmemesi” gerektiğinin altı çizildi. Çeşitli cezalara çarptırılan 81 kişinin, otelde öldürülen 35 kişinin görünen, temas edilebilen ve yargılama süreçlerinin saptadığı sorumlular olduğuna işaret edilen raporda, “Olayların oluş şekli ve mahiyeti, bunların yanında, başka faillerin ve sorumluların da varlığına işaret etmektedir. Bu açıdan, esas itibariyle söz konusu olaydaki sebep ve failleri; kamu yönetiminin söz konusu olaylardaki rolünde ve oluşan toplumsal krizi yönetmedeki basiretsiz uygulamalarında ve Sivas olaylarına ilişkin kolektif hafıza gruplarının tutum ve yaklaşımlarında aramak gerekmektedir” denildi.
Örgüt bağlantısı da yok: DDK olayların ardından mahkum edilen 81 kişnin hiçbirisi ile ilgili herhangi bir illegal örgüt bağlantısı kurulamadığını da raporunda dile getirdi.
Pir Sultan anıtı tepkiye yol açtı: DDK’nin raporunda Pir Sultan Abdal heykelinin olayların başlamasına gerekçe oluşturduğunun ifade edilmesi dikkat çekti. Raporda, bu konuyla ilgili olarak “Anıt dikildikten sonra bazı alevi vatandaşların gelerek anıtın etrafında dolaşma ve anıta el sürme gibi anıta bir kutsiyet atfetmeye yönelik ritüel ve davranışlarda bulundukları yönündeki ifadelerden, anıtın Pir Sultan Abdal Anıtı olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır. Dikilen heykelin Pir Sultan Abdal Heykeli olarak algılanmasının ve anıtın bir gecede dikilmesinin, toplumsal bir tepkinin oluşumuna yol açtığı anlaşılmaktadır” ifadelerine yer verildi.
Nesin’e davet tepki oluşturdu: DDK, olaylar konusunda sorumluluğun bir bölümünü de Aziz Nesin’e yükledi. Raporda, Nesin’in “Şeytan Ayetleri” kitabını Türkçe’ye çevirmesi ile ilgili olarak, “Aziz Nesin’in Şeytan Ayetleri kitabının ülkemizde yayımı konusundaki ısrarlı tavrı ve Türk halkı ve İslamiyet’le ilgili kamuoyunun tepkisini çeken açıklamalarının bulunduğu bir ortamda etkinliklere davet edilmesi Sivas halkında hem dini hem de milliyetçi ögeler taşıyan bir tepki oluşturmuştur. Bu çerçevede Aziz Nesin’i hedef alan bildirilerin halka dağıtıldığı tespit edilmiştir. Ayrıca, Aziz Nesin’in etkinliğin açılış konuşmasında dile getirdiği ‘Türk Milletinin aptal, korkak olduğu, kutsal metinlerin eskidiği’ gibi bilindik sözleri yerel basında yer almıştır. Aziz Nesin’in 1 Temmuz 1993 günü Kültür Merkezi’nde etkinliklerin açılışında yaptığı konuşmanın bazı bölümlerinin toplum içinde kulaktan kulağa yayıldığı ve şehirdeki gerginliği artırdığı anlaşılmıştır” denildi.
Oteli terk etmediler: Raporda, kalabalık tarafından Madımak Oteli’nde katledilenlere de bir fatura çıkartıldı. Otelde bulunanlardan bir bölümünün yangından kısa süre önce tehlikeyi görerek otelden çeşitli yöntemlerle ayrıldıkları anımsatılan raporda, “Ancak, idare tarafından cılız bir biçimde otelden ayrılmaya yönelik ikna çabaları dışında zorunlu tahliye seçeneği düşünülmemiştir. Otelde kalanlar adına karar verenler tarafından da otelde kalmanın daha güvenli olduğu ve/veya oteli terk etmenin mevzii kaybetmek ve irticaya geçit vermek olarak telakki edildiği için ısrarla otelde kalınmaya devam edilmiştir” denildi.
Protesto araçları tükenmiş: Otelde kalanları bu ifadelerle itham eden DDK, raporun devamında “Kitle psikolojisiyle şuurunu kaybetmiş/gözü dönmüş ve tüm protesto araçları tükenmiş kalabalıkça önce otelin önündeki araçlar yakılmış, daha sonra da otel ateşe verilmiştir” cümlesine yer verdi.
Yerel basın tahrik etmedi: Raporda, 2 Temmuz’dan günler önce yerel basının “tahrik edici” rolü olduğu iddiaları da aklandı. Bu iddialarla ilgili olarak, “Mahalli gazetelerin son 15 günlük nüshalarında ne Pir Sultan Abdal kültür etkinlikleri ne de Aziz Nesin aleyhine herhangi bir haber ve yorumun çıkmadığı, dolayısıyla kamuoyunun yerel basın tarafından uzun süreden beri etkinlikler aleyhine hazırlandığı iddiasını teyit edecek herhangi bir durum tespit edilmemiştir” ifadeleri kullanıldı. Buna karşın 2 Temmuz günlü yayınlarda ağırlıklı olarak Aziz Nesin ve Vali Ahmet Karabilgin merkezli görüşlere yer verildiği anımsatılırken, “bu haberlerin kamuoyunu ve kalabalıkları etkilemiş olabileceği kanaati edinilmiştir. Söz konusu haberlerin bazılarında Aziz Nesin’in beyanlarının da çarpıtılmış olduğu görülmüştür” denildi.
Komplo, provokasyon değil: Yerel basının tutumunda herhangi bir tahrik unsuru bulamayan DDK; olayların “bir komplo ve/veya provokasyonun neticesinde gerçekleştiğine dair herhangi bir illiyet bağı da kurulamadığına” karar verdi. Raporda, “Sivas’ta yaşanan olay; farklılıklara ilişkin önyargılarımız, tahammül ve hoşgörü eksikliğimiz, ötekine zarar vermek amacıyla hegemonik güç ile kurduğumuz iktidar ilişkileri, tektipleştirme ve ötekileştirmeye dair siyasetlerimiz ve toplumsallaştırma çabalarımız, tüm yaşanan tecrübeleri tarihselleştirmedeki, geçmişi günümüzde yaşatmaya yönelik çabalarımız neticesinde hep birlikte oluşumuna katkıda bulunduğumuz bir olaydır” görüşü savunuldu.
Kalabalığa katliam ortamı yaratıldı: Dönemin tüm devlet yönetecilerinin olaydan sorumlu olduğunun altı çizilen raporda, protestonun olacağının bilinmesine karşın yeterli güvenlik önlemlerinin alınmadığı, toplanan kalabalığı dağıtmaya yönelik de etkili bir çabanın gösterilmediği belirtildi. Raporda, “Otelin önünde bekletilen kalabalığa, adeta her türlü eylemi yapma imkanı verilmiş ve nihayetinde otelin yakılmasına kadar gidecek ortam yaratılmıştır” denildi.
Disiplin cezası bile yok: DDK, ihmaller zinciri sonucunda gerçekeleşen olayın ardından tek bir kamu görevlisi hakkında işlem yapılmamasını da eleştirdi. Kurul, bu eleştirisini de “İlin emniyet, asayiş ve genel yönetiminden sorumlu tek bir kamu görevlisi bile herhangi bir adli kovuşturmaya maruz kalmadığı gibi en hafif bir disiplin cezası bile almamıştır” şeklinde bildirdi.
Devlet ağır kusurlu: DDK, yaşanan tüm bu süreç nedeniyle “Olayın ortaya çıkmasında, önlenememesinde ve soruşturulmasında/yargılanmasında Devlete terettüp eden ağır bir hizmet kusuru bulunduğunu” saptadı.
Alevi yaklaşımı da Sünni yaklaşımı da ahlaki değil: DDK’nin katliamla ilgili “orta yol bulma çabası” da şu cümlelerle rapora yansıdı:
“Ne söz konusu olayların etkisini ve insanların acısını hafife almaya yönelik bahane bulucu (olayların arkasında karanlık odakların bulunduğu ve komplo olduğu gibi) sünni kolektif hafıza yaklaşımları, ne olayları sadece Kerbela travması ile açıklamaya çalışan Alevi kolektif hafıza yaklaşımları ne de olayı ‘Cumhuriyete ve Laikliğe Kalkışma’ şeklinde resmi tarih tezi oluşturmaya çabalayarak savuşturmaya kalkışan Devlet kolektif hafızasının çabaları ahlaki tutumlar olarak görülebilir.”