Dayan komşu
Yanarak ölmenin dehşeti asılı kalmış Atina Mati’de. Kavrulmuş ağaçlar ve evlerin arasında polis, itfaiye, sivil savunma araçları dolanıyor. Şimdi ellerinden tek gelen, yanmış evlere girip cansız beden var mı diye bakmak. Herkes suskun, düşünceli, kederli. Yanan evlerden birine giriyorum. Mahşer böyle bir yer mi?
BERİVAN AYDIN“Kardeşimi aradım yardıma geleyim diye… ‘Gelme, sen de yanarsın’ dedi.”
Panayotis bu kısma dek bir muhabir gibi serinkanlı anlatmıştı yangın gecesini. Taksisine binmemi beklemiş gibi, yaşananlar gözünün önünden gitmiyormuş gibi, havalimanından çıkmadan başladı konuşmaya.
“Şu tepeyi görüyor musun? İlk orası başladı yanmaya… Müthiş rüzgar vardı, hızla ilerledi alevler. Hiç et kızarttın mı ateşin üstünde? Hani ateş değmese bile kavrulur ya üzeri… İşte öyle yandı ağaçlar ve insanlar.”
Ateşin en ağır düştüğü yere, haritadan silindiği söylenen Mati’ye ilerliyoruz otobandan.
“Yollar dar o köyde, duman kaplayınca her yanı bilemediler sağa mı koşacaklar sola mı… Rüzgar denizi de köpürttü, iki üç metreydi dalgalar. Denizde saatlerce yüzebilen biri bile dayanamazdı. Suya kaçanların bazıları boğuldu böyle.”
Mati cehennemi yaşarken, Panayotis taksisiyle havalimanındaydı. Anlattığına göre rüzgar öylesine sert esiyordu ki, alçalan her uçak pisti pas geçti. Kalkışa yeltenenlerden biri, ancak yana doğru savrularak havalanabildi. Hayatında böyle birşey görmemişti.
YA KAÇAMASALARDI
Otobandan çıkıp Rafina yoluna saptık. İki şerit geliş, iki şerit gidiş asfalt yolun ortasındaki uzun çalılara işaret ediyor taksici.
“Bak, bunlar yanıyor işte. Elektrik idaresi temizlemiyor direklerin altını. Yazın klimalar çalışıyor, çok yükleniyor hatlar. Kaçak yapınca otlar hemen alevleniyor. Biz de bedelini çok ağır ödüyoruz.”
Halbuki 2004 Olimpiyatları’nda bir Amerikan zeplini varmış hep Atina semalarında. O yaz bir tek yangın bile çıkmamış.
Panayotis’in kardeşinin evi, az sonra varacağımız Mati’de. Eşi ve iki küçük çocuğuyla zamanında kaçabilmişler neyse ki. Yardıma gitmek istediğinde kardeşi “Sakın gelme, sen de öbür tarafa, Maratona’ya doğru kaç” demiş. Burada duraksıyor hikaye. ‘Ya kaçamasalardı’ sorusu düşüyor akla.
METRELER KALA
Denize metreler kala yanarak ölmenin dehşeti asılı kalmış Mati’de. Kavrulmuş ağaçların arasında polis, ordu, itfaiye, sivil savunma araçları dolanıyor. Artık ellerinden tek gelen, yanmış evlere girip cansız beden var mı diye bakmak.
Başbakan Aleksis Tsipras’ın sabotajı ima eden ‘asimetrik’ tabiri, burada farklı bir biçimde vücut buluyor. Yazlıkların, bahçelerin kimini küle çeviren yangın, bazılarına hiç uğramamış gibi. Kimi apartmanda sadece bir daire yanmış. Yer yer çiçekler bile duruyor dalında. Ama küllerin altında da duman tütüyor hala.
Tepelerden seke seke denize inen alevlerin kasıp kavurduğu bir villada duruyoruz. Orta yaşlı üç kadın sessizce oturuyor bahçedeki bir masanın etrafında. Eve bakabilir miyim diye soruyorum. “Boğazın yanar tozdan, bizim sesimiz kısıldı” diyorlar. Evin etrafını dolaşıyoruz beraber. Kavruk kozalaklar çatırdıyor yürüdükçe. Verandadaki çamaşır makinesi infilak etmiş. En çok incir ağacına üzülmüşler.
İnsanın o geçe neler yaşandığını düşünmek dahi istemediği yazlık çocuk kamplarının arasından iniliyor köyün merkezine. Daha doğrusu, denize paralel uzunca caddeye. Üstünde çokça müstakil ev, birkaç otel, bir iki de market var. Marketlerden biri küle dönmüş, geriye kalan yalnız kuşe kapaklı dergiler.
Yanan arabaların kaldırıldığı yerler, kara bir büyüyle buharlaşmışlar gibi belli.
Üniformalılar ve gazetecilerin dışında çok az insan var. O gece orada değilmiş hiçbiri. Çoğu, evlerinden geriye kalanı görmeye gelen aileler. Yaşlısı da genci de suskun, düşünceli, kederli. Bir türlü kanıksanmayan yanık kokusu, insanların yüzüne, bedenine, sesine oturan acıyla bir bütün.
İki genç kadın yol kenarında bir duvara oturmuş, konuşuyorlar. Arkalarındaki kapalı otelin sahipleri onlarmış. Fotoğraflar gösteriyorlar telefondan, alevler otelin ikinci katına uzanmış.
“Karşıdaki evde yaşlı bir kadın oturuyordu. Cansız bedenini buldular az evvel. Banyoda, küvetteymiş. Alevler yaklaşınca suyla korunmak istemiş ama musluktan su gelmemiş” diyor Ioanna.
“Yaşlılar kaçamadı hiç.”
İNSAN KALMAK
Yanan evlerden birine giriyorum sonra. Mahşer böyle bir yer mi? Yataklardan geriye telleri kalmış yalnızca, perdelerin de mandalları. Organik tek hücre kalmamış evde, ne kumaş ne de mobilya…
Mutfak dolapları yanınca yere dökülen tabak çanak, arkeolojik bir kazı sahnesi sanki. Halbuki henüz iki gün önce hayat vardı bu duvarlar arasında. Bulaşık makinesini boşaltmamışlar daha.
Böyle çok ev var ara yollarda. Kimilerinde şimdiden molozları topluyorlar. Caddenin ortasında turuncu yelekli iki kadın, geçenlere su ve çörek dağıtıyor. Sivil savunma gönüllüleri olduklarını söylüyor Sofia. “Yangının hızına hala inanamıyorum… İki kilometrelik yolu beş dakikada aldı” diyor.
Hava hala çok sıcak. Evini kontrole gelmiş bir kadın geliyor yanımıza. “Suları verin de buzdolabında tutayım biraz, soğusunlar” diyor. Cehennemden sonra bile, insan olan insan kalıyor.
-----
KAYIPLAR ARANIYOR
Ülke tarihinin en büyük felaketini yaşayan Yunanistan’daki orman yangında bilanço ağırlaşıyor. İtfaiye yetkilileri, başkent Atina çevresindeki yangında ölü sayısının 81’e yükseldiğini açıklarken, kayıpları arama çalışmalarının sürdüğünü bildirdi. İtfaiye sözcüsü Stavroula Maliri, “Kayıp kişilere dair çok sayıda telefon aldık” diye konuştu. Açıklamada resmi kayıp sayısına değinilmezken yerel basın onlarca kişiden haber alınamadığını yazdı. Reuters ise kayıp sayısını 40 olarak duyurdu. Kathimerini gazetesi kaybolduğu sanılanların bir kısmının yetkililere haber vermeden ailelerinin yanına dönmüş olabileceğini de belirtti.
YAĞMUR UMUDU
Bu arada yaşamını yitirenlerin bazılarının kimlikleri belli olmaya başladı. Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, turistik sahil beldesi Mati’deki yangında ölenler arasında iki Polonya vatandaşının olduğunu söyledi. Felaketin yaralarını sarmaya çalışan ülkede, bazı yerlerde yangının devam ettiği kaydedildi. Kneta’da alevlerin yerleşim yerlerini tehdit ettiği belirtildi. Ancak sıcaklıkların 40 dereceye vardığı, rüzgarın söndürme çalışmalarını zorlaştırdığı Yunanistan’da birkaç gün içerisinde yağmur yağacağı yönündeki haberler, umutları artırdı. Kurtarma ekipleri, neredeyse tamamının haritadan silindiği açıklanan Mati’de dün evleri gezerek arama çalışmaları gerçekleştirdi.
İTFAİYEDEN TASARRUF
Diğer yandan hükümetin önceki gün üç farklı bölgedeki 15 yangının aynı anda çıktığına işaret ederek kundaklama şüphesinin bulunduğu yönündeki açıklamasına itfaiye yetkililerinden itiraz geldi. Kathimerini gazetesi, deneyimli itfaiyecilere dayandırdığı haberinde, en az 81 kişinin ölümünden bir acil durum planı olmamasını, ilgili kurumlar arasında da koordinasyon sağlanamamasını sorumlu tuttu. İddiaya göre, devlet mekanizması, Attika bölgesinde mevsimsel koşullar nedeniyle en üst seviyede olan yangın uyarısını dikkate almadı. İtfaiyeciler, “yangın mevsiminde”, Attika bölgesinde aynı anda 10’dan fazla yangın çıkmasının sıra dışı olmadığını söyledi. Bölge halkı ise itfaiyenin müdahalede geciktiği eleştirisi getiriyor. Ekonomik kriz nedeniyle itfaiye kurumunda tasarrufa gidildiği, facianın bu nedenle önlenemediği de konuşulan iddialar arasında.
‘ATEİST ÇİPRAS'
Facianın Başbakan Aleksis Çipras’ın ateist olması nedeniyle’ yaşandığın iddia eden bir din görevlisine tepki yağdı. Mora Yarımadası’ndaki Kalavryta bölgesinin piskoposu Amvrosios, “Ateist Başbakan Aleksis Çipras Tanrı’nın öfkesini çekiyor” dedi. Aralarında Ortodoks din görevlilerinin de bulunduğu yüzlerce kişi, piskopostan özür dilemesini istedi. Amvrosios ise eleştirilere, “sadece şahsi görüşlerini ifade ettiğini” söyleyerek yanıt verdi.
<haber-dikey:1037625>