Davutoğlu'ndan Suriye açıklaması (03.03.2012)

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, uluslararası toplumun, bu vahşetin sürdürülemeyeceği konusunda en kararlı mesajı Suriye yönetimine iletmesi gerektiğini belirterek, ''Bu kararlı mesajın hangi yöntemlerle iletileceği konusu ise bahsettiğiniz hususlar (silahlanma) dahil olmak üzere Suriye yönetimince bilinmeli ve bu vahşet durdurulmalıdır'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Davutoğlu, İtalya Dışişleri Bakanı Giulio Terzi ile Four Seasons Otelinde çalışma kahvaltısında bir araya geldi. Daha sonra düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Davutoğlu, AB'nin geleceği ve genişleme politikalarını ele aldıklarını belirterek, ''AB'nin yaşadığı ekonomik krizin de çözümü AB'yi içeri kapatmak değil, dışa doğru genişleme stratejisini vizyoner bir bakış açısıyla yenilemek'' diye konuştu.

Bu bağlamda AB'nin, Sırbistan'ın aday ülke statüsünü tanımasını önemli bir adım olarak niteleyen Davutoğlu, Sırbistan'ın böyle bir vizyonla AB ile ilişkilendirilmesinin Balkanlar'da barış ve istikrarı pekiştireceğini dile getirdi.

Davutoğlu, Kıbrıs'taki müzakere sürecine de değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Maalesef çok arzu etmemize ve Türkiye olarak kararlı bir şekilde desteklememize ve açık mesajlar vermemize rağmen BM gözetiminde yürütülen görüşmeler istenen hızda yürümüyor. Böyle bir durum umut ederiz ki, kısa sürede aşılır ve 30 Haziran'a kadar bir çözüm bulunur. Ancak böyle bir çözüm olmaması durumunda yeni bir defacto yaratılarak Güney Kıbrıs'ın tek taraflı AB dönem başkanlığını tanımayacağımızı, her zaman AB içinde Türkiye'yi destekleyen İtalya ile paylaştık ki bir an önce bu konuda mesafe alınacak adımlar atılsın.''

Somali açıklarındaki korsanlık faaliyetlerini de ele aldıklarını aktaran Davutoğlu, son dönemde karşılıklı koordinasyon eksikliğinden kaynaklandığına inandıkları İtalya ve Hindistan arasındaki gerilim konusunda da Terzi'nin kendisini bilgilendirdiğini söyledi.

Ortadoğu'daki gelişmeleri de ele aldıklarını dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:

''Humus'ta, Bab Amro'da yaşananlar bir insanlık faciasıdır. Hiçbir devlet, hiçbir otorite hiçbir gerekçeyle kendi vatandaşlarına yönelik böylesine bir toplu saldırıyı, toplu katliamı haklı gösteremez. Artık uluslararası toplumun bu konuda sesinin daha gür çıkması ve bu katliama 'Dur' demesinin vakti gelmiştir.''

Davutoğlu, Türkiye'nin yürüttüğü aktif diplomasi ve İstanbul'da tertip edilecek Suriye'nin Dostları toplantısı öncesinde rejimin böylesine pervasızca saldırılara ve katliamlara yönelmiş olması ve bunu cesaretlendiren gelişmeler olmasını büyük talihsizlik ve hata olarak gördüklerini ifade ederek, ''İstanbul Konferansına giden süreçte bir taraftan insani yardım koridorlarının açılması ve süratle insani yardımların başta Humus olmak üzere bütün Suriye şehirlerine ulaşması konusunda Suriye üzerinde her türlü baskının yapılmasının sağlanması gerekir'' dedi.

Bakan Davutoğlu, İtalyan mevkidaşı ile özellikle Orta Doğu'da yaşanan gelişmelerden dini toplulukların ve azınlıkların olumsuz etkilenmemesi için atılacak adımları konuştuklarını belirterek, iki ülkenin bu konuda benzer perspektiften gelişmelere baktığını söyledi.
Konuşmasının ardından soruları yanıtlayan Davutoğlu, İtalya ve Hindistan arasındaki sorun konusunda, iki Hintli balıkçının hayatını kaybetmesi ve buna uluslararası sularda yapılan bir müdahalenin söz konusu olduğunu belirterek, iki tarafın karşılıklı olarak ellerindeki verileri paylaşmaları halinde sorunun aşılabileceği kanaatini edindiğini kaydetti.

Suriye'de silahlanma

Bakan Davutoğlu, ''Suriye Ulusal Konseyi artık silahlandırmadan bahsediyor. Siz bu duruma nasıl bakıyorsunuz'' şeklindeki soruya verdiği yanıtta, son günlerde yaşananların artık düzenli bir ordunun kendi halkına karşı yürüttüğü katliam kampanyasına dönüştüğünü, bunun tansiyonu ve dozunun gittikçe arttığını kaydetti.

Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Maalesef uluslararası toplumdaki mutabakat eksikliği de rejime bu yöntemi sürdürme cesareti vermektedir. Suriye yönetimi her gün bir insanlık suçu işlemektedir. Şimdi bizim uluslararası toplum olarak, bir bütün halinde, uluslararası değerleri birlikte savunmamız gerekir. Özellikle de böyle bir vahşet sürerken insani yardımın yollarının kesilmiş olması, BM temsilcilerinin Suriye'ye kabul edilmiyor olması ayrı bir suçtur. Dün Suriye Ulusal Konseyi temsilcileriyle bütün bunları detaylı olarak ele aldık. Herkesin üzerine düşen görevler var. Suriye Ulusal Konseyi, İstanbul'daki Suriye'nin Dostları toplantısına giderken, kendi yapılanmasını çok daha güçlü hale getirmek durumundadır. Uluslararası topluma düşen görev de bu vahşetin sürdürülemeyeceği konusunda en kararlı mesajı Suriye yönetimine iletmesidir. Bu kararlı mesajın hangi yöntemlerle iletileceği konusu ise bahsettiğiniz hususlar dahil olmak üzere Suriye yönetimince bilinmeli ve bu vahşet durdurulmalıdır.''

''Suriye için Yemen gibi modeller her zaman tartışılabilir''

Ahmet Davutoğlu, ''Suriye yönetiminin geçiş sürecine dahil edilip edilemeyeceği''ne ilişkin bir soru üzerine, geçen sene Türkiye'nin barışçıl geçiş için Suriye yönetimiyle temaslarını yoğun olarak sürdürdüğünü anımsattı.
Davutoğlu, şöyle devam etti:

''Her türlü muhalefeti 'terörist', her türlü toplantıyı 'ihanet' olarak görürseniz, yapacağınız reformların anlamı kalmamış olur. Suriye yönetimi hep istedi ki 'kendi denetiminde kozmetik bazı reformlar yapılsın ama sistem aynı işlemeye devam etsin'. Son yapılan referandum da böyle bir referandum niteliği taşıdığı için Suriye halkı bunu kabul etmedi. Şimdi ise bu kadar çok katliam yapıldıktan sonra bir diyalog şansını tümüyle kapatıyor Suriye yönetimi. Ama bir geçiş süreci ön görecek şekilde Yemen modeli gibi modeller her zaman tartışılabilir. Biz Suriye devleti iflas etmeden, devlet yapısı çözülmeden devletin halkla barışmasını istiyoruz. Artık vakit geçirilmeden Arap Ligi planı uygulamaya konmalı. Arap Ligi planı, bir barışçıl geçişin ana unsurlarını ortaya koyuyor.''

Dini liderleri ziyaret


Bakan Davutoğlu, bugün gerçekleştireceği dini liderler ziyaretlerine ilişkin bir soru üzerine de, Türkiye'de bütün dini cemaatlerin, vatandaşlar olarak demokratik bütün haklarını en etkin şekilde kullanmalarının temel ilke olduğunu belirtti.

Davutoğlu, ''Bizim kendi vatandaşlarımızla her zaman bu konularda oturup konuşmamız, bölgesel gelişmeleri de ele almak suretiyle, Türkiye'de var olan dini hoşgörü anlayışının bütün bölgede sağlanabilmesini teminen neler yapılabileceğini konuşmamız da doğaldır'' dedi.
Şu anda dünyada ama özellikle de bölgede en fazla ihtiyaç duyulan hususun dini ve etnik gruplar arasındaki uyum, bir arada yaşama iradesi ve karşılıklı saygı olduğuna işaret eden Davutoğlu, Orta Doğu'da bu anlamda bazı tedirgin edici gelişmeler yaşandığını söyledi.
Davutoğlu, bugünkü görüşmelerin dışında İstanbul'daki toplantı çerçevesinde ve onun dışında da bölgede ve çevre bölgelerde dini barışın sağlanması ve istikrarın temininde karşılıklı saygı temellerinin güçlendirilmesinin dış politikanın ana esaslarından olmayı sürdüreceğini aktardı.