''Davos çok ticarileşti"
'Davos çok ticarileşti' diyen Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres arasında Davos'ta yaşanan gerginliğe ilişkin, ''Biz yaradılanı, yaradandan ötürü seven bir yaklaşım içerisindeyiz. Sayın Başbakanımız bunun öncüsü'' dedi.
cumhuriyet.com.trDevlet Bakanı Mehmet Şimşek, Davos'ta, NTV'nin canlı yayınına katılarak, soruları yanıtladı. Şimşek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres arasında Davos'ta yaşanan gerginliğin hatırlatılması üzerine, yapıcı eleştirilere herkesin açık olması gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
''Başbakanımız hem uluslararası işbirliğini hem bu küresel krize ilişkin işbirliğini ve dayanışmayı hem de özellikle Orta Doğu, bizim bölgemizdeki bu barış sürecine anlamlı bir katkıda bulunmayı kendisine şiar edinmiş, hedef edinmiş bir yaklaşım içerisinde. Her zaman da böyleydi. Hakikaten biz yaradılan yahudi olsun, hıristiyan olsun, ister başka dinler olsun veya etnik kökenden olsun. Biz yaradılanı, yaradandan ötürü seven bir yaklaşım içerisindeyiz. Sayın Başbakanımız bunun öncüsü. O anlamda dün olup bitenler hakikaten talihsiz.'' Şimşek, ''Davos programında bir değişiklik yapacak mısınız?'' sorusuna, ''Yok'' yanıtını verdi.
Davos'ta çok yoğun birebir toplantıları olduğunu ifade eden Şimşek, Dünya Ekonomik Forumu'nun önemli bir platform olduğunu, Türkiye'nin sesinin burada yükseltilmesi gerektiğini söyledi. Şimşek, ''Ben dün yaşanan talihsizliklerin bunun arasına girmemesi gerektiği kanısındayım'' dedi.
Başbakan'ın Davos'a bir daha gelmeyeceğini söylediğinin hatırlatılması üzerine Şimşek, şöyle devam etti:
''Sayın Başbakanın tepkisi aslında olaylara bakarsanız, gerek eylem yapılan panelde gerek sonrada gelişen olaylarda... Bu işin eskisi kadar idare edilmediği açık. Yani panel yöneticilerinin, panel organizasyonlarının biraz daha makul olması lazım.
Bir eleştiri de getirmek istiyorum. Gerçekten Davos çok ticarileşti ve eski entellektüel görünümünden biraz daha uzakta olduğu konusunda gerçekten bu tür olaylarla soru işareti uyandırıyor. Tabii herkes geldiği için geliyoruz. İyi bir platform, iyi bir ortam. Yani benim burada yapacağım görüşmeleri normal şartlarda yapmaya kalksam 20 ülkeye, 30 ülkeye gitmem lazım.''
''Gerilimin IMF müzakere sürecine etkileri olur mu?"
Şimşek, ''bu gerilimin IMF'nin müzakere sürecine ya da dış finansman çalışmalarına etkisi olabilir mi?'' sorusu üzerine de, bu tür diyalogların, bu tür talihsiz olayların hemen bu türden yansımalarının olmasını beklemenin veya somut bir şekilde ifade etmenin çok zor olduğunu söyledi.
Türkiye'nin uluslararası ilişkilerini her kesimle, herkesle karşılıklı menfaatler ve pragmatik bir yapı üzerine oturttuklarını, oturtmaya da devam edeceklerini ifade eden Şimşek, ''Gerek bölgemizde, gerek küresel anlamda yapabileceğimiz katkıları yapmaya devam edeceğiz. Türkiye'nin orta uzun dönem geleceği ortada. Herkesin ona göre hesabını yapması lazım. Türkiye'ye o pencereden, o perspektiften yaklaşmayanlar eninde sonunda anlayacaklar. Yani biz gerekenleri yapacağız, ev ödevlerimizi yapacağız, evimizi düzene sokmaya devam edeceğiz. Ondan sonra da uluslararası toplumla ilişkilerimizi rasyonel bir zemin içerisinde götürmeye devam edeceğiz'' diye konuştu.
IMF müzakere süreci
IMF ile müzakere sürecine ilişkin bir soru üzerine de müzakere konusu olan bazı sorunlar bulunduğunu belirten Şimşek, bu sorunları ortak bir noktada, ortak akılla çözmeye çalıştıklarını ifade etti.
Bu programın Türkiye'nin özellikle bu küresel krize karşı dayanıklılığını artıracağını vurgulayan Şimşek, şöyle devam etti:
''Daha önemlisi Türkiye'nin şu ana kadar yaptığı, tamamladığı veya daha mükemmelleştirmesi gerektiği, yapamadığı birtakım yapısal reformları da içerecek güçlü bir program olmasını istiyoruz. Programın içeriği, yapılması gerekenler konusunda çok fazla bir fikir ayrılığı yok. Bazı konulara, bazı yapısal önlemlere, onların nasıl yapılacağına ilişkin birtakım fikir ayrılıkları vardı. Burada yaptığım görüşmeler olumlu, verimli geçti. Edindiğim izlenim bunların çözülebileceği yönünde. Görüşmelerde ilerleme sağlandı. Ama şu var, IMF olsa da, olmasa da Türkiye'nin bir programa ihtiyacı var. Bizim niyetimiz bundan sonraki süreçte IMF programı çerçevesinde durumu kötüleştirmek değil, programın öyle bir tasarlanması lazım ki Türkiye'nin dinamiklerine biraz uygun ve de tabiki Türkiye'nin temellerini sağlamlaştıracak, kısa sürede dış finansman ihtiyacını, özellikle özel sektör kaynaklı dış finansmana ilişkin kaygılarını giderecek türden bir program olmasını istiyoruz. IMF ile zayıf bir program yapılmasına ilk karşı çıkacak olan benim.''
"Finansman programında IMF'den bir tek kuruş yok"
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Hazine'nin bu yılın başında yayınladığı finansman programında 2009 yılına ilişkin borcun nasıl çevrileceğine ilişkin kaynaklarını ortaya koyduğunu ve orada IMF'den ''bir tek kuruş olmadığını'' belirterek, ''IMF olsa da olmasa da, Türkiye'nin mutlaka bir programla birlikte önümüzdeki döneme ilişkin kendisini konumlandırması lazım. Bu sadece benim fikrim değil, aynı zamanda hükümetimizin de inandığı bir konu'' dedi.
Bakan Şimşek, Dünya Ekonomik Forumu için bulunduğu Davos'ta NTV'nin canlı yayınına katılarak, dünya ve Türkiye ekonomisine ilişkin soruları yanıtladı. Türkiye'de son yıllarda yapısal bir değişim yaşandığını ve yaşanmaya devam ettiğini ifade eden Şimşek, ''Türkiye'nin ciddi bir şekilde eskiye oranla daha korunaklı bir hale geldiğini'' belirtti.
Para politikasının bundan sonraki sürecinin birçok faktöre bağlı olduğunu söyleyen Şimşek, liradaki değer kaybının enflasyonist etkisinin geçmişle karşılaştırılamayacak kadar sınırlı kaldığını, bundan dolayı, piyasayı daha düşük faize ikna etme noktasına gelebildiklerini anlattı.
''IMF olsa da olmasa da, Türkiye'nin mutlaka bir programla birlikte önümüzdeki döneme ilişkin kendisini konumlandırması lazım'' diyen Şimşek, bunun sadece kendi fikri olmadığını, bunun hükümetin de inandığı bir konu olduğunun altını çizdi.
Ekonomik faaliyetlerde bir küçülme olması durumunda gelirlerin de azaldığını, o zaman bütçenin daha gerçekçi bir konuma getirilmesi gerektiğine işaret eden Şimşek, ''Bunu IMF olsa da olmasa da yapmamız lazım, bu bir gerçek. Her halükarda bir programla devam edeceğiz. Gerekirse daha fazla önlem alacağız'' diye konuştu.
''IMF'den bir tek kuruş yok"
Batı basınında çıkan değerlendirmelerde IMF ile anlaşılmazsa Türkiye'nin borcunu çevirmede sıkıntı yaşayabileceğine ilişkin yorumlar yapıldığının anımsatılması üzerine Şimşek, Türkiye hakkında yapılan yorumların bir kısmının ''çok yüzeysel ve ordan-burdan alınan bir takım bilgilerle sınırlı'' olduğunu ifade etti.
''Kamu sektörü olarak tabii ki bu sene borç dinamiklerinde bir kötüleşme yaşanacak. Borç dinamiklerinde hafif bir artış, borcun milli gelire oranında bir artış olacak'' diyen Şimşek, şöyle devam etti:
''Neden? Çünkü ciddi bir küresel krizle karşı karşıyayız. Bunun büyümeye ve diğer faktörlere etkisi var. Şu bir gerçek; Türkiye kamu sektörü itibariyle geçmişle karşılaştırılamayacak, birçok benzer ülkeyle karşılaştırılamayacak kadar sağlam temellere sahip. Geçen sene eylül ayı itibariyle Türkiye, borcun milli gelire oranı net bazda yüzde 25'e, brüt bazda yüzde 37'lere düşmüş bir ülke. Kötü bir senaryo çizelim ve IMF programının olmadığını varsayalım. Her şeyden önce Hazine bu yılın başında bir finansman programı yayınladı. 2009 yılına ilişkin borcun nasıl çevrileceğine dair ve bunun kaynaklarını ortaya koydu. Orada IMF'den bir tek kuruş yok. Geçen sene yapılan ve şu anda bitme sürecinde olan özelleştirmeler dışında bir özelleştirme varsayılmadı. Dışardan borçlanma imkanlarının da sınırlı olacağını varsayalım, bütün bunlara rağmen borç çevirme rasyosu oranı yaklaşık yüzde 78'lerde. Diyelim ki, program olmaması nedeniyle reel ekonomiye yansımaları biraz daha kötü oldu. Bunun Hazine'ye yansımaları oldu. Tabii ki bir miktar onlar değişir. Ama şunu kabul etmek lazım, bu kriz Türkiye'ye özgü kaygılardan kaynaklanmıyor.''
''IMF programı yardımcı olur"
Bakan Şimşek, ''Mevcut durumda bir takım kötüleşme yaşanabilir. Onu da kabullenmek lazım. Çünkü çok sıkıntılı bir dönem. Tabii ki Türkiye'nin bunu görüp kendisini ona göre konumlandırması lazım. IMF programı bu konuda yardımcı olur. Ama Türkiye'nin borç dinamiklerine ilişkin bir takım kaygı ifade etmek, hakikaten biraz zorlamadır'' şeklinde konuştu.
Türkiye'deki bankaların sermaye yapılarının güçlü olduğunu belirten Şimşek, ''Önümüzdeki dönemde bir takım riskler var. Ekonomi yavaşlarken, ekonomide,reel sektörde bir takım sıkıntılar varken, bunun kamu gelirlerine, bankalara yansımaları olacak. Gerçekçi olmamız lazım'' dedi.
Şimşek, kredilerde bir daralma yaşandığının ifade edilmesi üzerine de şunları kaydetti:
''Bankalarımız niye kredi vermiyor diye sorarsanız, temelde mali yapıları zayıf olduğu için değil, önlerini görmekte zorlandıkları için ve ellerindeki kaynakları riske atmak istemedikleri için. Dünyada nispi bir istikrar sağlanırsa, Türkiye buna çok hızlı bir şekilde reaksiyon gösterir. Çünkü hane halkının durumu iyi, bankalarımızın durumu iyi, kamunun durumu iyi.''
Reel sektörün paket beklentisi
Bakan Şimşek, reel sektörün paket beklentisine ilişkin soruya da ''Bizim özel sektör için yapabileceğimiz en iyi şey genel olarak mali ve ekonomik istikrarı korumaya devam etmektir'' yanıtını verdi.
''Türkiye'nin imkanlarının sınırlı olduğunu, rezerv para birimi olan bir ülke olmadığını'' ifade eden Şimşek, ''İmkanlarımızı iyi ölçüp, nokta atışları yapmamız lazım. Biz reel sektörle kamu sektörünü, finans sektörünü ayıramayız. Reel sektör bizim için çok önemli. Ama bunu yaparken imkanlarımız sınırlı. Keşke imkanlarımız çok olsa, rezervlerimiz çok yüksek olsa da istediğimiz kadar hovarda davranalım'' diye konuştu.
Şimşek, Varlık Barışı'ndan beklentilerine ilişkin soru üzerine de ''Ben bu çerçevede kısmen de olsa bir miktar para girdiği kanısındayım. Bazen memlekete para girmesi bir kenara, para çıkmaması da önemli'' dedi.
Varlık Barışı'nın, tedbirlerden bir tanesi olduğunu kaydeden Şimşek, ''Birçok tedbir var. Burada yapmamız gereken, eğer Türkiye'nin geleceğine olan inancı güçlü tutarsak, bu içerde ve dışarıda geçicidir'' şeklinde konuştu.
''2009'un az sıkıntılı geçmesi için her şey yapılıyor"
''2008 yılı zordu, 2009 yılı da benzer şekilde zor geliyor'' diyen Şimşek, şunları kaydetti:
''Ben hala bütün bu olup bitenlere rağmen, Çin, Hindistan, Türkiye'nin önümüzdeki 30 yıllık, 5 yıllık görünümünü çok ciddi bir şekilde pozitif görüyorum. Çünkü bu ülkelerin temelleri iyi. Uluslararası firmaların yetkilileriyle görüştüm, görüşmeye devam ediyorum. Türkiye'ye olan yaklaşımda bir değişiklik yok. Ama şu var, zor bir dönem. Firmalarda tahribat var. Dolayısıyla Türkiye'ye yaklaşımları da bunu yansıtıyor. Ama bu Türkiye'den kaynaklanan kaygılardan ötürü değil, tamamen dünya ekonomisinin kendilerine empoze ettiği şu andaki sıkıntıların yansımaları var. Dolayısıyla 2009 yılının daha az sıkıntılı geçmesi için yapmamız gerekenlerin hepsi yapılacak, yapılıyor. IMF de bunun bir parçası, Varlık Barışı da bunun bir parçası, Eximbank da bunun bir parçası.''
''IMF ile sürecin biraz uzadığının farkındayız"
Şimşek, IMF ile bundan sonraki sürecin nasıl işleyeceğine ilişkin sorulara karşılık da, ''Biz hiçbir aşamada 'bunları oyalayalım, piyasaları oyalayalım, zamanlamasını önceden belirleyelim de ona göre yapalım', böyle bir değerlendirmemiz olmadı. Bu görüşmelerde iki taraf var. İki tarafın bir genel program üzerinde anlaşması gerekiyor. Bu sürecin bir miktar uzadığının da farkındayız'' diye konuştu.
''Davos'ta IMF Başkan Yardımcısı Lipsky ile yaptığımız görüşme yapıcı ve olumlu geçti'' diyen Şimşek, şöyle konuştu:
''Kendisinden edindiğimiz izlenim, birkaç tane unsur konusunda bir miktar daha rahat davranmaları gerektiğine ilişkin bir izlenim edindim. Eğer bu doğruysa, Türkiye'ye döndüğümde arkadaşlar teknik düzeyde IMF heyetiyle elektronik e-maillerle vs bir diyalog içerisine gireceklerdir. Eğer öyle bir izlenim edinirsek, kendilerini hemen tekrar davet ederiz. O davet sonucunda da gelinen noktada, programı nihai hale getiririz. Bu program, Türkiye'nin menfaatine olmak zorundadır. Böyle olması gerektiği içindir ki bunun iyi düşünülüp iyi tartılması lazım. İyi bir program olması için çabalarımız devam ediyor. İki tarafı ilgilendirdiği için bir tarih vermem mümkün değil.''
''Global krizden çıkış, bu yıl sonu başlar"
Şimşek, global krizden çıkışın ne zaman başlayacağı yönündeki soru üzerine de, krizden çıkışın sadece krizin mevcut boyutlarıyla sınırlı olmadığını, aynı zamanda politikacıların bundan sonraki dönemde bu olayları çözmeye yönelik ne tür yaklaşımlar ve politikalar geliştirecekleriyle de ilişkili olduğunu ifade etti.
Bakan Şimşek, ''Bugün itibariyle, benim tahminim, toparlanma, pozitif büyümeye doğru gidiş, muhtemelen 2009 sonu, 2010 başını bulabilir. Sert büyümeye gidiş 2012'yi de bulur'' dedi.