Davası bahane edilen emekli matematik öğretmeni, Ayasofya’yı takıntı haline getirmiş
Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği Başkanı İsmail Kandemir, daha önce Ayasofya’yı müze yapan kararnamedeki Atatürk’ün imzasının sahte olduğunu iddia etmişti.
Işık KansuAyasofya’yı müze olmaktan çıkarmak için davası bahane edilen Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği Başkanı İsmail Kandemir’in, Ayasofya’yı yıllardır takıntı haline getirdiği belirlendi. Öğretmen okulu mezunu, emekli matematik öğretmeni olan İsmail Kandemir’in daha önce de Ayasofya’yı müze yapan kararnamedeki Atatürk’ün imzasının sahte olduğunu iddia ettiği ve olumsuz yanıt aldığı saptandı. Kandemir’in, Ayasofya’nın müze olmaktan çıkarılmasına ilişkin 2005’te yaptığı benzer bir iptal ve yürütmeyi durdurma başvurusunun da Danıştay tarafından reddedildiği biliniyor.
İsmail Kandemir’in, Ayasofya’nın müze olmaktan çıkarılmasına ilişkin takıntısı 1990’lı yıllarda başladı. İsmail Kandemir’in, Ayasofya’nın ibadete açılmasına ilişkin Kültür Bakanlığı’na yaptığı tarihsiz başvurusuna, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü 19 Ocak 1995’te olumsuz yanıt verdi. Kültür varlıklarına sahip çıkılması, korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasının Kültür Bakanlığı’nın görevleri arasında olduğu kaydedilen yanıtta, şöyle denildi: “24.11.1934 tarihinde alınan Bakanlar Kurulu kararı ile anıt, müze olarak hizmet vermeye devam eden Ayasofya anıtı, yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgi ile izlediği tarihi bir binadır. Dünya Kültür Mirası Listesi’nde de yer alan Ayasofya’nın bir anıt-müze olarak korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması yolunda restorasyon çalışmaları sürdürülmektedir.”
Aynı günlerde İsmail Kandemir, Eminönü Müftülüğü’ne dilekçe yazarak, Fatih Sultan Mehmet’in Ayasofya’yı camiye çevirerek İslam alemine hediye ettiğini belirterek, Ayasofya’da imam kadrosu olup olmadığını sordu. Müftülük, Büyükayasofya Camii’nin imam-hatip kadrosu bulunduğunu kendisine bildirdi.
SAHTE İMZA SAVI
İsmail Kandemir, 20 Aralık 1996 tarihli bir dilekçe ile de İçişleri Bakanlığı’na başvurarak, Ayasofya’nın müze yapılmasına ilişkin 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının altındaki Atatürk’e ait imzanın sahte olduğunu ileri sürdü. Emniyet Genel Müdürlüğü, bu dilekçeye Ocak 1997’de verdiği yanıtta, Atatürk’ün kararnamedeki imzası ile başka imzaları arasında farklılık olabileceği belirtilerek, şu görüşlere yer verildi: “... bu farklılıkların söz konusu imzanın sahte olduğu yolunda bir sonuca ulaşabilmesi açısından yeterli sayılamayacağı görüşündeyiz. Çünkü, imza incelemelerinde esas olan biçimsel mukayese olmayıp kişilerin asli yazım karakterlerinin teşhisi ve mukayesesidir.”
Bu başvurularından sonuç alamayan İsmail Kandemir, 2004 yılında, Ayasofya ile ilgili olarak çeşitli dergi, gazete ve kitaplardan aldığı kimi alıntıların, fotoğrafların, kesiklerin, dilekçelerin, resmi yazıların istiflendiği “Ulu Mâbed Ayasofya” adlı bir kitap yayımladı.
Kitabın önsözünde, “Ayasofya’nın sadece bizlerin değil, tüm insanlığın; büyük bir tarih, kültür ve dini hazinesi” olduğunu savunduktan sonra Ayasofya’nın müze yapılmasına ilişkin bir kararnamenin (İcra Vekilleri Kararı) olmadığını da ileri sürdü. Kitabında böyle bir kararname olmadığını ileri süren İsmail Kandemir, 2005’te olmadığını söylediği kararnamenin iptali ve yürürlüğünün durdurulması için Danıştay’a başvurdu. Danıştay bu davayı reddetti.
Yıllar sonra, aynı İsmail Kandemir yine benzer bir başvuru yaptı ve daha önce reddedilmiş olan dava konusu, bu kez Saray’ın atadığı, AKP’ye yakın isimlerden oluşan Danıştay 10. Dairesi üyelerince sonuçlandırıldı ve Ayasofya’nın müze yapılmasına ilişkin 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararı iptal edildi.