Daniel Alarcón'dan "Geceleri Daireler Çizerek Yürürüz"

Daniel Alarcón, Türkçede yayımlanan ikinci romanı "Geceleri Daireler Çizerek Yürürüz"le tekrar raflarda. Alarcón, küçük ama kendi şöhretini yaratmış gezici bir tiyatro grubunun gözünden, ülkesi Peru'nun yakın tarihine kapsamlı bir bakış atıyor bu romanında.

Eray Ak/Cumhuriyet Kitap Eki

Yakıcı gerçeklerin coğrafyasından

Daniel Alarcón'un Türkçede yayımlanan ilk romanı Kayıp Kentin Radyosu'nu, sıkı takipçiler hatırlayacaktır. Geçen yıl yayımlanan kitapta Perulu genç yazar, düşsel bir düzlemde ülkesinin tarihi, toplumu ve biraz da kendi geçmişiyle hesaplaşıyordu. 

Kayıp Kentin Radyosu'nda yazarın, üzerine hayallerini ve kâbuslarını inşa ettiği düşsel düzlem, bir ad verilmese de ülkesi Peru'ydu aslında. Ancak bu düzlemin isimsiz kalması, romanın kendi ülke sınırlarından sıyrılıp evrensel bir boyut kazanmasını sağlıyordu. Buna bağlı olarak da yazarın ve romanın sınırlarının kendiliğinden genişlemesine imkân tanıyordu.

Alarcón, bu geniş algı açısı sağlayan roman anlayışıyla birçok dile çevrilerek farklı coğrafyalarda yankı buldu. Şimdi de Geceleri Daireler Çizerek Yürürüz'le (GDÇY) yine karşımızda.

GDÇY'de Alarcón, yine kendi ülke topraklarından kopmayarak, tıpkı Kayıp Kentin Radyosu'nda olduğu gibi geniş algı düzeylerine hitap edebilecek bir romanla çıkmış okur karşısına. Bir önceki romanından yabancısı olmadığımız izlekler arasında dolaşıyor yine Alarcón. Özellikle de iç savaş, bu izleklerin başını çekiyor tıpkı Kayıp Kentin Radyosu'nda olduğu gibi. Ancak önemli bir fark da var. İlk yayımlanan romanında alegoriye yakın sularda yüzmüştü Alarcón. Burada ise iç savaş çok önde olmamakla birlikte, tüm gerçekliğiyle hizmet etme derdinde hikâyeye.
Bu bağlamda savaşın ürperten lanetini yaşamış bir yazar olarak Alarcón'un, can alıcı noktaları kaşıdığını da söylemek gerekir.

SON OYUNCU: NELSON

Daniel Alarcón, küçük ama kendi şöhretini yaratmış gezici tiyatro grubu olan Diciembre'nin, ülkenin dağlık kesimlerinde gezip oynayarak geçirdikleri uzun sayılmayacak zamanın ve bu zaman zarfında gerçekleşen bir gencin yitme hikâyesini anlatıyor romanında.

Bu turne Diciembre için özeldir çünkü topluluğun en önemli üyesi Henry oynadıkları oyun nedeniyle hapis yatmış ve çıktığında da tiyatrodan uzak kalmıştır. Bu nedenle ilk başlarda soğuk baksa da bu fikre, eski dostu Patalarga'nın ısrarına dayanamaz ve uzun bir aradan sonra Diciembre'yi yeniden yaşamak ve hatırlatmak için turne kararı alırlar. Sahnelenecek oyun da yine yıllar önce Henry’nin hayatının mahvolmasına yol açan “Ahmak Cumhurbaşkanı” olacaktır.

Oyunun konusuna biraz değinecek olursak Latin Amerika topraklarından çıkan yaşamların ve hikâyelerin topraklarımızda yaşananlarla ne kadar benzerlik gösterdiğini bir kez daha göreceğiz. Oyunun olay örgüsü kısaca şöyle: "Ahmak Cumhurbaşkanı küstah, kibirli, bencil bir devlet başkanı ve onun hizmetindekiler etrafında dönüyordu. Başkanın hizmetkârları, sonunda bütün yurttaşların liderin ihtiyaçlarına hizmet etme onuruna kavuşacağı düşüncesiyle, her gün değiştiriliyordu. (...) Cumhurbaşkanı zor beğeniyor ve her şeyin kendisine özgü bir düzen içinde yapılmasını istiyordu, bu yüzden günün büyük kısmı yeni hizmetkâra neyin nasıl yapılması gerektiğini öğretmekle geçiyordu. Ardından şamata başlıyordu. Cumhurbaşkanının övüngen öküzün biri ve aşağılık bir hırsız olan oğlu Alejo, apaçık yetersizliklerine rağmen babası için büyük gurur kaynağı olmaya devam ediyordu."
Uzun bir iç savaş dönemi yaşamış Peru'nun o zamanki diktatörünün hoşuna gitmez bu oyun ve Henry hapse girer. Yaşamından sekiz ay gitmiştir hapisanede. Ama çok daha fazlası da gelecektir başına. Bunu da romanın diğer kahramanlarıyla birlikte çıktığı bu yolculukta açılan geçmişin sayfalarında bulacağız. Öncesinde ise Diciembre'nin son oyuncusunu bulmalılar. O oyuncu da genç Nelson olacaktır

Nelson, daha çocukluk yıllarından anımsar Diciembre'yi. Hatta izleme fırsatı da yakalar zamanlardan bir zamanda. Ama uzaktan uzağa yaşadığı, takıntılı bir hayranlıktan öteye geçmez bu durum. Nelson'un tiyatro merakı ise hiç bitmez. Doldurduğu defterler, yazdığı oyunlar ve senaryolarla büyür. Hayranı olduğu Diciembre ve Henry'nin yeni bir turne için oyuncu aradığını duyduğunda ise koşarak gider ve seçmelerde başarılı olarak üç kişilik ekibin son parçası olur.

Bu üçlünün yaşayacakları ise bir tiyatro kumpanyasın hatırtından fazlasını anlatacak bize çünkü gerek geçmişleri gerekse geçmişlerinden bugüne taşıdıklarıyla tam anlamıyla yaşanması gereken tipler hepsi.

ESAS OĞLANIN PEŞİNDE

Roman ilerledikçe bir ülkenin karanlık sayfalarının gün yüzüne çıkmasının yanında Henry, Patalarga ve Nelson'un kişisel hikâyeleri de gün yüzüne çıkacak. Bu üçlünün yaşamında ise ilginç dönemeçler ve buluşmalarla acı veren bir geçmiş karşılayacak bizi. Ülkede 1980-90 arası uzun yıllar süren savaş ortamının dışında verilen kişisel savaşlar, hak edilmeyen sonlar, insanlığı zorlayan şartlarla örülmüş bir dünyanın portresini çıkaracak bize bu üçlünün yaşadıkları. Buna bağlı olarak da aydınlık dünyalardan haber verdiğini söyleyemeyiz Alarcón'un.

Ama alttan altta yürüyen bir eğlence de söz konusu romanda. Sonuçta bir tiyatro topluluğunun turnesi doğrultusunda gelişen bir hikâye GDÇY ve çoğu yol hikâyesinde olduğu gibi yolun kendisinin getirdiği bir aydınlık yer yer hakimiyet kuruyor romana. Karanlık bir tünelin içine soksa da bizi yazar, tünelin kıyı köşesindeki çatlaklardan sızdırdığı gün ışıklarıyla bir sonraki sayfaya umutla geçme imkânı tanıyor. Ama bunun da sınırları belli. Geçmiş, perdesini romanın üstüne örtmeye başladığı andan itibaren bu minik gülümsemeler de son buluyor.

Bunlar dışında Alarcón'un, romanını kurguladığı dili ve gizemini anlatılan hikâye boyunca koruyan anlatıcısı GDÇY'yi özel kılan yanlardan. Geçmişe dair tutulan günlükler ve tanıklıklardan mürekkep bir metin gibi göstermek istemiş yazar tüm bir romanı. Araştırmacı bir gazeteci Diciembre ve oyuncularının ilginç yaşam hikâyelerinin peşine düşmüş ve ortaya da bu araştırmanın sonuçlarını koyarmış gibi bir dil tutturuyor Alarcón. Ama asıl hedef Nelson. Nelson'un, metnin omurgasını meydana getirdiği, diğer bütün her şeyin etrafındaki çemberi tamamlamak için metne yerleştirilmiş olduğunu hikâye ilerledikçe göreceğiz.

Esas adamımızın peşinde ise Peru'nun iç savaş yıllarında yaşadıkları ve bu iç savaşın toptan yıkımın yanında kişiler özelinde nasıl bir hasar bıraktığını görüyoruz. Alarcón, tüm bunları anlatırken romanın zaman zaman belgesel diline yaklaşan bir ağırlığı da oluyor ancak bu, anlatılan hikâyenin gerçekliğini ve yazarın yapmak istediğini güçlendiriyor sadece. Yoksa, metinde olumsuz bir etki bırakmıyor.

Anlatılanlara bakarak GDÇY'nin Peru'nun yakın tarihine "boğulmuş" bir hikâye olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak Alarcón bu dengeyi çok iyi kurmuş. Peru'nun yakın tarihi, romanın siyasi arka fonunu ve karakterlerin zeminini meydana getiriyor. Bunun dışında GDÇY insan yaşamına yakın tarih ya da siyaset dışında başka başka kapılar açan bir roman olarak da okunabilir rahatlıkla.

e.erayak@gmail.com

Geceleri Daireler Çizerek Yürürüz/ Daniel Alarcón/ Çeviren: Nuray Onoğlu/ Ayrıntı Yayınları/ 348 s.