Dalgalı denizlerin ‘dalgalı sohbetleri’
Emir Kunt’un seri kitaplarından üçüncü ve sonuncusu ‘Meltemi’ yayımlandı. Deneyimli denizci, esprili anlatımıyla sadece tekne sahiplerine değil, denizi seven herkese hitap ediyor.
Orhun AtmışDenizci Emir Kunt, “Dalgalı Sohbetler” adını verdiği kitaplarının üçüncü ve sonuncusu olan “Meltemi” isimli kitabını yayımladı. Kunt, kitabında yatçılık kültürünün gelişimini ve yatçılarla ilgili gözlemlerini okuyucuya aktarıyor. “Meltemi”nin denizcilik veya yatçılıkla ilgisi olmayanların da keyifle okuyacağı bir kitap olmasında Emir Kunt’un samimi ve eğlenceli anlatımının katkısı büyük. Kitapta denizciliğin püf noktalarına, deniz ve sahillerimizin son durumuna, yanı sıra yemek kültürüne dahi değiniyor Kunt. Deneyimli isimle kitaplarını ve denizciliği konuştuk.
* “Dalgalı Sohbetler” serisi bize ne anlatıyor?
Yatçılık kültürü ile denizcilik kültürünün ayrıştığı konuların üstüne giderek ve bunları tatlı-sert ama mizahi bir dille anlatarak yaklaşık 15 senede oluşmuş bir üçleme. Benim yazılarım çocukluğumdan beri tekne yaşamında yaptığım gözlemlerin ve tecrübelerin özetidir. Bu üç kitapta tekne sahiplerini, çocuklarını, evcil hayvanlarını, misafirlerini, kaptanları, ustaları, marinaları, fuarları, yan teknelerle olan ilişkileri hatta deniz kaplumbağalarını bile bulabilirsiniz. Kısaca tekne yaşamını direkt veya dolaylı etkileyen her konu bu seride mevcut.
* “Meltemi”de aslında biraz daha romantik olmak istediğinizi ama mizahın ağır bastığını dile getirmişsiniz... Neden öyle oldu?
Meltemi kitabında bulunan yazıların yazıldığı son 5-6 sene ülkemiz açısından sıkıntıların su üstüne çıktığı bir dönem oldu. Üst üste gergin seçim dönemleri, ülkeyi saran neşesizlik ve ümitsizlik ister istemez hepimizin yaşam tarzını etkiledi. Çok sevdiğimiz şeylerden bile az keyif alır olduk. Ülke bu durumdayken yatçılık yazıları yazmak, gezip gördüğün yerleri keyifle insanlara anlatmak çoğu zaman bende suçluluk hissi uyandırdı. Hâlâ da bu ruh halinden kurtulmuş değilim. Üzgün ve sıkkın yazılar yazamayacağım için mevzunun dışına çıkıp ülkemi ilgilendiren konulara değinip romantik yazılar yazdım. Çünkü bizim jenerasyon ve öncesindekilerin çocukken, gençken bildiği Türkiye’nin geri geleceğini düşünmek bile romantizm oldu. Bir de kitaba adını veren Meltemi yazım çok romantik bir ruh hali ile yazılmıştı onun da etkisi olsa gerek.
* Yatçılık hakkında hiçbir şey bilmeyenler ama adım atmak isteyenler için, “Yatçılık Kültürü”nden bahsedebilir misiniz?
Bu işe ufaktan başlamalarını tavsiye ederim. Anlamadan, özümsemeden para var diye tekne alıp zaten perişan haldeki denizlerimize bodoslama dalmamalarını öneririm.
* “Görgüsüz yatçılar”dan kastınız nedir?
Karadaki hayatını olduğu gibi denizlerimize, koylarımıza taşıyabileceklerini ve çevresinde bulunan diğer teknelerin kendi işlerine bakmasını, onları görmemezden gelmesini düşünen parayı basıp tekne alan kişileri kastediyorum.
‘SAHİLLERİN DURUMU ÇOK KÖTÜ’
* Siz Türk sahillerinin durumunu yıllardır denizden takip ediyorsunuz, ne gibi değişimler var? Kitapta da yapılaşmalara dikkat çekmişsiniz, nasıl olması gerekir?
Yapılaşma olarak çok yoğun bir tecavüz var, pisliğini boca etme var, saygısızca gürültü yapma var, rant uğruna göz yumma var, rüşvetle müessese kayırma var. Saymakla bitmez. Sahildeki yapılara bakın bir tane kurallara uygun, izinleri tam bir yapı bulamazsınız. Hepsinin bir açığı var. Ağacından taşına, kıyısından kumuna hunharca tecavüz edildi, edilmeye devam ediliyor. Medeni ülkelerde onda birini yapmaya kalksan idamla yargılanacağın konular bizde vukuat-ı adiye olmuş durumda.
* Türkler neden daha fazla Yunan adalarını tercih ediyor?
Denizi temiz, doğası korunmuş olduğu için. Bir Yunan adasına gittiğiniz zaman yerel dokuya aykırı hiçbir şey bulamazsınız. Restoranları bir standart içindedir. Gürültü kirliliği, saygısızlık, görgüsüzlük kültürsüzlük çok nadir bulunan şeylerdir. Yunan kıyılarını ve adalarını öven yazılar yazdığımız zaman içi boş milliyetçilikle eleştirenlerin bunları iyice anlaması çok önemli. Anlasınlar ki milliyetçi duygularını her gün tecavüze uğramaya devam edilen denizlerimize ve kıyılarımıza bunları yapanlara kabartsınlar.
‘DENİZİN ŞAKASI OLMAZ’
* Denizcilerin batıl inançları çok, hem bunların ilginç olanlarından, hem de kendi batıl inançlarınızdan bahsedebilir misiniz?
Bana göre en ilginci çıplak kadının denizi yatıştıracağına inanmaları. Sanki biraz işine geldikleri şekilde batıl inanç uydurmuşlar gibi (gülüyor). Benim batıl inancım denizde şaka yapılmaması. Laubalilik ve panik denizi yaşamının en büyük düşmanıdır. Hava on numara bile olsa seyir esnasında ciddiyet ve konsantre katiyen elden bırakılmamalıdır. Denizin şakası olmaz.