Cumhuriyet solun farklı renklerini bir araya getirdi

Cumhuriyet’i susturma operasyonuna toplumun her kesiminden tepki yağdı. Gazetecilerin yanı sıra siyasiler de Cumhuriyet davasına destek verdi. Duruşmalarla ilgili kampanyalar yürüten Cumhuriyet Davası Koordinasyonu grubu CHP, HDK, Haziran Hareketi, Halkevleri, EMEP ve TKP gibi solun farklı tonlarından oluşuyor.

CANAN COŞKUN

Gazetemizin yayın politikasının hedef alınarak 5 yazar ve yöneticimizin asılsız ve akıl dışı suçlamalarla tutuklu olduğu davanın koordinasyonunu “Cumhuriyet davası koordinasyonu” grubu üstleniyor. CHP, TKP, EMEP, HDK, Halkevleri, Birleşik Haziran Hareketi gibi pek çok farklı siyasi yapıyı barındıran grubun temsilcilerine “Neydi bir arada tutan şey hepinizi” diye sorduk. Bir arada olmalarının motivasyonunun haber alma, gerçeği öğrenme hakkına sahip çıkma mücadelesi olduğunu Cumhuriyet’e anlattılar.

Sadece gazetecilerin meselesi değil

Cumhuriyet davası koordinasyonunun oluşmasına “Dışarıdaki gazeteciler” grubundan Elif Ilgaz, Ertuğrul Mavioğlu ve Timur Soykan ön ayak oldu. Ilgaz, bir araya nasıl gelindiğini şöyle anlatıyor: “İlk olarak Alper Taş ve Canan Kaftancıoğlu’ndan bir toplantı talebi geldi. Onlar bu davaya destek vermek istediklerini, Haziran hareketi olarak davaya destek vermek istediklerini, destekmle kalmayıp katılımcı da olmak istedikleri ve bunu destekten çok davayı sahiplenmek ve bütün hazırlıklara dahil olmak istediklerini söylediler. Bunu daha geniş bir platforma yaymayı teklif ettiler, bu da bizim çok hoşumuza gitti. Diğer farklı siyasi gruplardan arkadaşlarla iletişime geçtik. TKP, EMEP, CHP, Birleşik Haziran Hareketi, Halkevleri, sendika. org, Adalet Nöbeti, Çağdaş Hukukçular Derneği ile bir araya gelip hemen ertesi gün bir toplantı ayarladık. Herkes çok istekliydi, herkes taşın altına elini koymaya çok kararlıydı.” Basın özgürlüğü meselesinin sadece gazetecilerin meselesi olmadığını vurgulayan Ilgaz, şunları söyledi: “Bunu tüm toplumun sahiplenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü KHK’lerle onbinlerce insan mağdur edildi. Bunların haberlerini göremiyoruz. Bugün haber alma özgürlüğü gibi haber olma özgürlüğü de tehdit altında aslında. Bence bütün siyasi platformlar da bunun farkındalar.”

Yok edilen adalete karşı direniş...

Gazeteci Ertuğrul Mavioğlu ise, gerçeğin, hakikatin üstlenilmesi sebebiyle içeri atılmış gazetecilerin sahiplenilmesi meselesinin sadece gazetecilerin meselesi olmadığını vurgulayarak, şunları söyledi: “Çünkü hakikat denilen sorun halkın sorunu. Bu yüzden de başka duyarlı insanların, grupların, siyasetlerin bu meselede ellerini taşın altına koyma çabasının alt yapısını bu oluşturuyor. Yani halkın haber alma, gerçeği öğrenme hakkına sahip çıkma meselesi. Bunların hepsi Türkiye’de sadece bir grup gazetecinin işi olmadığı içindir ki diğer siyasal gruplar, oluşumlar, yapılar Cumhuriyet davasının özel önemini görüp ellerini taşın altına koymayı esas aldılar. Cumhuriyet davası koordinasyonu, Türkiye’de yok edilen adaletin, bitirilmeye çalışılan ifade özgürlüğünün hakikatin önünün kesilmesi karşısında bir direniş tavrıdır.” Mavioğlu, bu koordinasyonun iyi ve gelecek döneme de taşınabilme ihtimalini güçlü kılan esas noktalardan birinin bileşenlerin iç kısır meselelerini öne çıkarmaktan ziyade, birlik noktalarını öne çıkarmak olduğunu söyledi. Mavioğlu, “Soma, Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Gezi direnişleriyle ilgili davalar, Özgür Gündem davaları, haksızlığın ve adaletsizliğin olduğu bütün olay ve olgular içerisindeki toplu duruşa ihtiyacı böylesi bir model karşılayabilir” dedi.

Sağcı-Solcu ayrımının önemi kalmadı

HDK’den Nesrin Arslan: Burada değişik siyasi görüşte insanlar olarak yaratıyoruz, üretiyoruz. Bunun nedeni geçmiş deneyimlerden de biliyorum ki bu kadar adaletin mumla arandığı zamanlarda kimin hangi gruptan kimlikten olduğunun önemi kalmıyor. Sağcı-solcu ayrımının bile bir önemi kalmıyor.

CHP İstanbul İl Başkanlığı’ndan Kurumsal İletişim ve Medya İlişkilerinden sorumlu Başkan Yardımcısı Ceren Özmen: Her platformda toplumun temel eksenin adalet ve demokrasi olduğunu savunan ve bunun için mücadele veren bir parti olarak; 90 yılı aşkın ilkeli habercilik anlayışı ve aydın, laik, ilerici çizgisi ile bilinen Cumhuriyet gazetesine bugün yakıştırılmaya çalışılan mesnetsiz iddiaları kabul etmiyor, içimize sindiremiyoruz. Biz geçmişte de haksızlığa, hukuksuzluğa uğrayan, adalet arayanın yanında durduk, bugünde öyle yapıyoruz, gelecekte de böyle olmaya devam edeceğiz. Bu nedenle Cumhuriyet gazetesi davası bizim için aydın, laik, demokrat bir toplumun adalet arama mücadelesidir. Ayrıca gazetecilik suç değildir.

Adaletsizliğe karşı omuz omuza

Birleşik Haziran Hareketi adına Levent Turhan Gümüş: Cumhuriyet Davası Koordinasyonu fikriyatı ve pratiği ile ilişkilenmemiz esas olarak Adalet Yürüyüşü sonrasıdır. Mahkeme önlerinde sayısal olarak neden kalabalık olamadığımızın birden çok nedeni vardı elbette ama işe ilk elde yapabilecek olandan, adaletsizliğe karşı birlikte, omuz omuza durmaktan başlayabilirdik. Bu düşüncemizi dava başladığından bu yana içerideki arkadaşlarının sesi olmuş ‘Dışarıdaki Gazeteciler’den arkadaşlarla, hukukçularla, yazar ve aydınlarla, adaletsizliğe karşı mücadeleyi kendine dert edinmiş siyasi yapı ve kuruluşlarla paylaştık ve bütün bu görüşmeler sonucunda yalnız olmadığımızı gördük. Bizim açımızdan en büyük kazanım yalnız olmadığımızı, birlikte yapabileceğimizi deneyimlemiş olmaktır.

EMEP’ten Beyza Metin: 160’ı aşkın tutuklu gazeteciyle, dünyadaki tutuklu gazetecilerin yarısının olduğu bir ülkede, artık tüm ayrımları bir yana bırakıp ortak mücadele kanallarını oluşturmaktan başka çaremiz yok. Burada oluşturduğumuz birlikteliğin ve kolektif çalışmanın Özgür Gündem davasında, BirGün, Evrensel gazetesi çalışanlarının davalarında da süreceği umudunu ve inancını taşıyoruz.

İfade özgürlüğüne ket vurulamaz

Yazarlar Sendikası ve Türk Tabipleri Birliği’nden Ayşegül Tözeren: Benim iki kimliğim var. Biri hekimlik biri de edebiyatçılık. Bundan önce hekim olarak Özgür Gündem’in dayanışmacı nöbetçi yayın yönetmenlerinden Şebnem Hocanın davasında bir özgürlük nöbeti deneyimimiz oldu. Ardından Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay, Zana Kaya, İnan Kızılkaya davasında da uzun bir özgürlük nöbeti ve duruşmalar deneyimimiz oldu. Aslında bu deneyim beni motive etti. Ne Cumhuriyet gazetesine, ne BirGün gazetesine açılan ne de Özgür Gündem gazetesine açılanı ifade özgürlüğü davalarını Türkiye’de de dünyada da birbirinden ayıramayacağımız için aslında ifade özgürlüğüne ket vurulamayacak olması ve buna karşı yapılan mücadelenin harareti ve ateşi beni motive etti.

Halkevleri’nden Çağla Akdere: Ben vatandaş olarak haber alma hakkımın peşindeyim, bunun için gazeteci olmak gerekmiyor. Bunun kurulmaya çalışılan sistemin birçok gerçeği manipüle etmesinin önüne geçeceğini düşünüyorum. Bu yüzden koordinasyonda bulunmayı kıymetli buluyorum.

Sendika.org editörü Ali Demirhan: Toplumsal muhalefet ile gazetecilik birbirinden çok ayrı şeyler değil. Biz kesişim noktasında duruyoruz. Cumhuriyet davası gibi simge davalara gazetecilik faaliyeti ve toplumsal muhalefet açısından sahip çıkılması gerekiyor. Kolektif direniş odaklı birçok şeyi dile getirmek bizim için bir borç, kendimiz için yapmamız gereken bir dayanışma kültürü. Eğer bu ülkede ifade özgürlüğü olacak ve gazetecilik yapılabilecekse bu dayanışma kültürü sayesinden olacak. Böylesi yatay, kitlesel, anonim, kolektif çabalar ancak böyle davaları sırtlanabilir.