Cumhuriyet liderlerle buluşuyor... O dosyalar açılacak

‘AKP yüzde 40’ın altında’ diyen CHP lideri Kılıçdaroğlu, 7 Haziran’ın ardından ‘AKP, kim CHP’ye bu kadar oy verdi diye soracak’ diyerek iddialı konuştu.

Aykut Küçükkaya/Cumhuriyet

Cumhuriyet’in liderlerle buluşmaları devam ediyor

Liderler Buluşması’nda gazetemiz İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, Haber Koordinatörü Murat Sabuncu, yazarlarımız Hikmet Çetinkaya ve Çiğdem Toker’le Haber Müdürümüz Aykut Küçükkaya’nın sorularını yanıtladı. Sohbete Genel Başkan Başdanışmanı Erdoğan Toprak, İstanbul İl Başkanı Murat Karayalçın, Genel Başkan Yardımcıları Murat Özçelik ve Enis Berberoğlu ile Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu katıldı.

‘Cumhurbaşkanlarının yargılanmasını istemem’ diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarını kastederek ‘Erdoğan’ın başbakanlığı dönemiyle ilgili o dosyaların adaletle yeniden açılacağını’ söyledi. Kılıçdaroğlu, AKP’nin yüzde 40’ın altına indiğini belirterek “Kararsızlarda büyük artış var. Kararsızlar sandık başına gittiğinde CHP diyecek. Eskiden ‘Kim AKP’ye oy veriyor’ diye soruyorduk. Bu seçimden sonra ‘AKP, kim CHP’ye bu kadar oy verdi’ diye soracak” dedi. CHP liderinin seçim öncesi koalisyon olasılığını konuşmak dahi istememesi dikkat çekti.

Cumhuriyet Liderler Buluşması’nda gazetemiz yönetici ve yazarlarıyla bir araya gelen CHP lideri Kılıçdaroğlu gündeme ilişkin önemli açıklamalar yaptı. Kılıçdaroğlu’nun verdiği yanıtlar şöyle...

Son ‘Anadolu Mega Kent’ projesinin etkisini ölçebildiniz mi?

- Ölçemedik ama iş dünyasından son derece olumlu tepkiler aldık. Bizzat aradılar. Rasyonel, makul ve zorunlu bir proje olarak görüyorlar. Türkiye’nin küresel ekonomiden, küresel ticaretten ve küresel gelirden pay almasının önemli araçlarından, önemli uygulamalarından biri diyorlar. O açıdan iş dünyası heyecanlı. Son derece mutlular. Gerçekleşebilir mi? Gerçekleşebilecek bir proje zaten. Nitekim AKP bizden arakladılar, diyor. Kötü proje diyemiyor...

Projeye katkı yapanlar arasında Kemal Derviş Bey’in de olduğu söyleniyor...

- Hazırlanırken hayır; ama proje açıklandıktan sonra ertesi gün tebrik mesajı geldi, olağanüstü güzel proje diye...

Biz çözeriz

22 soru, 22 cevap bir broşürünüz var hazırladığınız. CHP iktidar oldu, diyelim. Kürt sorununda ‘MİT-İmralı görüşmeleri’ sürecek mi?

- Bu konunun çözümü konusunda bizim dışımızda kimse çözemez çünkü samimi ve dürüst olmak gerekiyor. Biz samimi ve dürüstüz. Bu sorunu ancak biz çözeriz.

İktidar olursanız Kürt siyasi hareketiyle, HDP’yle mesela görüşmeniz devam edecek mi?

- İktidar olduğumuzda sorunun siyasal meşru temsilcisi kimse HDP’yse HDP’yle görüşülür, neden görüşülmesin.

Bu pazarlık İmralı’yı da etkiliyor. Siz Meclis temelli bir şeyden söz ediyorsunuz ama HDP’nin asıl aktör olduğu; ama asıl pazarlık İmralı’da yapılıyor...

- Eğer bir siyasal parti kendi özgür iradesini kullanamıyorsa parti değildir. O zaman vesayet altında bir siyasal yapılanma var demektir. Biz Davutoğlu’na ne diyoruz, aynı şeyi söylüyoruz, Davutoğlu’nun iradesi yok. Öbür tarafın iradesi var, o ne diyorsa o geçerli. Bizim de istediğimiz meşru bir makam olacak, özgür iradesi olacak, gider konuşur.

Çerez lafı tam felaket

Maliye Bakanı lüks araçlara ödenen para için ‘çerez parası bile değil’ dedi. Nasıl değerlendireceksiniz?

Bir Maliye Bakanı’nın 3 milyarlık araçları çerez olarak tanımlaması başlı başına bir felakettir çünkü Maliye Bakanlığı’nın en büyük özelliği tasarruf denen kavrama sıkı sıkıya sarılmasıdır. Eğer siz 3 milyarlık araçları çerez parası olarak tanımlarsanız, savurganlığın bir numaralı unsuru haline gelmiş oluyorsunuz.

Bütçenin binde 7’sine tekabül ediyormuş makam arabalarına ödenen rakam...

Binde 7 veya binde bir. Fark etmiyor, bir maliye bakanı bu deyimi kullanamaz, çerez parası deyimini kullanamaz. Üstelik, 17 milyon yoksulun olduğu bir ülkede çerez parası tanımını kullanamaz. Kullandığı anda demokratik bir ülkede olsaydı, etik değerlerin geliştiği, demokratik ülkede olsaydı o maliye bakanı bugün koltuğunda olmazdı. Bu ülkede açlıktan çocukların öldüğü bir süreçte siz kalkıp diyorsunuz ki ne olacak, çerez parası bile değil diyorsunuz. Acı bir durum. Bu şeye benziyor. ‘Ekmek bulamadılarsa, pasta yesinler’. Bu anlayışa benziyor.

Türkiye artık bütün yolsuzluğu gördü herkes biliyor, bizde bunu uzun süredir yazıyoruz. Artık bantlar yayımlandı, bakanlar çerez parası diye adeta alay ediyor. Kamuoyu yoklamalarında AKP’nin yüzde 40 civarında hâlâ oyu görünüyor. Bütün bu görünürlülüğe rağmen yüzde 40 gibi inanılmaz bir kesimi halen böyle bir partiye destek veriyor gözükmesini neyle açıklıyorsunuz?

Şimdi bir kitleyi yani 77 milyonluk bir ülkede dönüşümü sağlamak kolay bir olay değildir. Bizim iki ikramiye söylemimiz bile hâlâ toplumun önemli bir kesimi tarafından duyulmamış bile. Bazı veriler halen duyulmadığını da gösteriyor. Mazotun 1.5 lira olacağının duyulmadığını söyleniyor çünkü önemli bir kitle ne gazete okuyor, ne televizyon izliyor. Farklı bir yapıdayız. Dolayısıyla AKP’nin 17-25 yolsuzluğu bile duymayanlar bile var emin olun.

Erdoğan değil YSK kabahatli

Anayasal bir suç var ortada. Seçim meydanlarında Erdoğan’ın olması...

Kabahat Erdoğan’ın değil, kabahat Yüksek Seçim Kurulu’nda. Erdoğan suç işliyor. Ben demiyorum ki Erdoğan’a ceza verin, hayır öyle bir niyetimiz yok. Zaten sorumsuz; ama birilerinin hukuk adına bu ülkede anayasa var, sizin tarafsızlığınız söz konusu, siz bizi dünyaya rezil ediyorsunuz demesi lazım. Oturun oturduğunuz yerde demesi lazım. Ama bunu hatırlatmaktan korkan bir Yüksek Seçim Kurulu var. Kimse kusura bakmasın ama onlara yargıç denmez. Korkan adamdan yargıç mı olur, adaleti sağlamayan yargıç mı olur.

Cumhurbaşkanı yargılanmasın

Cezası olmayacak mı bunların.

Cumhurbaşkanlarının yargılanmasını istemem.

Yolsuzlukların peki?

Yolsuzluklar zaten kapatılamaz. AKP 2002’de iktidar olduğunda yolsuzlukları soruşturma komisyonu kurmadı mı? Araştırma komisyonu kurdu, ben de komisyon üyesiydim.

Yolsuzluğu yapan cumhurbaşkanıysa.

Başbakanken yaptı...

Ne olacak bu durumda?

Elbette ki soruşturulacak. 17-25 Aralık dosyaların kapanması mümkün değil, hem diyeceksiniz ki millete “kul hakkı yemek en büyük günahtır” bunlar yediler ben bunu görmeyeceğim. O zaman o suça ortak olmak demektir. Suça ortak olmak istemeyiz.

O dosyalar adaletle açılır

Bir yargılama olmak zorunda yani.

O dosyalar adaletle yeniden açılır. Sırf birilerini mahkûm etmek için önyargıyla hareket ederseniz bu doğru değil. Adalete de yargıya da yakışmaz. Gidilir bakılır deliller toplanır, siyasi intikama yer yok. Faili meçhul cinayetin sorumlusunu buldunuz onu yargılamayacak mısınız? Yargılayacaksınız; ama adalet içinde yargılayacaksınız. Önyargı ile değil. Bir devri sabık yaratayım diye yola çıkmak asla doğru değildir.

Ama bunlar cezasız kalmayacak diyorsunuz...

Elbette...

Biz zaten sana oy vereceğiz

Ciddi kararsızlar oranı olduğu söyleniyor. Siz de öyle görüyor musunuz?

Onlar bize gelecek. Sincan bizim oylarımızın en düşük olduğu Ankara ilçesi. Küçük bir gruba hitap ettim. Cami avlusunda da yaşlı insanlar vardı; ama onlardan hiçbir tepki yok. Yanlarına gittim, çiçek verdim. Birisi dedi ki ‘Sen hiç buraya gelme, biz zaten karar aldık, oyu sana vereceğiz’ dedi. Şu veya bu nedenle ‘kim AKP’ye oy verdi diye soruyorduk ya hepimiz, şimdi bu soruyu herhalde AKP’liler kendilerine soracak. ‘Kim CHP’ye oy verdi’ diyerek. Böyle bir kitle var. Bu kitle, kentte yaşayan bu kitle en azından sesimizi duyar hale geldi, bu önemli bir şey.

Koalisyonu tartışmam

CHP değil de koalisyon gelirse istikrar bozulur diyorlar...

Şu an da koalisyonu tartışmak istemem, doğru da bulmam. Eğer gerçekten bu ülkenin en temel sorunları çözülmek isteniyorsa, Kürt sorunu da dahil, yoksulluk sorunu dahil CHP’nin tek başına iktidara ihtiyacı var. Bunun uzun öyle 13 yıllık süre de değil 4 yıllık süre istiyorum. Dört yıl içinde ben Türkiye’nin en temel sorunlarını çözeceğim. Yoksulluğu da, Kürt sorununu da diğer sorunu da...

Her partiye saygılıyız

‘Tek başına iktidarı hedefliyoruz, koalisyon düşünmeyiz’ dediniz. ‘Şu parti ile asla yan yana gelmeyiz dediğiniz’ bir parti var mı?

Hiçbir meşru organla yan yana gelmeyiz diye deyim kullanmak doğru değildir. O zaman onun meşruiyetini kabul etmiyorsunuz demektir. Bu doğru değildir, halkın oyu ile gelen her parti, her siyasal partiye saygı duymak zorundasınız. Hatta parlamentoya giremeyen partilere de saygı duymak zorundasınız.