Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: Bunu bir özeleştiri olarak söylüyorum
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yargı konferansında konuştu. Recep Tayyip Erdoğan, "İslam toplumlarının çoğunun yönetimleri henüz bu sınamalara dahi maruz kalmayacak derecede adaletten, hukuktan, özgürlüklerden uzak bir görüntü içindedir. Bunu bir öz eleştiri olarak söylüyorum" dedi.
cumhuriyet.com.tr
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Fırat'ın doğusunda dün akşam itibariyle Irak'ta operasyonlarımızı yaptık. Ve sürekli sınırlarımıza tehdit oluşturan Sincar'da ve Mahmur'un etekleri Karaçar'da buralardaki atılan adımlara karşı operasyonumuzu yaptık. Durduk mu? Yok, bunun gerisi gelecektir" dedi. Erdoğan, "Türkiye, Fırat'ın doğusundaki terör bataklığına müdahale konusunda yeteri kadar zaman kaybetmiştir. Bundan sonra tek bir günlük gecikmeye dahi tahammülümüz yoktur" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Üye-Gözlemci Devletlerin Anayasa Mahkemeleri 1. Yargı Konferansı'na katıldı. Dolmabahçe Sarayı'ndaki konferansa Erdoğan'ın yanı sıra, TBMM Başkanı Binali Yıldırım, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Anayasa Mahkemesi Başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan konferansta konuştu. Erdoğan sözlerine makamında şehit edilen Rize Emniyet Müdürü Altuğ Verdi ve dün Ankara'da meydana gelen tren kazasında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet dileyerek başladı.
"DÜNYADA GÜÇLÜ OLANLAR, MAALESEF ADALETLİ DEĞİL"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Filozoflar adaletin sadece erdemlilere, fazilet sahiplerine mahsus bir özellik olduğunu söyler. Aynı şekilde vicdanlarda karşılığı olmayan adaleti, sadece kanunlarla ve kolluk gücüyle sağlamak mümkün değildir. Adaleti sadece zayıfların hak arama yolu olarak görmenin sonu, güçlülerin adaletsizliklerini haklı çıkarmaya kadar varır. Halbuki adalet asıl güçlüde olursa anlamlıdır. Güçlülerin erdemli, erdemlilerin güçlü olmadığı bir dünyada yaşadığımızı kabul etmek durumundayız. Bugün dünyada güçlü olanlar, maalesef adaletli değil, sadece kendi çıkarlarını daha ileriye taşımanın peşindedir. Tarih bize adalet çizgisinden sapan toplumların ve devletlerin yıkılışının kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Geçmişte dünyanın önemli bir bölümünde hükümran olmayı başarmış nice güçlü liderin ardından inşa ettiği her şeyin yıkılıp gitmesinin sırrı, adalete dayalı bir düzen kuramamış olmasıdır" dedi.
CEMAL KAŞIKÇI'NIN ÖLDÜRÜLMESİ
Erdoğan, Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı hakkında "Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'umuzda, hemen şuracıkta, Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda öldürülmesi, bir kenara atılacak konu değildir. Aslında konu her yönüyle açık. Bunun failinin kim olduğu da bana göre belli. Zira İstanbul'umuza gönderilen 15 kişinin içinde olduğu çok açık, net. Olayın işlendiği, operasyonun yapıldığı yer de belli. Tabii biz bize gönderilen yetkililere şunu sorduk, Bu 15'in içinde fail var. Bu faili siz biliyorsunuz ve siz bu faili çıkarmakta da mahirsiniz. Verdikleri cevap, 'şu anda 18 kişiyi biz tutukladık' daha sonra bunu 22'ye çıkardılar. Peki şimdi faili de ortaya çıkar. Önceleri bu suçu buraya yıkmanın gayreti içine girmişlerdi. Ne dediler? Dediler ki Cemal Kaşıkçı, oradaki nikah muamelesini yaptı ve çıktı. Halbuki yalan, dışarıda nişanlısı var. Bu sıradan bir insan değil, Düşünce dünyasında yeri olan, kalemi olan bir insan. Oradan çıkıp da nişanlısını almadan ayrılıp gitmesi mümkün mü? Değil. Tabi daha sonra biz bunu demek istemedik. İleri gittiler ve dışişleri bakanları şu ifadeyi kullandı. 'Yerli işbirlikçilerle bunu yaptık.' Peki kimdir bu yerli işbirlikçi bunu söyleyin. Bize bunu söylemedikleri gibi ben böyle bir ifade kullanmadım diyerek yine yalan söylediler. Çok daha enteresanı, biz ses kayıtlarından şunu da öğrenmiş olduk. Gelenlerin içinde şu andaki veliaht prensinin en yakınında olanlar bu işin aktif rol üstlenicisi. Aldığı talimatı yerine getirenler orada. Her şey şu anda gün yüzüne çıkıyor. Suudi Arabistan'ın talebi üzerine başsavcıları Türkiye'ye gelerek buradaki başsavcımızla görüştü. Görüştüler ama ipe un serdi. Suudi savcının en ufak bir bilgiyi, belgeyi İstanbul Başsavcıma vermedi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Suudi savcıya gerekli olan her bilgiyi verdi. Çünkü fail ortada. Bunu biliyorlar. Yardım, yataklık yapan, onlar da yanında. Cuma gününde bir grup buraya geliyor, pazartesi gecesi ve salı ikinci grup geliyor ve operasyonu tamamlıyorlar, işi bitirip gidiyorlar. Ama başsavcıda buradan 5 valiz kuru yemişle gidiyor. Çünkü dert başta" diye konuştu.
"BÜTÜN ÇIPLAKLIĞIYLA ARTIK İŞ ORTAYA ÇIKIYOR"
Erdoğan, "Bu arada enteresan olan şey şu; İslam dünyasında bazı kesimlerin ve ülkelerin ne yazık ki Doların veya Riyalin kurbanı olanlar bu olaylar karşısında hakkı ve hakikati adalet çerçevesi içerisinde söylemediler. Batı dünyasında da aynı şekilde birçok baronlar, onlar da bunu söyleyemiyor. Niye? Dolarlar gelecek. Bundan dolayı. Şimdi petrol zengini olan bu ülke ne yazık ki hala kararını vermedi, veremedi. Fakat hak yerini bulacak. İşte dün Amerikan Senatosu'ndaki gelişmeleri duydunuz ve daha gelişerek devam edecek. Neden, zira biz Amerikalılara, istihbarat örgütüne, yetkililerine bütün bilgileri verdik. İngilizler istedi, onlara da verdik. Almanlar istedi, onlara da verdik. Suudi Arabistan'a verdik, Fransızlara verdik. Dedik ki kim isterse hepsine bunu vermeye hazırız. Neden, adalet mülkün esasıdır. Adalet yerini bulsun diye verdik. uluslararası hukukta da suçun işlendiği yer burası olduğu için, dedik ki verin biz yargılayalım. Bakın vermiyorlar. Dışişleri bakanı açıklama yapıyor, 'Vatandaşlarımızı veremeyiz.' diye. Şu ifadeye bak. Zerre kadar adalet anlayışı olsa, 'Ne demek, tabi ki veririz, buyurun siz yargılayın' diyebilirdi. Neden diyemiyorlar? Çünkü bu işin sıçrayacağı yer neresi olduğu ortaya çıkıyor. BM'de Amerika'nın daimi temsilcisi Nikki Haley, açıklama yaptı ve açıkça isim verdi. Bu da bir şeyi gösteriyor. Bütün çıplaklığıyla artık iş ortaya çıkıyor. Bizim temennimi de bu işin gerçek manada ortaya çıkmasıdır. Bırakmak yok ki adalet yerini bulsun" dedi.
"DURDUK MU? YOK, BUNUN GERİSİ GELECEKTİR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Fırat'ın doğusunda dün akşam itibariyle Irak'ta operasyonlarımızı yaptık. Ve sürekli sınırlarımıza tehdit oluşturan Sincar'da ve Mahmur'un etekleri Karaçar'da buralardaki atılan adımlara karşı operasyonumuzu yaptık. Durduk mu? Yok, bunun gerisi gelecektir. Çünkü oradan bize bir tehdit varsa ki var; bu tehdidin cevabı da anında verilecektir. Bu terör örgütlerini ya yok edecekler, onlar etmiyorsa biz yok edeceğiz. Dünkü kalleş saldırı aldığımız kararın ne kadar isabetli olduğunu göstermiştir. Sınırlarımıza yığılan teröristlerin eninde sonunda bizi hedef alacağı gerçeğini bu olay ispatlamıştır. Suriye'nin kuzeyine, malum Amerika'nın 22 üssü var orada. Silah gönderiliyor, araç gereç gönderiliyor. Buradaki PKK, YPD, YPG bunlara geliyor" şeklinde konuştu.
"BUNDAN SONRA TEK BİR GÜNLÜK GECİKMEYE DAHİ TAHAMMÜLÜMÜZ YOKTUR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cambaza bak cambaza" oyunu haline getirdikleri Münbiç hikâyesiyle bizim dikkatimizi dağıtmaya, kararlılığımızı bozmaya çalışıyorlar. Suriye'de attığımız adımlarla sadece kendi ülkemizin güvenliğini sağlamakla kalmıyoruz. Ümmetin ve tüm insanlığın izzetini de koruyoruz. Türkiye, Fırat'ın doğusundaki terör bataklığına müdahale konusunda yeteri kadar zaman kaybetmiştir. Bundan sonra tek bir günlük gecikmeye dahi tahammülümüz yoktur" dedi.
Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:
Lafa geldiğinde demokratlığı, özgürlükçülüğü kimseye bırakmayan batılı ülkelerin en küçük bir tehdit karşısında nasıl faşizan uygulamalara yöneldiğine hep birlikte şahit oluyoruz. Demokrasiyi ve hukuku bir makyaj olarak kullananlarla aynı değerleri hayatının merkezine yerleştirenler arasındaki fark bu tür sınamalarda ortaya çıkıyor.
ÖZELEŞTİRİ OLARAK SÖYLÜYORUM
İslam toplumlarının çoğunun yönetimi bu sınamalara maruz kalmayacak şekilde adaletten, hukuktan, özgürlükten uzak bir görüntü içindedir. Bunu bir özeleştiri olarak söylüyorum. Az önce Kaşıkçı cinayetinden sonra sergilenen tavırlar bu gerçeği bir kez daha yüzümüze çarpmıştır. Gerçekten insanlık dışı yöntemle işlenen cinayetin takibini neredeyse tek başımıza yapıyoruz. Bu eksiklikleri gidermeden hak ettiğimiz yere gelmemiz, Rabbimiz ve Peygamber efendimizin müjdelediği huzura kavuşmamız mümkün değildir."