Covid: Dört kentten yoğun bakım uzmanları ‘Hasta sayısı azalıyor ama rehavete kapılmayalım’ diyor

Türkiye çapında yoğun bakım servislerinde Covid-19 nedeniyle yaşanan yoğunluk azalıyor. Bu azalmayı yorumlayan dört farklı kentteki dört üniversite hastanesinde görev yapan uzmanlar, salgınla mücadelede kritik eşiğin aşılmadığını belirterek rehavete kapılmama uyarısı yapıyor.

BBC Türkçe
Getty Images

"Oh be"

Kocaeli'ndeki Darıca Farabi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görevli yoğun bakım doktoru Deniz Heppekcan, geçtiğimiz günlerde Twitter hesabından, çalıştığı yoğun bakım ünitesindeki boş yatakları gösteren bir fotoğraf paylaştı ve altına da bu notu düştü.

Paylaşımın altına birçok sağlık çalışanı da benzer yorumlar yazdı.

Sağlıkçılar, kendi hastanelerindeki yoğun bakım servislerinde de Covid-19 tedavisi gören hastaların yoğunluğunun azaldığını belirtti ve biraz nefes almaya başladıkları yorumunu yaptı.

Sağlık Bakanlığı'nın son verileri de Türkiye çapında yoğun bakım ünitelerindeki doluluk oranlarının düştüğünü gösteriyor.

Bakanlığın açıkladığı son haftalık verilere göre ülke çapındaki yetişkin yoğun bakım servislerindeki doluluk oranı, yüzde 59'a gerilemiş durumda.

Vaka sayıları ise yeni kısıtlamaların öncesindeki döneme göre büyük oranda azalmış ancak son günlerde 7000'ler seviyesine yükselmiş bulunuyor.

Türkiye'nin farklı kentlerinden yoğun bakım uzmanları, çalıştıkları hastane ve yaşadıkları kentlerdeki yoğun bakım oranlarına yönelik izlenimleri ile doluluktaki düşüşün nedenlerini ve bundan sonra ne yapılması gerektiğini anlattı.

Uzman isimler bir yandan yoğun bakımlarda önemli bir düşüş yaşandığını teyit ederken diğer yandansa sayılardaki düşüş ve aşı nedeniyle rehavete kapılmanın süreci yeniden tersine çevirebileceği uyarısını yapıyor.

Uzmanlara göre Covid'e karşı mücadele son hızıyla sürüyor.

'BİR PARÇA İYİLEŞMEDE GEÇMİŞİ UNUTUYORUZ; TATİL NEDENİYLE ENDİŞELİYİM'

"Alınan tedbirlerle birlikte gerçekten de ciddi bir azalma gerçekleşti. Cerrahpaşa'da, ameliyathane de yoğun bakıma çevrildiği için genişletilmiş bir yoğun bakım kapasitesine sahip hale gelmiştik. Şimdi bu genişlettiğimiz bütün alanları kapattık. Sadece kendi yoğun bakımımızda kaldık. Şu anda mevcut yoğun bakımdaki doluluk oranımız yüzde 50 ile 60 arasında diyebilirim.

"İstanbul ve Türkiye'deki bütün hastanelerde de benzer bir durum var. Pandeminin ikinci atağının yükseldiği, iki ay önceki dönemde hiçbir hastanede yer bulunamazken, yoğun bakımları tamamen dolu iken bugün ondan sıyrılmış durumdayız. Bu düşüşün tamamen kısıtlamalara bağlı olduğunu düşünüyorum.

"Yoğun bakımlarda doluluk azaldı, çok iyi oldu' diye bir yanılgı bizi maalesef tekrar eski hallere getirebilir. Aşılamanın olması bizi rehavete götürmemeli. İkincisi sayıların azalması da rehavete götürmemeli. Maske kullanımı ve hijyen kurallarına uyulmasına devam etmeliyiz. Kısıtlamalar bence devam etmeli çünkü maalesef kısıtlamalar serbest bırakılınca hiç kimse kendini otokontrol şeklinde kısıtlamayacaktır.

"Endişelerimden biri, şubat ayının ikinci yarısı, mart başında yeni bir atak olabileceği yönünde. Kış tatili alanlarındaki rahatlık, bir araya gelme, sosyal mesafenin ortadan kalkması söz konusu. Bu kişiler, sömestr tatili bittiğinde şehirlerine geri döndükleri zaman bu enfeksiyonu yayabilecekler gibi görünüyor. Onun dışında mutant gen ortaya çıktı ve mutasyona uğramış virüs ülkemize de girdi. İş yine kontrolden çıkarsa aynı tip sıkıntılara yol açılacaktır gibi görünüyor.

"Bizim bence halk olarak en büyük hatalarımızdan biri, bir parça iyileşmede hemen geçmişi unutuyor olmamız. Bu konuda daha dirençli, daha duyarlı olmamız lazım. Tedbirleri elden bırakmaya çok eğilimliyiz. Bu olmamalı. Maske kullanımı ve diğer önlemler kesinlikle devam etmeli"

Prof. Dr. Oktay Demirkıran (İstanbul Üniversitesi - Cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Yoğun Bakım Bilim Dalı)

Getty Images


'VAKA SAYISI ARTARSA BU, YOĞUN BAKIMA DA YANSIYABİLİR'

"Bizim ünitemizde hasta sayısı inanılmaz ölçüde azaldı. Ankara ile ilgili duyumlarımız da aynı şekilde. Benim yoğun bakım servisimde Covid'e ayırdığımız yatak sayılarını ciddi anlamda düşürdük. Yatak sayılarını düşürmüş olmamıza rağmen perşembe günü mevcut Covid için ayrılan yatakların yüzde 50'si boştu Cuma ise yüzde 70'i boştu.

"Bunun temel olarak üç nedeni olduğunu düşünüyorum. Kısıtlamaların tabii ki etkisi olmuştur. Ama bunun dışındaki faktörlerden bir tanesi, Sağlık Bakanlığı'nın yapmış olduğu politika değişikliği. Rakamlar daha reel olarak açıklanmaya başladıktan sonra insanlar 'Evet bu galiba önemli' demeye başladı. İkinci faktör ise bence, hastalığı tatmayan yer kalmaması. Herkes sağında solunda birilerinin hasta olduğunu hatta hayatını kaybettiğini yaşadı. Bunlar da halkın tedbirlere saha sıkı uymasına neden oldu.

"Ama bu vaka sayılarındaki azalmayı dikkatli değerlendirmek gerekiyor. Hatırlarsanız nisan ayındaki vaka sayıları en fazla beş binler civarındaydı. Biz sonra 35 binli vakaları gördük ve bu vaka sayısı altı binlere düşünce rahatlamaya başladık. Vaka sayısı rölatif olarak bir iki ay önceye göre azaldı ama nisan ayındaki, salgının ilk pikine göre hala çok daha fazla vakamız mevcut ve bu işi halledebilmiş değiliz. Salgın tüm hızıyla devam ediyor.

"Yoğun bakımlar ilk defa "Oh, rahatladık" dedi. Ama bir şeyi dikkatli değerlendirmek lazım. Biliyorsunuz vaka sayıları 5.800'lere kadar düştü ve sonra yeniden yavaş yavaş yükselme gösteriyor. Vaka sayısı arttığı zaman bunun yoğun bakımlara yansıması hemen olmaz. İlk önce vaka sayısı artar, sonra hastaneye, ya da polikliniğe başvuran hasta sayısında tedricen bir artış olur. Bu artış içerisinde hastaneye yatırılan hasta sayısında artış olur ve ondan sonra yoğun bakımlara talep artış olur. Sayılar artsa bile bunun yoğun bakıma yansıması yaklaşık üç haftalık, bir aylık bir gecikmeyle oluyor. Dolayısıyla vaka sayısını kontrol etmek öncelikli yaklaşım olmak zorunda yoksa daha önceden yaşadıklarımızın aynısını yine yaşarız.

"Dönüyoruz, dolaşıyoruz aynı yere geliyoruz; maske, mesafe, temizlik. Vaka sayıları kontrol edilmezse ve özellikle önlemler gevşetilirse yoğun bakımlara ihtiyacın da artması bir potansiyel olarak olarak karşımızda duruyor."

Prof. Dr. Necmettin Ünal (Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Yoğun Bakım Uzmanı)

Getty Images

'YOĞUN BAKIMDA AZALMA OLDU AMA DAHA DA AZALMIYOR, ARTIK SABİT BİR SEYİR İZLİYOR'

"Bundan bir ay önce biz yüzde yüz, tamamen doluyduk. Şimdi yüzde 65-75'lere düştü. Ben bunun nedeninin kısıtlamalar olduğunu düşünüyorum. Bence en büyük faktör, insanların maskelerini çıkararak bir arada bulundukları kısıtlanması. Yani temel olarak restoran, kafe gibi maskesiz ve toplu olarak oturdukları ortamlardaki kısıtlamaların etkili olduğunu düşünüyorum.

"Gerek benim hastanemde gerekse İzmir'deki diğer hastanelerde kısıtlamalardan sonra yoğun bakıma başvuran hasta sayısı epey azalmıştı. Fakat şimdi o azalma durdu. Daha sabit bir seyir izliyor, daha da azalmıyor.

"Burada sanıyorum kısıtlamaların getirdiği iyilik hali, vaka sayılarındaki düşüş biraz bir rehavet oluşturdu. Bir de aşılamanın başlaması sanıyorum toplumda biraz rehavet oluşturdu. Onun sonucu gibi. Aslında daha azalmasını beklerdik ama olmadı şu an için.

"Toplumda aşıyla ilgili büyük bir beklenti oluştu. Aşıyla ilgili hep olumlu şeyler söyleniyor. Sağlık personeli arasında da bunu görüyorum. Baktığımızda ülkemizdeki aşılanma oranı şu an son derece düşük. İnsanların, 'Bu olayı atlatıyoruz' diye düşünmesine yetecek bir durum yok. Toplumda en az yüzde 60, 70'lerde bir aşılanma gerekiyor. Gelen miktarın yetersiz olduğunu biliyoruz. Bu, çok uzun sürecek.

"Toplumun 'Artık bu işi atlatıyoruz' demesi için önümüzde daha çok uzun bir zaman var. Fakat ben, insanların gerek psikolojik ve ekonomik nedenle süreçten çok bunalmaları, gerekse de aşıyla ilgili oluşan büyük beklentiler sonucu bir gevşeme görüyorum. Gerçekler böyle olmasa da herkes bunu istediği için o yönde davranmaya başladı.

"Herhangi bir rahatlama psikolojisine girmeden aynı şekilde devam etmeliyiz. Daha önümüzde epey bir yol var."

Prof. Dr. Mehmet Uyar, (İzmir Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Yoğun Bakım Ünitesi)

Getty Images


'TAM SINIRDAYIZ, BURADAN AŞAĞI DA DÜŞEBİLİRİZ YUKARI DA ÇIKABİLİRİZ'

"Bizdeki yoğun bakımlarda, bir buçuk iki ay öncesine kıyasla yaklaşık yüzde 50 oranında azalma oldu. Hem bizim hastanemize hem de Konya'daki diğer hastanelere baktığımızda azalma var.

"Bu azalma biraz kısıtlamaların etkisi. Özellikle hafta sonu kısıtlamaları önemli oldu. Hafta sonu kısıtlamaları şehirlerarası ulaşımı da bayağı bir azalttı. Bunun yanında havalar da soğuk, kısıtlamalar da olduğu için herkes evin içinde kaldı.

"Cuma günü devlet hastanesi dahil diğer hastanedeki arkadaşlarla görüştüğümde ise 'Son bir iki gündür bir artış var' dediler. Bu da bu tatil sezonundaki hareketlenmeden kaynaklanmış olabilir.

"Şu anda bana göre tam sınırdayız. Tamam, kısıtlamalarla yoğunluk belirli bir seviyeye kadar azaldı ama burada kaldı. Bundan sonraki en ufak bir hareketlilikte tekrar artabilir. Henüz kritik seviyenin altına düşemedi. Mutasyon veya varyantla virüsün tekrar ortaya çıkması ya da tekrar bir hareketlenme, bizi birden tekrar eski halimize döndürebilir.

"Aşılama önemli, toplumda yaygınlaşması da önemli. Aşıyla ilgili elimizde çok fazla veri yok ama en azından yavaşlatacağı kesin ama orada da çok emin değiliz çünkü mutasyon geçirmesi ihtimali var. Yoğun bakımda da hasta profili sürekli değişiyor. Bu hastalık dönem dönem farklı klinik şekillerde karşımıza geliyor.

"Biz normalleşmeyi denedik fakat insanlarımız normalleşmeyi çok farklı anladılar, çok fazla açıldılar ve özellikle de aile içi bulaş çok arttı. Şimdi de vaka sayısının azalması biraz rehavete neden oldu.

"Bu dönem tam bir sınır dönemi. Buradan aşağı da düşebiliriz yukarı da çıkabiliriz diye düşünüyorum. Beni özellikle bu tatil korkutuyor. İnsanlar şehir değiştirmeye kalktılar. Biraz daha dayanmamız gerekiyor. Hiç olmazsa şu aşılamanın toplumda belli bir oranın üstüne çıkması lazım."

Prof. Dr. Alper Yosunkaya, (Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı)