Çorbadan çok daha fazlası
Ankara’nın ayazıyla meşhur kış günlerinde bir grup gönüllü, sokakta yaşayan insanlara bir tas sıcak çorba sağlamak ve ihtiyaçlarını gidermek için çalışma yürütüyor.
Tuğba Özer2016 yılından bu yana evsizler ve “dezavantajlı gruplar” için çalışma yürüten Ankara Çorba Gönüllüleri, “Bu sadece bir çorba değil, “seni görüyorum ve saygı duyuyorum” demek aynı zamanda” diyor. Ankara’da evsizlere ve ihtiyaç sahiplerine çorba dağıtımı yapan gönüllüler ile faaliyetlerini konuştuk.
* Öncelikle, Ankara Çorba Gönüllüleri kimlerden oluşuyor, nasıl kuruldu anlatır mısınız?
Soğuk kış günlerinde sokakta yaşamak zorunda kalan insanlarımız için canla başla çabalayan, tamamen gönüllülerden oluşan bir topluluğuz. Herhangi bir kurum veya oluşumla bağlantımız yok. Toplum içerisinde dışlanan, görmezden gelinen “dezavantajlı gruplar” için bir şeyler yapmak isteyen insanların bir araya gelmesiyle kuruldu. Bazen büyüyen, bazense 3-4 kişi kalsa bile çalışmalarını azimle sürdüren bir grubuz. İsmimiz Çorba Gönüllüleri fakat aslında çorbadan çok daha fazlasını kapsıyor diyebiliriz. Yine gönüllülerin çabasıyla toplanan kıyafetleri, çocuk, kadın ve erkek olarak ayrılmış olarak, ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak gibi bir misyonu var.
*Ne kadar süredir faaliyettesiniz?
2016 yılından bu yana dağıtım yapıyoruz.
* Çorbaları nasıl hazırlıyorsunuz, o süreçten bahseder misiniz?
Çorbaları bazen kendi evlerimizde hazırlıyoruz. Evde çorba yapma imkânı olmayan arkadaşlarımız için Tayfa Kafe yıllardır hem depolarını hem de mutfaklarını kullanmamız konusunda çok yardımcı oldu ve olmaya devam ediyor. Genelde dağıtımdan bir gün önce buluşup çorbamızı/yemeğimizi yapıyoruz. Ertesi gün dağıtım öncesi ısıtıp termoslarımıza doldurup dağıtıma çıkıyoruz. Termoslar sayesinde sıcaklığını çok uzun süre koruyabiliyoruz.
*Kaç gönüllünüz bulunuyor, gönüllülere nasıl ulaşıyorsunuz?
Gönüllü sayımız değişiyor. Tamamen gönüllülerden oluşan bir grup ve kimseyi bir şeyler yapmaya zorlamıyoruz. Katılmak isteyenler uygun oldukları zamanlarda geliyorlar. Gönüllülere daha çok sosyal medya üzerinden ulaşabiliyoruz. Zaman zaman afişlerle de gönüllülere ulaşmaya çalışıyoruz.
* Dağıttığınız çorbalarda önceliğiniz kimler, yemek dağıttığınız insanlara nasıl ulaşıyorsunuz?
Önceliğimiz sokakta yaşamak zorunda kalan insanlar. Ne kadar evsiz var farkında bile değiliz. Bu sadece bir çorba değil “seni görüyorum ve saygı duyuyorum” demek aynı zamanda. Bunun sokakta yaşayan insanlara ne ifade ettiğini düşünmek için bile bu organizasyonda yer almak için sebep aslında.
AÇLIĞIN DİLİ VE IRKI YOK
* Ankara’da yoğunluklu olarak nerelerde çorba dağıtımı yapıyorsunuz?
Haftanın belirli günlerinde yemek dağıtıldığı için yardıma muhtaç bir şekilde bekleyen insanlar daha çok AŞTİ’de (Ankara otogarı) mevcut. Ancak bizim ilk zamanlar mobil bir şekilde Yüksel Caddesi’nden Kurtuluş Parkı, Sıhhiye’ye kadar uzanan bir güzergâhımız vardı. O güzergâh üzerinde onlarca yardıma muhtaç insan vardı. Çorbalarını, pilavlarını ve ekmeklerini verdik, bazıları ile sohbet etme imkânı bulduk, uyuyanların ise yanlarına bıraktık yemeklerini. Daha sonraları AŞTİ’de büyük bir kitlenin olduğunu fark ettik. Gerçekten kalabalık bir topluluk bizi bekliyordu, ufağından büyüğünden. AŞTİ’ye geldiğimiz zaman insanlar bizi direkt tanıdı. İlginçtir, evsiz, yardıma muhtaç, Türkçe bilmeyen, İngilizce bilen insanlar da vardı aralarında. Açlığın dili ve ırkı yoktu.
* Çorbaları ulaştırdığınız insanlar sizi görünce şaşırıyor mu, nasıl tepkilerle karşılaşıyorsunuz?
Artık bizi tanıdıkları için bizi gördüklerinde şaşkınlık yerine tebessümle karşılıyorlar. İhtiyaç sahibi bir vatandaş çorbasını eline aldığında, yüzünde oluşan gülümseme her şeyin donmasını istediğiniz muhteşem bir ana dönüşüyor. Başkasına yardım etmek, biraz da kendi içimizdeki eksikliğe dokunuyor, onu biraz olsun tamamlıyor gibi geliyor. Bir söz vardır “bir başkasının yaşamasına yardım etmeyen, yaşadığını bilemez” diye. Yaşıyorum diyebilmek için bir fırsat aslında. Eğer vaktiniz varsa, çorba yapımına ve dağıtımına da katılırsanız çok mutlu oluruz. Eminiz siz de mutlu olursunuz çünkü manevi tatmin, parayla satın alınamayacak kadar değerlidir. Kullanmayıp bir köşede bıraktığınız kıyafetlerin, kaldırımda uyumak zorunda kalan insanlar için ne kadar değerli olduğunu tahmin bile edemezsiniz.