"Çok güçlü olduğunu bilin..."
Odatv davasında 19 ay sonra tahliye olan Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan, Tuncay Özkan'a Özgürlük Girişi tarafından düzenlenen dayanışma ve imza gününe katıldı. Burada bir konuşma yapan Barış Pehlivan, Balbay'ın Cumhuriyet ailesine selamı olduğunu belirterek, "Çok güçlü olduğunu bilin. 'Gülümsemek direnmektir'i kendisine şiar edinmiş bir insan. Ne kadar zor artlarda olsa da, o bu karanlıktan esaretten kurtulacağını biliyor" dedi.
cumhuriyet.com.trTuncay Özkan’a Özgürlük Girişimi tarafından Caddebostan Kültür Merkezi’nde düzenlenen Tuncay Özkan’la Buluşma Dayanışma ve İmza Günü’ne Barışlar’ın yanı sıra CHP Hukuktan Sorumlu Genel Başkan Yardımıcısı Bülent Tezcan, CHP milletvekilleri Birgün Ayman Güler, Kadir Gökmen Öğüt ile eski CHP Milletvekili Çetin Soysal, Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, Cumhuriyet Gazetesi yazarları Şükran Soner, Ali Sirmen ve Bedri Baykam, sanatçılar Tarık Akan, Rutkay Aziz, Odatv davasında uzun tutukluluklarının ardından serbest bırakılan Müyesser Yıldız ve Sait Çakır, Yurt Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, Vatan gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Mutlu, Vatan gazetesi yazarı Can Ataklı’nın yanı sıra çeşitli davalar nedeniyle tutuklu gazeteci, yazar ve aydınların yakınları ile sivil toplum örgütleri üyeleri katıldı.
Salonun adeta tılım tıklım dolduğu etkinlikte Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu salona girişlerinde büyük alkış aldı. Etkinliğin açılış konuşmasını Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk yaptı. Öztürk, bu etkinliğin Özkan’ın tutukluluğunun 5. yılında Kadıköy’de yapılmasının çok önemli olduğunu belirterek “Çünkü Kadıköy Belediyesi aynı fikirleri savunuyor. Tuncay Özkan 5 yıl önce bu salonda Cumhuriyetin elden gitmemesi için ne yapılması gerektiğini anlatıyordu. Askeri darbelerden medet umulmasını halktan medet umulmasını söylüyordu. Bugün Özkan savunduğu görüşlerin tersi iddialarla suçlanıyor ya da neyle suçladığını bilmiyor” dedi.
Tuncay Özkan’ın kızı Nazlıcan Özkan, “Bugün babamın özgürlüğü elinden alınalı içeri tıkılalı 1450 gün oluyor” diyerek, geçen süre içinde giderek büyüyen karanlığa beraber şahit olduklarını ifade etti. Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın serbest bırakıldığına işaret eden Nazlıcan Özkan, onlara özgürlüklerinin bir lütufmuş gibi sunulduğunu söyledi.
Barış Terkoğlu da, yaptığı konuşmada, tahliyesini duruşmadan cezaevine döndükten sonra televizyondan geçen alt yazıdan Tuncay Özkan’ın öğrenince kendisine söylediğini anlatarak, ilk olarak Tuncay Özkan’ın gönderdiği mektubu okudu. Özkan, “Gelinen süreçte kendimi halkımın adaleti ve vicdanına teslim ettim. Bu kara zamanlar, halkımızın hukukunu ve adaletini yok etti” cümleleriyle başladığı mektubunda, şu ifadelere yer verdi:
“Soruyorum yoksul canı ve bezirgan yalanları ile beslenen bu yeni düzene ne kadar katlanacağız? Bu gidişe dur demek için neyi bekliyoruz? İşgalde miyiz nedir bu yangın, nedir bu telaş? Kimin malını kimden kaçırıyorlar? Biz neden adeta felç olmuş gibi öylece izliyoruz olup biteni?”
Terkoğlu daha sonra, Tuncay Özkan’ın manavdan alınan naneyi suda yetiştirerek elde ettiği çiçeği salondakiler adına Nazlıcan’a verdi. Terkoğlu, “Cezaevi yasak bölgesidir, her şey yasaktır bir avuç gökyüzü vardır sadece. Bu çiçek manavdan alınan nanenin suda yetiştirilmesi ile direne direne açan bir çicek. Çok eziyet çekti bir soruşturma da geçirdi” diye konuştu.
“Biz 20’li yaşlarından gençler hapis yatmayı nerden biliyoruz?” diye soran Terkoğlu, kendilerinin bu ülkenin aydınlarının başından geçenlerden onların gözlerinden yaşanan hukuksuzlukları, ölümleri öğrendiklerini ifade ederek şöyle devam etti:
“Bir tek şeyi öğrenemedi yenilmeyi öğrenemedik. Siz bizim aydınımıza yeni hiçbir şey öğretemezsiniz.”
Barış Pehlivan ise konuşmasına, “Hala hayal gibi geliyor ben bu kadar insana alışık değilim, ben yanı başımda Mustafa Balbay’a alışığım yalnızca” esprisiyle başladı.
Cezaevinde ayrı koğuşlarda olmalarına karşın Barış Terkoğlu ile birlikte kitap yazdıkları için savcının talimatıyla odasının basıldığını ifade eden Pehlivan bunun üzerine Mustafa Balbay’ın koğuşuna atıldığını anlattı. “Niye beni Mustafa Balbay’ın tecrit koğusuna sokuyorsunuz da Mustafa Balbay’ı buraya getirmiyorsunuz” dediğini aktaran Pehlivan şöyle devam etti:
“Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay şu anda bir cezaevinde değil, bir suç işlenmesi durumunda mahkumların konulduğu disiplin koğuşunda. Ama bir suç yok. Koğuşa ilk girdiğimde utandım 1 yıl boyunca siz burada nasıl kaldınız diye sordum. Ben 1.5 yıldır tutukluyum, Mustafa Balbay 4 yıldır tutuklu, uzun tutukluluktan nasıl şikayet edeyim. Acılardan acı beğen deniyor. Ben hayatımda bu kadar pozitif bir insan görmedim. Mustafa Balbay orada direnç kazandı, daha da güçlendi gençleşti. Onlara bir iyilik bir güç vermek istiyorsanız mektup yazın. Mektup geldiği zaman o gün o kadar güzel geçiyor ki. Mektupların geldiğini cezaevi idaresi de görüyor. Biz bunları tecride de koysak Mustafa Balbay’a günde 15 mektup geliyor.”
“Başta utanıyorum demiştim, dün tahliye kararı çıkınca yine utanıyorum dedim” ifadelerini kullanan Pehlivan, gözyaşlarına hakim olmakta zorlandı. Pehlivan, “Orda tutsaklar esirler ama zayıf değiller. Oradan çıkacaklarını biliyorlar” dedi.
CHP Hukuktan Sorumlu Genel Başkan Yardımısı Gülen Tezcan da, hukuksuzluğun bu kadar yaygın olduğu bir ülkede hukuktan sorumlu genel başkan yardımcısı denmesinin Türkiye’deki paradoksu gösterdiğini ifade ederek, kendisinin Türkiye’deki hukuksuzluğa karşı verilecek mücadeleyi takip etmekten sorumlu genel başkan yardımcısı olduğunu ifade etti.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Ali Sirmen de, “İçerde yatan insanlar bizim için yatıyorlar ve bizim toplumun genel ilgisizliğinden yatıyorlar” dedi.
Balbay’dan selam
Sorularımızı yanıtlayan Barış Pehlivan, Mustafa Balbay’ın Cumhuriyet ailesine çok çok selamı olduğunu belirterek, “Cumhuriyet gazetesinin bu korku dolu garip süreçte hala dik durması Mustafa Balbay’a ve Mustafa Balbay dışındaki tüm tutuklulara çok büyük güç veriyor. Çok güçlü olduğunu bilin. ‘Gülümsemek direnmektir’i kendisine şiar edinmiş bir insan. Ne kadar zor artlarda olsa da, o bu karanlıktan esaretten kurtulacağını biliyor. Mustafa Balbay’ın en mutlu olduğu gün çocuklarının geldiği gündü. Gözlerinde o parıltıyı görürdünüz” dedi.
“Orada herkes tecrit altında tutuluyor bu başlı başına bir insan hakları katliamı” diyen Pehlivan şöyle devam etti:
“Ama şunu da vurgulamak gerekiyor. Oradaki tutuklular cezaevi koşulları ile gündeme gelmek istemiyor. Oradaki tutuklular hukuksuzluklarla gündeme gelmek istiyorlar. Silivri adaletsizliğin başkenti. Türkiye’de birçok cezaevi var ve Silivri cezaevinden çok daha kötü şartlarda cezaevleri var insanlar kendilerini yakıyor cezaevlerinde, tabi ki şartlar çok zor. Ama Silivri’yi Silivri yapan hukuksuzluğun başkenti olması.”
Barış Terkoğlu da, umutsuzlukların içerideki insanları yıldırmadığını anlatarak, “İçerideki insanlar tüm imkansızlara karşın toprak yok çiçek yetiştiriyorlar, hayvan yok gökyüzüne ekmek atıyorlar, kuşların gelmesini istiyorlar, bilgisayar yok elleriyle oturup kurşun kalemle elleri nasır bağlayarak kitap yazıyorlar. Bütün imkansızlıklara karşın pozitifler. Yokluktan bir güzellik üretiyorlar” dedi.