Çocuklarımızı rahat bırakın
Bugünlerde dünya pandemi için çareler ararken, bizim uğraştığımız konular farklı. Bir takım kendini bilmezler, kız çocuklarının bedeni üzerinden arzularını ekrandan açık etmekte hiçbir beis görmüyorlar. Bunların bazısının unvanı profesör bile olabiliyor. Fakat o unvanı nasıl aldıklarını biraz araştırınca, bu ülkenin gençlerine yapılan haksızlıklar daha net anlaşılıyor.
Gülşah Elikbank-Cumhuriyet Pazarİki farklı insanın aynı nesneye ve aynı olaya dair görüleri farklıdır. Neyi nasıl gördüğümüzü belirleyen şey, eğitimimizdir. Bu nedenle devrimlerin tamamlanması için atılan ilk adım hep eğitime dair olmuştur. Cumhuriyet devriminin Köy Enstitüleri ile tamamlanmak istemesi bundandı ama biliyorsunuz, bu çaba yarım kaldı. Belki de tam da bu nedenle, cehalet günden güne büyüdü, aramızda okumuş da olsa, dünya görüşünü geliştirememiş insanlar hatta profesörler türedi. Çünkü bilimsel bir eğitimi dinle yan yana getirirseniz, bir yanını eksiltirsiniz. Din bireysel bir olgudur, onu eğitime ve topluma mal edemezsiniz. Elbette laik bir devlet söz konusu ise…
Koronadan daha korkutucu
Bugünlerde dünya pandemi için çareler ararken, bizim uğraştığımız konular farklı. Bir takım kendini bilmezler, kız çocuklarının bedeni üzerinden arzularını ekrandan açık etmekte hiçbir beis görmüyorlar. Bunların bazısının unvanı profesör bile olabiliyor. Fakat o unvanı nasıl aldıklarını biraz araştırınca, bu ülkenin gençlerine yapılan haksızlıklar daha net anlaşılıyor. Çünkü kayırma, soruları çalıp verme, makalelerde intihale dikkat etmeme derken, istediğiniz kişiyi olmasını istediğiniz makama yerleştirmek çok kolay ülkede, ne yazık ki. Liyakattan önce kime sadakat gösterdiğiniz önemli. Oysa bilimin ölçütü bilgidir, objektif bakış açısını koruyabilmektir. Bunlara sahip olmadan akademide yükselenler geleceğimizin önünde büyük bir engel, çocuklarımızın geleceği için ciddi bir tehlikedir. Bu, toplumda, içimizdeki gizli salgındır, en az korona kadar yayılmaya müsait ve bana sorarsanız ondan daha korkutucudur.
Dünyada bilimin önemsenmemesinin, yatırımların savaşa yapılmasının ciddi sonuçları görülüyor. Camiiler, kiliseler kapalı. Bu belki de bize unuttuğumuz bir gerçeği hatırlatabilir. Dua, kul ile Allah arasındadır, aracıya ihtiyaç olmadığı gibi, yapılan ibadeti herkesin gözüne sokmanın da bir anlamı yoktur. Eskiden din, ahlak olmadan düşünülemezdi. Ahlak, kişinin vicdanıdır çünkü ve o susarsa, dini kurallar eksik kalır. Laik bir toplum en çok da bunun koruyucusudur, inancın özgürlüğünün bekçiliğidir aynı zamanda.
Onları bu insandan korumalıyız
Küçük bir çocuğun bedeni üzerinden şehvet duyabilen birinin sağlıklı bir zihin yapısı olduğunu kim iddia edebilir? Buradaki sorun bu vakte kadar bunun normal kabul edilmesi, toplum içinde çokça yaşanması ve şahit olunduğunda susulmasıydı. Artık susma vakti değil! Kol kırılıp yen içinde kalmamalı. Kırık dökük ne varsa ortaya sermeliyiz. Uygar bir toplumu başka türlü kuramayız ve bu pandemi bize gösterdi ki, geleceğe sadece medeni toplumlar erişebilecek. Çocuklarımızı bu insanlardan korumalıyız. Unutmayın, çocuklukta bedende ve ruhta açılan bir yaranın kapanması ömür boyu mümkün olmuyor. Dünyanın bunca zalimliğe teslim olmuş olması belki de bundandır.