“Çocuklarda besin alerjileri 3 kat arttı”
Çocuklarda besin alerjilerinin son 20 yılda 3 kat arttığını söyleyen Dr. Serdar Nepesov, “Bu durumun daha anne karnından itibaren insanın hayatını etkilediğini biliyoruz. Besin alerijisinin yetersiz ve dengesiz beslenmeye yol açmaması için de ayrıca dikkatli olunması gerekiyor” dedi.
DHABesin alerjilerinin son yıllarda çocuklarda görülme hızının giderek arttığına dikkati çeken Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk İmmünolojisi ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Dr. Serdar Nepesov, “Bir besinin yenilmesinden sonra ortaya çıkan her türlü istenmeyen sağlık sorunları olarak tanımlanan besin alerjisi, özellikle batı tipi yaşam tarzında hayat süren toplumlarda önemli bir problem olarak karşımıza çıkıyor. Bugün çocuklardaki görülme sıklığının yüzde 1-10 arasında olduğu tahmin ediliyor. Daha hayatın ilk yılında yüzde 2.5 çoklu gıda alerjisi, yüzde 3 oranında da ciddi alerjik reaksiyon olarak görülüyor. 20 yıl içinde besin alerjisi nedeniyle hekime yapılan başvuru sayında da 3 kat artış gözlemliyoruz. Üstelik aynı dönem içinde besin kaynaklı anafilaksi oranının da yüzde 100 arttığı ortaya çıktı” diye konuştu.
“ALERJİK ÖZELLİKTE 170 BESİN VAR”
Besin alerjisinin, hem hayatı, hem de yaşam kalitesini etkileyen ciddi reaksiyonlara yol açması açısından önemli bir sağlık sorunu olduğunu söyleyen Dr. Serdar Nepesov, “Alerjiye bağlı olarak bazı besinlerden uzak durulması gerektiğinden büyüme ve gelişmelerinin etkilenmemesi için de bu çocukların yeterli ve dengeli beslenmesi ayrı bir önem taşıyor. Dolayısıyla tanı alan çocukların yeterli beslenmesine çok küçük yaşlardan itibaren çok dikkat edilmesi gerekiyor. Birçok besin kaynağında alerjenik özellikler bulunuyor. Sorunun ortaya çıkmasında etkili pek çok faktör var. Bunlardan bazılarının genetik yatkınlık, hijyen hipotezi, doğum şekli, beslenme alışkanlıkları, mevsim, düşük D nvitamini düzeyi ve omega 3 alımının az olması olarak sıralayabiliriz. Besin alerjisinden en sık sorumlu tutulan gıdalar arasında ise inek sütü, yumurta, fıstık, kuruyemişler, soya, buğday, balık ve kabuklu deniz hayvanları geliyor. Ancak doğada yaklaşık 170 tane alerjenik besin bulunuyor” ifadelerini kullandı.
“EN SIK DA CİLTTEKİ DEĞİŞİKLERDEN FARK EDİLİYOR”
Çocuk İmmünolojisi ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Dr. Serdar Nepesov, “Alerjen besinleri tüketenlerde etkiler hafiften hayatı tehdit eden ağır bulgulara kadar değişebilir ve vücudun tüm sisteminde değişiklik görülebilir. En sık da ciltteki değişiklerden fark ediliyor. Besin alerjisi olan çocukların yüzde 70-75‘inde erken dönemde kızarıklık, kaşıntı, ürtiker, döküntü, anjiödem, geç dönem ise egzama görülebildiğini biliyoruz. Bunun yanında çocukların yüzde 13-34’ünde erken dönemde bulantı, kusma, kolik tarzı ağrı, ishal, geç dönemde ise reflü, mukuslu kanlı dışkılama, kilo alamama ve besini reddi gibi şikeyetler ortaya çıkıyor. Besin alerjilerinde nadir de olsa burunda kaşıntı ve akıntı, hapşırma, ses kısıklığı, öksürük, hırıltı/hışıltı, nefes darlığı görülebiliyor. Çocukların yüzde 1-4’ünde anafilaksi görüldüğünü ve bu durumun bazen ölümcül şekilde seyredebildiğini söyleyebiliriz. Anafilaksi duyarlı kişilerde etken maruziyeti sonrası gelişen ani, hayatı tehdit eden sistemik reaksiyondur. Anafilaksi geliştiği anda dakikalar içerisinde farkedilip müdahale edilmesi hayat kurtarıcı olmaktadır. Besin alındıktan sonra erken tip reaksiyon dakikalar içinde ortaya çıkıyor, Geç tip reaksiyon ise 72 saatten sonra ortaya çıkıyor” dedi.
“YAŞLA BİRLİKTE BAZI BESİN ALERJİLERİ KAYBOLABİLİYOR"
Sorunun varlığını tespit etmede ayrıntılı öykünün çok büyük önem taşıdığını söyleyen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk İmmünolojisi ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Dr. Serdar Nepesov sözlerine şöyle devam etti:
“Serumda spesifik antikor ölçümü, deri testi, tanısal eliminasyon ve besin provokasyon testleri gibi tanı yöntemlerinden faydalanılıyor. Bu sayede çocuğun hangi besinlere alerjisi olduğu ortaya çıkarılıyor. Anne sütü ile beslenen bebeklerde anne sütüne altı aya kadar devam edilmeli. Ancak bu durumda alerji yapan besinin annenin diyetinden çıkarılması önem taşıyor. Eğer rejim gereği anne, süt ürünlerini tüketmiyorsa kalsiyum ve D vitamini desteğine ihtiyaç duyuyor. Anne sütüne ek olarak mama alan bebeklerin hipoallerjen mama almaları gerekiyor. Birçok ailenin bu durumda çözüm olarak tercih ettiği keçi-koyun sütünün protein içeriği inek sütü ile benzer olduğu için alerjik reaksiyonlar görülebiliyor. Bununla birlikte besin alerjisi olan çocuklarda atopik egzama, alerjik rinit ve astım daha sık görülmektedir. Bu yüzden çocuklar bu açıdan da takip edilmesi önem taşıyor. Yaşla birlikte bazı besin alerjileri kaybolabiliyor. Örneğin yumurta ve inek sütü alerjilerinin bir çoğu iki yaşında düzelir. Düzelmeyen hastalar için aşı tedavisi uygulanabilmektedir. Bununla birlikte kabuklu deniz ürünleri ve kuruyemiş alerjileri ömür boyu sürebildiğinden bu gıda alımı sonrası alerjik reaksiyon gelişen kişiler hayatının her döneminde bu besinlerden uzak durmalı, yanında ani reaksiyon gelişmesi durumunda uygulanması gereken ilaçlar taşımalıdır.”