Çocuk yaşta evlendirilen üç kadının hikayesi: 'Biz yaşamıyoruz, ölüyüz'
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele günü için çocuk yaşta zorla evlendirilen ve evlilikleri boyunca şiddetin her türlüsüne maruz bırakılan, aynı aileden üç kadınla konuştuk.
Tuğba ÖzerTürkiye’de kadınların mücadelesi son yıllarda daha da görünür bir hal alsa da aslında yıllar öncesine dayanıyor. Hatta öyle ki kadınların düzenlediği ilk kitlesel yürüyüş dayağa karşı yapılıyor. Kadınların talepleri bu kadar basit aslında: dövülmemek ve öldürülmemek. Geçen zamanda kadınların mücadelesi birçok şeyi değiştirse de gidilmesi gereken hâlâ uzun bir yol var önümüzde. Şimdi biraz da asıl konuşması gerekenlere söz verelim, yani şiddeti yaşayan kadınlara...
Ümraniye’de bir evdeyim. Karşımda üç kadın, hikâyelerini anlatmak için bekliyorlar. Kız kardeşler Gurbet (36), Ayten (40) ve halaları Kibar (60). Akraba olan bu kadınların üçü de şiddet mağduru. Ayten “Bizim yaşadıklarımızdan roman olur, yaz gazeteye” diyor, “Ama adamızı yazma” diye de tembihliyor. Yedikleri dayakları, psikolojik şiddeti, bizzat eşleri tarafından uğradıkları cinsel saldırıları anlatıyorlar. Sanki alelade bir konudan bahsediyoruz. Kötülüğün sıradanlığı da işte tam burada başlıyor.
‘EN AĞIRI PSİKOLOJİK ŞİDDETTİ’
Çocuk yaşta evlendirilen Gurbet, “Ben aslında geçmişimi hatırlamak istemiyorum, çünkü çok acı çektim” diyerek konuşmaya başlıyor: “Ailem beni 12-13 yaşlarında zorla evlendirdi. Evlendiğim tarihi bile hatırlamıyorum. 14 yaşında anne oldum. Yaşıtlarım gelip bana ‘Ne yapıyorsun’ dediklerinde bebeğimle oynuyorum diyordum. Evlendirildiğim adamla aramda yaklaşık 20 yaş vardı. Çocuklarla birlikte, sanki onlar benim arkadaşlarımmış gibi büyüdüm. Sorumluluğun ne olduğunu bilmiyordum ve bana yüklenen sorumlulukları yerine getiremiyordum. Eşim bu yüzden sürekli bana şiddet uyguluyordu. Evlendiğim gibi şiddet başladı zaten. Hamilelik döneminde de şiddet gördüm ve sürekli devam etti. Ama bana göre şiddetin en ağırı psikolojik şiddetti.”
'AİLELER ÇOCUKLARINI SUSTURMASINLAR'
Gurbet, eşi artık eve gelmemeye başlayınca ayrılma kararı aldığını ise şöyle anlatıyor:
“Benim ekonomik özgürlüğüm yok, diplomam yok. Bu yüzden aileme sığınıyordum bana destek olmaları için ama ne maddi ne de manevi destek oldular. Ama ben yine de tek başıma da olsam ayrılmaya karar verdim. Kendi çabalarımla gidip ilkokul diplomamı aldım. Çalışmaya başladım.”
Gurbet yaşanan kadın cinayetlerine de tepki göstererek, “Sesini duyurmayan şiddete maruz kalan kadın kadınlar seslerini duyursaydı belki yine devlet bir şey yapardı. Ama devlet de bir şey yapmıyor. Adam kadını öldürmekle tehdit ediyor, kadın gidip şikayetçi oluyor. Sonra gidip öldürüyor. O adama artık müebbet versen ne olur?
Bir kadın çektiği acıyı dile getirecek. Eşine söyleyecek eşi çare olmuyorsa, annesine söyleyecek o da olmuyorsa babasına. Çevresindeki herkese sorununu söyleyecek. Çözülmüyorsa da kendisi çözecek. Bulamadıysa da başını alıp gidecek. Anneler babalar çocuklarını sahipsiz bırakmasınlar. Çocukları onlara bir şey diyorsa mutlaka dikkate alsınlar. Çocuklarını dinlesinler, susturmasınlar” diyor.
Gurbet, 17 yaşındaki kızını okutamadığını ve desteğe ihtiyaç duyduğunu da belirtiyor.
‘BİZ YAŞAMIYORUZ, ÖLÜYORUZ’
Ayten de ailedeki çok sayıda kadın gibi çocuk yaşta zorla evlendirilmiş. Evlere temizliğe giden Ayten 25 yıldır devam eden evliliğinde cinsel ve fiziksel şiddete uğradığını söylüyor ve yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Ben de kardeşim gibi çocuk yaşta, 14 yaşında evlendirildim. Eşim benden 15 yaş büyük. 14 yaşındayken çocuğum olmuyor diye doktor doktor gezdirdiler beni ve doktorlar hiçbir şey yapmadı. Tersine hamile kalmam için ilaç verdiler. Şiddet daha ilk geceden başladı. Eşim tarafından cinsel saldırıya uğradım, hâlâ da uğruyorum bazen. Ben feci şekilde şiddet gördüm. Kolum, dişlerim kırıldı, hastaneye kaldırıldım. ‘Konuşursan seni eve gelince öldürürüz’ diye tehdit edildim. Merdivenden düştüm gibi şeyler söyledim hep. Ailem yanımda değildi. Annem bana ‘Sus namusuna sahip çık ve sus’ dedi hep. Biz böyle bastırılarak yaşadık.”
“Benim yaşadığım şiddet küçük bir odada başlıyor” diyen Ayten, şöyle devam ediyor: “Karşı koyduğum zamanlarda da şiddet gördüm hep. Komşularım, herkes benim eşimden dayak yediğimi biliyor. Çevremdeki kadınlar da benimle aynı şeyi yaşıyor. Hangisinden yardım isteyebilirim ki? Bırakın artık bu kadınların ruhuna saldırmayın. Bir kadının ruhu öldüğü zaman zaten yaşayan bir ölüdür artık. Biz kadın olmadık, genç kız olmadık sevmedik, sevilmedik. Bazen diyorum; keşke biri bizim elimizden tutsa, ama tutan yok. Biz yaşamıyoruz, ölüyoruz.”
Ayten, “neden boşanmıyorsun” diye sorduğumda ise şu yanıtı veriyor: “İmkânım yok. Her gün temizliğe gidemem, başka bir gelirim de yok.”
'BUNUN BİR DE EVE DÖNÜŞÜ VAR'
60 yaşındaki Kibar eşinden hâlâ şiddet görüyor. Evlendiği günden itibaren evin tüm yükü ona yüklenmiş. Hem çocuk hem yaşlı bakımı hem de ekonomik yükü kaldırmaya çalışırken yediği dayaklar da cabası…
Bu sefer Kibar anlatmaya başlıyor yaşadığı şiddeti: “Eve geliyordu ve ortada hiçbir neden yokken illa beni dövüyordu. Bir keresinde kafama demirle vurdu, hastaneye kaldırıldım. Hastanedekiler şiddet gördüğümü anladı, ancak ben korkumdan söyleyemedim. Polise söylesem bunun bir de eve dönüşü var. Benden sürekli para istiyor, git çalış diyor. Bir defasında da sehpayı kafamda kırdı. Kendimi öldürmeyi çok defa düşündüm ama çocuklar var. Şiddet hâlâ devam ediyor.”
*Kadınların isimleri değiştirilmiştir.