Çocuk ruhunda bilye yarası
Patlamanın olduğu sokakta kaldırıma oturmuş çocukların sohbetine kulak misafiri olduk. Birinin annesi kurbanları görmesin diye gözlerini kapatmış, diğerinin babası onu ölenler arasında aramış. Babasına ben buradayım diye bağırmış, duyuramamış...
Miyase İlknurHer şeyin olağan gittiği bir ülkede veya şehirde çocukların kendi aralarındaki sohbetlerini hepimiz aşağı yukarı tahmin edebiliriz. Çocuk sohbetlerinin ana gündem maddesi oyuncaklar, okuduğu ya da izlediği çizgi kahramanlar, gezip gördüğü yerler yeni keşfettiği kavramlardır çoğunlukla. Peki ya terörün gölgesinde yaşayan ya da terörü bütün dehşetiyle yaşamış, etmiş çocuklar ne konuşurlar aralarında birçoğumuz bilmiyordur. Biz de öyle... Ta ki Antep saldırısında patlamanın olduğu sokakta kaldırım taşlarına oturmuş çocukları dinleyinceye kadar. Dün öğlen saatlerinde Beybahçe Mahallesi 91007 No’lu sokakta patlamanın olduğu evin önündeyiz. Sokakta neredeyse yetişkin yok gibi. Patlamadan zarar görmüş evler terk edilmiş. Sokakta sadece çocuklar var. Patlama anına ilişkin anılarını anlatıyorlar birbirlerine.
Ben buradayım baba
O meşum gecede birçoğu sokağın iki tarafından sıra sıra dizilmiş katliam mağdurlarını görmüşler. Bir tanesi “Annem ben görmeyeyim diye gözlerimi kapattı” diyor. Bir diğeri babasının ölenler arasında kendisini aradığını, “Ben buradayım baba” diye bağırmasını duymadığını söylüyor. Annesinin kendisini bulup babasına gösterdiğinde ise babasının kendisine sarılarak ağlamasını anlatıyor.
Her çocuk arkadaşlarına kaç yakınını kaybettiğini parmak hesabıyla ve isimlerini sayarak aktarıyor. Yakınını kaybetmeyenler de evlerindeki hasar tespit raporunu sunuyor arkadaşlarına. Yaşı 7-8 yaşlarında, sarı kafalı, kırmışzı tişörtlü olan biraz abartmış olacak ki, yanında oturan aynı yaşlardaki arkadaşı tarafından dirseğiyle dürtülerek “Atma oğlum sizin ev buraya uzak. Bizim evde bile o kadar eşya kırılmadı” diyerek uyarılıyor. Sarı kafalı oğlan hemen savunmaya geçiyor: “Ama biz de yakınlarımızı kaybettik. Ölenlerin hepsi sadece senin akraban mı? Onlar bizim de akrabamız.”
Bak duvarlarda bir sürü delik
Acılarını yarıştıran çocuklar sonra yerlerinden kalkıp düğün evinin karşısındaki Suriyelilere ait evin yerinden fırlamış pencerelerinden içeriye bakıp bu kez patlamaya yol açan bombanın içeriğini konuşmaya başladıklarında irkiliyoruz. Yaşça diğerlerinden daha büyük olan ve sol alnında hafif bir yara izi olan çocuk bombanın parça tesirli olduğunu söylüyor. “O ne demek ula” diye soran diğerlerini bilgiç bilgiç aydınlatmaya koyuluyor:
“Abim anlattı, bombanın içine bilye ya da çivi koyuyorlarmış. Bomba o zaman daha iyi patlıyormuş. Evleri bile yakabiliyormuş. Bak duvarlarda bir sürü delik açılmış. İşte bu delikler o yüzdenmiş.”
Vantilatör nasıl kırılmadı?
Diğerleri ilk kez duydukları bu bilgiyi dikkatle dinliyorlar. Sonra yine Suriyelilerin evinin içini gözetlemeye devam ederek, odanın ortasında bir tek serinlemek için konulan vantilatör ile duvarda asılı olan bir çocuk pantolonuna takılıyorlar. Pantolonun ölen Suriyeli çocuğa ait olup olmadığını tartışıyorlar. Ve o patlamada diğer eşya kırılırken nasıl olup da vantilatörün kırılmadığına kafa yoruyorlar.
Onları orada bırakıp taziye evi olarak kullanılan Şahinbey Belediyesi’nin sosyal tesislerine gidiyoruz. Kadınlar ağlaşırken orta yerde koşuşturan, halının üzerinde taklalar atan boy boy çocuklar. Küçükler olan bitenin farkında değiller. Yaşı biraz daha ileri olanlar meraklı gözlerle ağlaşan kadınları süzüyor. Annelerinin boynuna sarılarak, gözyaşlarını silerek kendilerinde teselli etmeye çalışıyor.
Oğlum ne bu korku!
Akşam Gaziantep Havalimanı’nda bekleme salonunda tanık olduğumuz bir olay terörün çocuklar üzerindeki etkisini bir kez daha gözümüze sokuyor. Genç bir anne, 10- 11 yaşlarında bir oğlan çocuğu bir de henüz okul çağına gelmemiş bir kız çocuğu uçak saatini bekliyorlar. Giyimleri kuşamlarından, aksansız Türkçelerinden patlamanın olduğu mahallenin sakini olamayacakları belli. Oğlan sürekli annesiyle didişiyor. Anne sonunda patlıyor:
“Oğlum yeter! Hayatında ilk kez uçağa binmiyorsun. Ne bu korku? Yeter sakin ol. Hiçbir şey olmayacak. Ne bombası ne patlaması, geçti gitti. Sakin olmaya çalış tamam mı?”
Uçağa bomba koydularsa...
Kendilerini izlediğimizi görünce, kadın anlatmak ihtiyacı duyuyor:
“Patlamanın olduğu yere bizim evimiz biraz uzakta. Belediyenin yaptırdığı sitede oturuyoruz. Ama bomba sesini biz de şiddetli bir şekilde duyduk. Çok korktu. Bir de sabaha kadar süren siren seslerinden etkilendi. Tutturmuş şimdi ya uçağa da bomba koydularsa ya da uçağı füzeyle düşürürlerse diye. Bir şey değil kardeşini de korkutacak.”
İşte bir terör eyleminin çocuk üzerindeki etkilerinden bölük pörçük enstantaneler. Bombanın açtığı fiziksel yaralanmalar bir süre sonra iyileşir. Ya çocuk ruhundaki travmalar nasıl iyileşecek ya da nasıl izler bırakacak? Düşünmemiz gereken konulardan biri de bu galiba.