Çocuk esirgeme kurumlarında tek yönlü dini değerler öğretilecek

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ‘Değerler Eğitimi Programı’ndaki konu başlıkları kamuoyunun gündemine oturdu. Çocuk esirgeme kurumlarında verilmesi planlanan ‘Değerler Eğitim Programı’ndaki konu başlıkları şöyle: “Allah sevgisi, peygamber sevgisi, Kuran’ı Kerim, batıl inançlar, gıybet etmeme, mahremiyet bilinci, emanet bilinci, ibadetin kazandırdıkları, şükür, sabır, merhamet, ümitvar olma, kanaatkarlık, temel ilmihal bilgileri, kul hakkı, kendi bedenine saygı, paylaşma, yardımlaşma, zararlı alışkanlıklar, hoşgörü, alçakgönüllülük”. Aile Bakanlığı’ndan edinilen bilgiye göre ‘Değerler Eğitim Programı’ geçtiğimiz hükümet dönemi Diyanet İşleri Başkanlığı ile birlikte kararlaştırıldı. Mevcut durumdaki bakan Ayşen Gürcan döneminde ise programın alt başlıkları tamamen kararlaştırılarak imzalar atıldı.

Esirgeme kurumunda bin 955 çocuk var

Aile Bakanlığı son verilerine göre 0-18 yaş grubunda toplam 106 bin 362 çocuğa hizmet veriliyor.  Bu çocukların 12 bin 542’si kuruluş hizmeti alıyor. Aile yanında 62 bin 995, aileye döndürülen 10 bin 762, evlat edindirilen 13 bin 825, koruyucu aile yanında bakımı sağlanan 4 bin 283, özel kreş ve gündüz bakım evlerinde ücretsiz bakılan ise bin 955 çocuk var.

Karabük çocuk evinin haberi yok

Program kapsamında pilot uygulama olarak da Bursa ve Karabük illeri seçildiği açıklandı. Karabük’te çocuk esirgeme kurumu olarak sadece  48 çocuk kapasiteli Güleç Sevgi ve Çocuk Evleri mevcut. Çocuk evi müdürlüğü projeden ilk defa telefonumuzla haberdar oldu. Mevcut durumda yurtta bu tarz bir ders sistemi yok. Ancak “Amacımız zaten bu çocukları topluma kazandırmak ise hoşgörü, sabır gibi eğitimleri biz her gün veriyoruz” diyen kurum müdürü çocukların milli eğitime bağlı okullara gittiğini ve orada adabı muaşeret kurallarını da, din kültürü derslerinde dua etmeyi de öğrendiğini söyledi.

“Çocuklar siyasi malzeme haline getiriliyor”

Gündem Çocuk Derneği’nden Emrah Kırımsoy çocuk odaklı yaklaşıma göre din odaklı eğitimleri ve kurumların mevcut durumunu şöyle yorumladı:

“Çocuklar açısından inanç sisteminin ‘özgürlük’ ve ‘seçim alanı’ mı yoksa ‘baskı unsuru’ mu olduğu tartışmasında; çocuğun insan hakları açısından yaklaşılmadığı sürece doğru sonuçlara ulaşmak mümkün değildir. Düzenlemelerin sadece tek bir dini, tek bir mezhebi temel aldığı için özgürlükçü bir yaklaşımın uzağındadır. Öte yandan soyut kavramların bazıları çocuklarda endişe, korku, kaygı yaratır. Bu yüzden soyut düşünmenin geliştiği gelişimsel süreçlere ötelenmesi gereken bir konudur. Çocukların hak ve özgürlükleri temel alınmadığında, hükümetin kendi ideolojisini yaymaya ilişkin bir uygulaması olduğuna işaret oluyor. Bu devletin doğrudan ayrımcılığıdır. Hükümet kısa süre önce okullarda ibadethane açılması uygulamasını da başlatmıştır. Uygulamalar çocukları yine siyasetin malzemesi haline getirildiğini göstermekte. Biliyoruz ki bütün kapalı kurumlar şiddet üretir. Mevcut durumda devlet koruması altında bulunan çocuklarla ilgili kurumlar bağımsız incelemeye kapalı. Devlet bir tehdit olarak gördüğü sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerin bu kurumları incelemesine izin vermiyor.  Çocukların bu kurumlarda etkin ve işlevsel hak arama mekanizmaları yok.”