'Çılgın usülsüzlük'
CHP’li Erdoğdu, “3. havalimanı projesinde göz göre göre yapılacak yolsuzluk millete küfreden işadamının gerçeği söylediğinin deşifresi” diyor.
Erk Acarer/CumhuriyetCHP’li Erdoğdu, “3. havalimanı projesinde göz göre göre yapılacak yolsuzluk millete küfreden işadamının gerçeği söylediğinin deşifresi” diyor
‘O müteahhit’ samimiydi
CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğru, Başbakan’ın çılgın projelerinin, aslında yolsuzluğa hazırlanan birer kılıf olduğuna dikkat çekerek, “Bunlar için usulsüz kanunlar çıkarıldı, ihalelerine fesat karıştırıldı” diyor. Erdoğdu, göz göre göre gerçekleştirilecek yolsuzluklara da örnek veriyor:“Müteahhit şirketler bastırıyor ve havalimanı kotunun 130 metreden 90 metreye düşürülmesini istiyor. 76.500.000 m2 büyüklüğünde havalimanı projesinin kotunu 40 metre düşürmek müteahhit şirketlere 2 milyar dolarlık kıyak anlamına geliyor.”
Mega projelerin maliyeti ne olacak ve bu para nasıl karşılanacak?
İstanbul’da “mega projeler” ve “kentsel dönüşüm projelerinin” 10 yıllık maliyetinin yaklaşık 400 milyar ABD Doları olacağı hesap ediliyor. Hükümet bunları, “Devletin kasasından para çıkmayacak” diye savunuyor. Yabancı sermaye rüyalarını ve kara para aklama hülyalarını bir kenara bırakalım. Bu para bal gibi de halkın cebinden çıkacak.
Projelerin hiçbir olumlu yanı yok mu?
Bu projelerin fayda maliyet analizi yapılmadı. Yapıldıysa da biz duymadık. Hiçbiri ne parlamentoda ne de başka bir platformda tartışılmadı. Bilim insanlarının görüşü alınmadı. Anadolu kan ağlıyorken bu kadar kaynağı İstanbul’a aktarmak da doğru değil. Üstelik Hazine ve Kalkınma Bakanlığı gibi bu işlerden sorumlu kuruluşlar bu projelere olumlu geri dönüş vermedi. Dahası ihaleleri rekabetçi ve şeffaf değildi. Tek olumlu taraf yok yani!
Söz konusu projelerden biri 3. Köprü…
Erdoğan’ın çılgın projeleri son kalan ormanlarımızı yok edecek. Bunu ben söylemiyorum, AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) söylüyor. İBB 200 milyon TL para harcamış. 400 bilim insanını iki yıl çalıştırarak “İstanbul’un anayasası” denilen 1/100.000 Ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı’nı çıkarmış. Bu ormanları yerleşime açmak İstanbul için felaket olur diyor. Planı İBB internet sitesinde bulabilirsiniz. Eğer 3. köprü yapılacaksa Silivri’ye, 3. havalimanı yapılacaksa iki köprü arasına yapılmalı ve tünellerle diğer iki köprüye bağlanmalıdır diyor.
Peki, bu ısrar neden, neden illa kuzey ormanları?
Çünkü ormanlar Hazine’ye ait; yani sahipsiz. Arsa maliyeti sıfır! Oltanın ucundaki yem olan mega projeler, arazi değerini artıracak. Bu araziler konut, AVM ve rezidans olacak. Sıfır maliyetli arsalar kat karşılığı sözleşmelerle TOKİ tarafından pazarlanacak. TOKİ ihaleleri sayesinde yandaş zengin olacak. Havuzlar dolacak!
3. havayolu projesinin çevre ve şehir için riski nedir?
Öncelikle çevredeki tüm binaların planlarının değişmesi gerekiyor. Bir havayolu inşaatına karar verilmeden önce 5 yıl rüzgâr ölçümü yapılır. Burada yapılmadı. Çevrede “döner rüzgârlar” var. Uçuş güvenliği için en riskli rüzgârlar bunlar. İstanbul kuş sürülerinin göç yolları üzerinde kurulu. Kuzey ormanları sürülerin mola yeri. Kuşlar uçuş güvenliği açısından riskli. Kuşlar uğramasın diye su kaynaklarını kurutacaklar ve daha fazla ağaç kesecekler.
Sık sık projelerin ihalelerine fesat karıştığını söylüyorsunuz…
Bir ihalenin rekabetçi ve saydam olabilmesi için ön koşul “açık” yapılmasıdır. Mevzuat, deprem, yangın, sel gibi felaket halinde veya çok ivedi işlerde ilana çıkılmadan sadece davet edilmiş birkaç firmayla ihale yapılmasına imkân veriyor. İlan edilmeyen ve sadece davet edilen firmaların katılabildiği bu ihalelere pazarlık yani “davetiye” usulü ihale deniyor. İhale açık olunca yolsuzluk yapmak zor! Çünkü ihaleye çok firma katılıyor. Yüzlerce aday firmanın gözü önünde yolsuzluk yapmak zor oluyor. Oysa ihale davetiyeli olursa, sadece ayarlanmış firmalar çağrılıyor. Yolsuzluk son derece kolaylaşıyor. Kentsel dönüşümle ilgili çıkarılan 6306 sayılı yasanın 8. maddesine bütün ihalelerin pazarlık usulü olacağına dair hüküm koydular. TBMM’de, defalarca anlattım; “Bu yolsuzluk hükmüdür” dedim, dinlemediler. Öte yandan mega projelerin ihaleleri kentsel dönüşümden çok daha kötü. Yap işlet devret ihaleleri yaptılar. İhaleler sırasında ihale yöntemi değişti. Proje maliyetleri belirsiz... İşletme süresinin ne zaman başladığını kimse bilmiyor. Şaibe çok.
Yani yolsuzluğa kılıf hazırlıyorlar…
Yapılacak yolsuzluklardan bir örnek vereyim. 3. havalimanı ihalesinin en önemli belirleyicisi havalimanının kotu, yani yerden yüksekliği. Havalimanının yapılacağı yerde +160 metreye kadar yükselen tepeler, -60 metreye derinliğe kadar inen çukurlar var. Bu devasa çukurların doldurulması gerekiyor. Şartnamede havalimanının kotu 130 metre olarak belirlenmiş. Bölgede bu yükseklikte bir havalimanı yapmak için milyarlarca metreküp kaya ve toprağın taşınıp bu devasa çukurların doldurulması ve 130 metrelik kot şartının gerçekleştirilmesi gerekiyor. Ancak ihale sonrası müteahhit şirketler bastırıyor ve havalimanı kotunun 130 metreden 90 metreye düşürülmesini istiyor. 76.500.000 m2 büyüklüğünde havalimanı projesinin kotunu 40 metre düşürmek müteahhit şirketlere 2 milyar dolarlık kıyak anlamına geliyor.
Bu duruma kimse engel olamıyor mu?
Bunu, Devlet Hava Meydanları Genel Müdürü Orhan Birdal’a sordum, boynunu büktü. “Bu ihaleye fesat karıştırmak olur” dedim. Konuyu yeni Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan’a da etraflıca anlattım. “Önüne gelecek, sakın kabul etme” dedim. Ama rant o kadar büyük ki ne genel müdürün, ne de bakanın bu yolsuzluğu engelleyebileceğini sanmıyorum. Bu yolsuzluk yapılacak! Yolsuzluğa onay verenler gelecekte Yüce Divan’da yargılanacak ve hüküm giyecekler. O günler geldiğinde üzülerek “Ben demiştim” diyeceğim.
Projelerin modeli ne?
Mega projeler özü itibarıyla kamu yatırımları. Devlet bu yatırımları kendi parasıyla yaparsa yapılan tesis devlete kalıyor. Kendisi işletip parasını cebine koyuyor. Ancak “benim param yok bunu müteahhit yapsın, belirli süre işletsin ve sonra bana devretsin” derse projenin adı Yap İşlet Devret (YİD) oluyor. 3. köprü ve 3. havalimanı projeleri YİD olarak ihaleye çıktı. İhaleyi kazanan müteahhit, finansmanı kendi bulacak. Sonra belirli sürede bu tesisi işletecek ve devlete devredecekti. Ama öngörüldüğü gibi olmadı. Devlet önce asgari gelir garantisi verdi. Yani köprüden araç geçmese de havalimanına yolcu gitmese de müteahhitin geliri garanti edildi.
Yani şaibe diz boyu...
Bu aşamada her cevabı yolsuzluk olan pek çok soru var... Madem Hazine hem geliri, hem finansmanı garanti ediyor neden YİD modeli uyguladınız? Devlet yapsaydı ve işletme hakkı devletin olsaydı? Müteahhitler neden bu tesisleri 25 yıl işletip parayı cebine atıyor? Madem Hazine garantisi verecektiniz neden bu garantileri ihale öncesi vermediniz? Bu garantiler ihale öncesi verilseydi devlet adına ihale çok daha olumlu sonuçlanmaz mıydı? Cevap anahtarları, “Yandaş”, “havuz”, “ayakkabı kutusu” ve “TÜRGEV”de saklı. “Milletin ...a koyacağız” derken o müteahhidin ne kadar samimi olduğunu şimdi anladınız mı?