CHP'li Kart, Erdoğan'a ihaleleri sordu
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na sunduğu soru önergesinde "FM radyo vericileri ve televizyon vericileri alımı için 4 ayrı ihale açılıp açılmadığı"nı sordu.
cumhuriyet.com.trCHP Konya Milletvekili Atilla Kart da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na sunduğu soru önergesinde, TRT'ye yönelik iddiaları gündeme getirdi.
Kart, 22-26 Eylül 2008 tarihleri arasında FM radyo vericileri ve televizyon vericileri alımı için 4 ayrı ihale açılıp açılmadığını sorarak, şunları kaydetti:
''2 ayrı ihalede alınan televizyon vericileri, aynı ürün niteliğinde değil mi? Bu 2 ihale, aynı teknik ve idari şartnameyle yapılmadı mı? 3 gün arayla yapılan ihalelerde aynı ürünler, aynı firmalardan farklı fiyatlara satın alınmadı mı? Aynı ürünler, daha düşük teklif veren firma yerine, neden daha yüksek fiyat teklif eden firmadan alındı? FM radyo vericilerinin alındığı firmayla sözleşme hangi tarihte imzalandı? İhale Komisyonu tutanağında, ihalenin idari şartnamesinde, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan alınan uygunluk belgesi mevcut gibi tutanak düzenlenmedi mi?''
"Savunmayı Türkçe yapacağım"
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, ''Hakkındaki iki dosyada, yasama dokunulmazlığının kaldırılmaması'' nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) Türkiye aleyhine açtığı davanın temyiz duruşmasında, kendisinin, Türkçe savunma yapacağını söyledi.
AİHM'de, milletvekili dokunulmazlığıyla ilgili Türkiye aleyhine açtığı dava konusunda açıklama yapan Kart, 2. Dairenin başvurusunu kabul ettiğini, Türkiye'nin de karara itirazda bulunduğunu anımsattı. Kart, davanın temyiz duruşmasının 4 Mart Çarşamba günü Büyük Dairede yapılacağını bildirdi.
Kart, ''Ortada, yargılanmamasına ilişkin şeklen bir Parlamento kararı bulunduğunu, bunun Parlamento'nun serbest iradesiyle tesis ettiği bir işlem olmadığını'' öne sürdü ve ''Bu işlem, Türkiye'deki demokrasi anlayışının sonucu, hükümetin talep ve talimatı üzerine tesis edilmiştir. Bu sebeple ortada bir Parlamento kararı değil, bir hükümet uygulaması vardır'' dedi.
Milletvekili dokunulmazlıklarına ilişkin uygulamaları örnekleriyle anlatacağını ifade eden Kart, şöyle konuştu:
''4 Mart'ta ne yapacağız? Bu söylemlerimizi daha geniş şekilde anlatarak, 2. Daire kararının, Büyük Daire tarafından onanmasını talep edeceğiz. Bunu sağladığımız zaman, bu konudaki karar kesinleşmiş olacak. Ondan sonra, kararın içeriğine uygun şekilde Türkiye'de mevzuat düzenlemesi ve uygulama yapılması noktasında yeni bir süreç başlayacak. AİHM kararları, Türk iç hukuk sistemindeki kararlar gibi uygulanması zorunlu olan kararlardır. Bunu başlatacağımıza inanıyorum.''
''Özel ve istisnai bir durum''
Kart, davanın ilk aşamasında Türkçe savunma yapmak için başvurduğunu, ancak kabul edilmediğini belirterek, şunları kaydetti:
''Mahkeme, 'Hayır, avukat getireceksin. Avukatın, İngilizce veya Fransızca savunma yapacak' dedi. Onun üzerine avukatım savunmayı İngilizce yapmıştı. Büyük Daire aşamasında da 'Kendim anlatmak istiyorum. Bu işi yaşayan, hukuki ve siyasi boyutunu bilen kişi olarak anlatmak istiyorum. Böylece mahkemenin kararını vermesinde katkı sağlamış olacağım' diye talepte bulundum. Mahkeme, kabul etti. Savunmayı, bizzat ben ve Türkçe yapacağım. Bu çok özel ve istisnai bir durum. Mahkemenin, bir yerde olaya verdiği önemi de gösteriyor.''
Davayı daha önce açmıştı
CHP'li Kart, dokunulmazlıklarla ilgili olarak TBMM'nin 22. Dönemi'nde, kendisiyle ilgili iki dosya hakkında, ''kovuşturmanın ertelenmesine'' dair karara karşı yaptığı itirazın, TBMM Genel Kurulu'nda reddedilmesinin ardından, 8 Şubat 2005 tarihinde AİHM'e Türkiye aleyhine dava açmıştı.
Dağıtım bölge ya da şirketlerinin özelleştirilmemesinin nedenini nedir?''
MHP İzmir Milletvekili Şenol Bal, ''strateji belgesine'' göre, öncelikli olarak elektrik dağıtım bölgelerinin özelleştirilmesi, ardından da üretim sektörünün serbestleştirilmesi gerektiğini belirterek, ''Aradan geçen 4 yıla rağmen dağıtım bölge ya da şirketlerinin özelleştirilmemesinin nedenini nedir?'' diye sordu.
Bal, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'in yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na sunduğu soru önergesinde, Yüksek Planlama Kurulu'nun (YPK) 2004 yılında aldığı kararla, elektrik üretim ve dağıtım sektörlerinin serbestleştirilmesine ilişkin ilke ve planların yer aldığı strateji belgesinin yayınlandığını anımsattı.
Belgede, öncelikli olarak dağıtım bölgelerinin özelleştirilmesinin tamamlanması, ardından da üretim sektörünün serbestleştirilmesinin öngörüldüğünü ifade eden Bal, aradan geçen 4 yıla rağmen dağıtım bölge ya da şirketlerinin özelleştirilmemesinin nedenini öğrenmek istedi.
Dağıtım bölgelerinin özelleştirilmesi tamamlanmadan, Özelleştirme İdaresinin, elektrik üretim sektörünün özelleştirilmesi çalışmalarına başladığını belirten Bal, önergesinde şu sorulara yer verdi:
''Bu durumda strateji belgesinde bir politika hatası mı yapıldı? Hazırlıkları süren ikinci strateji belgesi, bu politika hatasının bir sonucu mu? Elektrik üretim sektöründe, kamu termik santrallerinin orta ve uzun dönemde, arz-talep dengesinin sağlanması için öncelikli olarak rehabilite edilmesi gerekirken, bu santrallere ilişkin uygulamayı düşündüğünüz özelleştirme politikası nedir? Termik elektrik santrali özelleştirmeleri ile TKİ özelleştirmeleri arasında nasıl bir yöntem izlenecek?''
''SPK Başkanı'na soruşturma açacak mısınız"
CHP Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren'e yönelttiği soru önergesinde, Merkez Yayın Holding A.Ş'nin halka arz sürecinde yaptığı kotasyon başvurusuyla ilgili, SPK uzmanlarının, İMKB Yönetim Kurulunun 2006 tarihli kararına ilişkin çıkan haberleri ve SPK'ye yapılan şikayet dilekçesindeki iddiaları inceleyerek, rapor düzenlediğini anımsattı.
Rapora konu olan durumların, SPK Başkanı Turan Erol'un yazılı onay ve talimatıyla incelendiğini ifade eden Hamzaçebi, SPK uzmanlarının, İMKB Teftiş Kurulunca İMKB'nin ilgili hizmet birimleriyle sınırlı yaptığı incelemeyi, İMKB'nin tüm birim ve personelini kapsayacak şekilde genişlettiğini, İMKB'de kullanılan tüm sabit telefon ve faks hatlarıyla, mobil hatlardan Ekim 2006'da yapılan iletişimlerin tespit edildiğini kaydetti.
Hamzaçebi, SPK uzmanlarının yaptığı bu iletişim tespitinin, anayasa ve çeşitli kanunlara aykırı olduğunu savunarak, ''Rapora konu olan fiillerin tespiti için onay veren SPK Başkanı Erol, raporu düzenleyen SPK uzmanları, raporu işleme koyan ilgili daire başkanı ve kurul üyeleri hakkında, TCK hükümlerine göre, işledikleri suçun tespiti için soruşturma açmayı ve Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunmayı düşünüyor musunuz?'' sorusunu yöneltti.