CHP'den Arınç'a özür çağrısı
CHP Merkez Yönetim Kurulu, (MYK) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu ve İstanbul Milletvekili Çetin Soysal'dan özür dileme çağrısında bulundu.
cumhuriyet.com.trCHP MYK, Genel Başkan Deniz Baykal Başkanlığı'nda toplandı. Toplantıdan sonra CHP MYK adına yapılan açıklamada, Arınç'ın Meclis Başkanvekili'ne ait odaya izinsiz, davetsiz girmek suretiyle büyük saygısızlık yaptığı, Arınç'ın "Ben milletvekili olarak stres altındaydım, gittim" sözlerinin de yanlış yaptığının kabulü olduğu ifade edildi.
Bu durumun daha önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bütçe görüşmeleri sırasında TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'e yönelik "Siz mi susturursunuz, ben mi susturayım?" demesi gibi yürütmenin yasama üzerinde baskı kurması olduğu belirtilen açıklamada şöyle denildi:
"Bir baskın yapılmıştır. Başbakan Yardımcısı Arınç, yetkisi olmadığı halde Meclis'i, Yasama'yı temsil eden Meclis Başkanvekiline dönük saygısız ifadeler kullanmıştır. Yaptığı tam bir densizliktir. Grubumuz adına konuşan İstanbul Milletvekili Çetin Soysal'ın alkollü olarak Meclis'e geldiği yönündeki ifadeleri de tam bir iftiradır. Bu düzeye gelmiş, Meclis Başkanlığı yapmış, Başbakan Yardımcısı olan bir insanın böyle mahalle dedikodusu yapması son derece ayıptır. Eğer Meclis Başkanvekili'nin uygulamasında bir usulsüzlük görüyorsa İçtüzük açıktır. 69. maddeye göre söz alıp bunun gereğini yapar. 'Hayır öyle yapmam, ben gider Başkanvekili'nin odasını basarım, istediğimi ona söylerim' anlayışı kesinlikle kabul edilemez. Tam bir densizliktir. Arınç'ın hem Güldal Mumcu'dan hem Çetin Soysal'dan MYK olarak özür dilemesini bekliyoruz."
"Korku AKP'yi sarmış görünüyor"
Alınan bilgiye göre MYK toplantısında AKP'nin gündeme getireceğini ifade ettiği Anayasa değişikliği konusu da gündeme geldi. Genel Başkan Deniz Baykal, CHP olarak AKP'nin yargı bağımsızlığını zedeleyecek olan teklifine karşı çıkacaklarını açıkladıklarını, olası bir referandumun AKP'nin tavrına, uygulamalarına dönük bir plebisite dönüşeceğini belirttiklerini anımsattı.
Başbakan Erdoğan'ın geçen Pazar TRT'de katıldığı programda "AKP'nin bıçaksırtında olduğu, birkaç AKP'linin kafası karışabileceği ve o nedenle Anayasa değişikliğini yapamayabilecekleri" yönündeki açıklamalar yaptığını kaydeden Baykal, "Başbakan'ın esas korkusu referandumdur. Başbakan referandumdan korkmaktadır. Biz diyoruz ki; keşke referandum olsa ve AKP halktan boyunun ölçüsünü alsa. Bundan korktukları, bu yola gidemeyecekleri anlaşılıyor. Buna gidemezlerse yargı bağımsızlığına dokunulması önlendiği için bu, bizim sistemimiz açısından önemli bir başarı olur, yargı bağımsızlığını korumuş oluruz. Referandum millete karşı tuzaktır. Ama millete karşı tuzak kuranlar o tuzağa kapılabilirler. Bu korku AKP'yi şimdi sarmış görünüyor" diye konuştu.
"Hükümet TEKEL işçilerinin sorununu inat etmeden çözmeli"
MYK toplantısında 51 gündür Ankara'daki direnişlerini sürdüren TEKEL işçileri de gündeme geldi. TEKEL işçilerinin direnişinin sıradan bir işçi direnişi olmanın ötesine geçtiğini, Türkiye'deki pek çok sorunun ortaya çıkmasını sağladığını kaydeden Baykal, TEKEL işçilerinin direnişi sırasında çeşitli kesimlerin gösterdiği dayanışmanın Türkiye adına gurur verici olduğunu dile getirdi. Baykal, iktidara daha fazla inat etmeden sorunu çözme çağrısında bulundu.
"Bakkallara destek ziyaretleri yapacağız"
Baykal, MYK toplantısında gündeme gelen bakkalların durumuna ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Türkiye'de bakkalların hem ekonomik hem sosyal bir birim olduğunu, bakkalın veresiye defterinin incelenmesi durumunda o mahallenin sosyal haritasının çıkarılabileceğini vurgulayan Baykal, Fransa'dan bir örnek vererek dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın "Ben Baget üreten fırınları süpermarketlere ezdirmem" dediğini anımsattı. Hükümet'in yanlış politikasına karşı çıktıklarını ve bakkalları desteklediklerini bildiren Baykal, odaları ziyaret ederek bakkallarla dayanışmalarını göstereceklerini açıkladı.
"Darısı diğer davalara"
Doğan Grubu'nun Halkalı Vergi Dairesi aleyhine açtığı davayı kazanmasını da değerlendiren Baykal, "Bu karar medyaya dönük baskıların bir hukuki dayanağının olmadığını, bu baskıların tümüyle medyayı susturmaya dönük siyasi kararlar olduğunu ortaya koymuştur. Bu önemli bir olaydır. Yani, her şeye rağmen hukukun, yargının kararı, siyasi davranışları baskılarını önleyecek niteliktedir. Darısı diğer siyasi davalara" dedi.