'CHP yanlış yoldaydı, ne yazsak geleceklerdi'
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı AKP İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, CHP'nin yemin krizi ile ilgili yanlış yola girdiğini belirterek, "Ne yazsak geleceklerdi, gelmeleri de gerekirdi. Doğru yaptılar. Hoşgeldiler, şeref verdiler" dedi.
cumhuriyet.com.trTV8'de canlı yayına katılan Burhan Kuzu, yemin krizinin ardından imzalanan mutabakat metni ve CHP'li milletvekillerinin yemin etme kararını değerlendirdi. CHP'nin yemin etmeme kararının yanlış bir yol olduğuna vurgu yapan Kuzu, "Ne yazsak geleceklerdi, gelmeleri de gerekirdi. Doğru yaptılar. Hoşgeldiler, şeref verdiler" değerlendirmesinde bulundu. Mutabakat metninde CHP'nin dayanak olarak aldığı bir paragraf olduğunu belirten Kuzu, paragrafın yasa değişikliğini gösteren bir metin olmadığını sözlerine eklerken şunları söyledi: "Orada da deniyor ki, kurallar kimin elindeyse yorumlarken özgürlüklerle yine yorumlanmalı. Bu yasa değişikliğini gösteren bir metin değil. Belki mahkemelere, yasamaya, yürütmeye bir çağrı olarak düşünebiliriz. Kişileri meclise nasıl taşırız diye düşünmek doğru değil. Genel anlamda ele almak gerekir."
'Mutabakat metni Mevlana'nın çağrısı gibi'
Kuzu BDP'nin yemin etmeme kararına ilişkin de Başbakan Erdoğan'ın "siz kendinizi dışladınız" sözlerini anımsatarak "Diyarbakır'da ne işiniz var? Gelin toplantı yeri Ankara'dır. Diyarbakır'ı üs seçmiş gibi toplantı yapıyor. Bu kötü bir tablodur. Küçülmüş Türkiye'den fayda gelmez. Mutabakat metni Mevlana'nın çağrısı gibi. Ne olursan gel diyor. Gel burada çözelim beraber diyor" diye konuştu.
'Avrupa'daki hakime yılda, Türkiye'deki hakime günde 150 dava düşüyor'
Kuzu, Türkiye'de yargı yüküne ilişkin değerlendirmelerde de bulundu. Tutukluların miktarının mahkumlardan daha fazla olduğunu belirten Burhan Kuzu, "Diyelim ki tutukluluk süresini indirdiniz ve bu 5-6 kişiyi de çıkardınız. Diğer içeride kalanlar da çıkmış olacak. O zaman da bu siyaseten ne kadar doğru olur? Konuyu masaya yatırırken dünya ne yapıyorsa onlara bakarak, onu taşımakta yarar var. Mesela ben hakim açığını çok önemserim. Avrupa'da bir hakime yılda ortalama 150-200 dava düşerken Türkiye'de günde 100 küsür dava bakan hakimler var. Bu sadece bir konu. Olaya daha farklı yerlerden başlamak lazım" dedi.
'Güçler ayrılığının adı var kendi yok'
Başkanlık Sistemi üzerine de konuşan Kuzu Türkiye'de başkanlık modelini bilen çok az kişi olduğunu belirterek, modeli bilen ve bilmeyenlerin kurdukları cümleleri karşılaştırdı. Kuzu şöyle devam etti: "Kişi, başkanlık modeli diktatörlük getirir diyorsa bu işi bilmiyordur. Kişi, başkanlık modeli ile federal yapı gelir diyorsa bu işi bilmiyordur. Kişi, tek kişi yönetimi gelir diyorsa bu işi bilmiyordur. Fakat biri derse ki, 'Bu modeli savunuyorsun da, bu başkan bütçeye karışamıyor, kanun çıkarmada yetkisi yok, bu garibanın ne işi var?' o zaman o, bu işi biliyor demektir. Parlamenter modellerdeki başbakanlar, Amerika'daki başkandan 3 kat daha yetkilidir. Bizim muhalefete bunu anlatamıyorsun. Parlamenter modelde güçler ayrılığının adı var, kendi yok. Eğer benim gibi bir adam bu modeli savunuyorsa, bu büyük bir güvencedir. Ekim ayında bu konu mutlaka masada olmalı. Eğer bu memlekette kalıcı istikrar istiyorsak bu kalkınma hızının devamlılığını istiyorsak, bu modeli getirmek zorundayız. Modelin en büyük özelliği güçlü meclis, devamlı hükümet! Yasama ve yürütme gerçekten ayrılacak. Bütün mesele iyi niyetle oturup konuşmak. Diyelim ki ikna edemedik. Ne yapalım, koyarız bir tarafa, iyi sürünmeler derim bende. Zaten sürünüyoruz, devamı gelir. Bu modeli getiriceksek iktidar ve muhalefet beraber getirmeliyiz."