‘CHP ilk seçimde iktidar olacak’

Orhan Birgit ‘Her Şey Çok Güzel Olacak’ adlı kitabını ve yeni siyaseti anlattı

Gamze Akdemir

“Her Şey Çok Güzel Olacak” (Doğan Kitap), 91 yaşındaki usta gazeteci, yazar ve politikacı Orhan Birgit’in “Evvel Zaman İçinde”, “Kalbur Saman İçinde” ve “Ayağa Kalk CHP” adlı yapıtlarından sonra kaleme aldığı dördüncü kitabı. Birgit’in kitabında sadece bir gazeteci yazar olarak değil aynı zamanda uzun yıllar siyaset yapmış, CHP’de üst düzey görevlerde bulunmuş bir bürokrat olarak kaleme aldığı değerlendirmelerinin nirengi noktalarının başında fikir ve ifade özgürlüğü geliyor. Birgit’in sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
- Kitabınızın adını neden Her Şey Güzel Çok Olacak sloganı üzerinden verdiniz?
Bir umut ifadesidir çünkü; tertemiz, pırıl pırıl bir umudun ifadesi. Türkiye halkı son dönemde ifade özgürlüğü, ekonomik ve sosyal haklar bakımından bir girdaba sokulmuştur. Bu girdabın içerisinde de alamadığı haklarını sandık yoluyla alacağına inanmaktadır. Böyle bir ortamda Atatürkçü, aydın, genç bir siyasetçi Ekrem İmamoğlu da bu umudu sadece İstanbul’a değil ülke coğrafyasına yaymıştır.
- Kitabınız, 2002’de halkın oylarıyla iktidara gelen AKP’nin Cumhuriyet’in kazanımlarını, özvarlıklarını, milli hazinelerini olduğu gibi fikir ve ifade özgürlüğünü de yok etmeye çalışmasına ilişkin değerlendirmelerinizle başlıyor. Fikir ve ifade özgürlüğünü başa koyarak devam edelim...
Bakın, bu söyleşiyi yaptığımız bugün, bu saatlerde İstanbul’da, ifade özgürlüğüyle ilgili iki önemli dava görülüyor. Gezi davası ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na açılan dava. Ankara’da Yargıtay Başsavcılığı, Cumhuriyet gazetesindeki arkadaşlarımıza açılan davayla ilgili görüş açıklıyor, beraat istiyor. Vatandaşlarının en masum isteklerini terörle ilişkilendirmek, gazetecileri, aydınları, sanatçıları tutuklamak, yıldızı parlıyor diye partilerine tehdit olarak gördükleri siyasetçileri uyduruk gerekçelerle davalara boğmak ülkemiz ve insanlık adına büyük bir utançtır.

İki yıldız parlıyor
- Kaftancıoğlu ve İmamoğlu’nun yarattığı heyecanı, halkın desteğini nasıl değerlendiyorsunuz?
Bir kadının İstanbul gibi bir megapolde, böyle köklü bir partinin il başkanlığını söke söke alması büyük bir başarıdır. Hem kendisi hem de partisi açısından dinamik ve kararlı bir atılımdır. Kaftancıoğlu, ne yapacağını ve ne yapmayacağını bilerek hareket eden başarılı ve mert bir hanımefendi. Ekrem Bey ile de kısa süre önce bir araya geldik. Son derece pozitif, ayağını yere sağlam basan, kompleksleri olmayan, kimseyi ötekileştirmeden tüm ortak değerleriyle halkı kucaklayan, kulak veren bir kişi olduğunu bir kez daha gördüm Ekrem İmamoğlu bu hasletlerle ve Stefan Zweig’ın “Yıldızın Parladığı Anlar” adlı bir kitabındaki gibi o yıldızın parladığı anları doğru değerlendirerek hareket ediyor. Bir şey saptamış, çok saygıdeğer bir ihtiras; önce Beylikdüzü sonra İstanbul sonra Türkiye diyor. Geleceğe kendi adaylığını koyuyor ve emin adımlarla ilerliyor. İmamaoğlu da Kaftancıoğlu da ülkemizin parlayan iki yıldızı!

Kılıçdaroğlu sessiz bir kaplan gibi
- CHP, yükselen bu dinamizmin etkisiyle iç yönetim anlayışında nasıl bir yenilenme sağladı/sağlıyor?
CHP’nin eskiden bu yana yanlışlarından biri her iki CHP’linin birbirini sevmemesi, devamlı kavga edip partiyi zayıf düşürmesidir. Şimdi ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun basiretli yönetimi sayesinde bir kere hizipler ortadan kalkmıştır. Kılıçdaroğlu, sessiz bir kaplan gibi bekliyor. Ne zaman öne atılacağını, hamle yapacağını biliyor. CHP’nin şu anda üç ana direği var. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Canan Kaftancıoğlu ve Ekrem İmamoğlu. CHP, ilk seçimlerde iktidardır. Bir önceki kitabımın adı gibi “CHP Ayağa Kalktı”. Şu anda CHP’nin her türlü art niyetli eleştirilere sırt çevirerek, vatandaşın sesi olması çok önemlidir. Mesela son seçimlerde HDP’li pek çok vatandaş gelip İmamoğlu’na oy verdiler. Bunu kompleks yapıp CHP’ye “sen PKK’lılarla işbirliği yaptın” demeleri trajikomiktir.

Millet ‘Yeter artık’ dedi
- Sizce son seçimlerin ortaya koyduğu duygunun ifadesi nedir?
Seçmenlerin “yeter artık” dediğini ortaya koymuştur.
- “Karşılarında memleketin son 17 yılını iktidarda geçirmiş bir parti AKP var. Erdoğan’ın hesabı bitmez, kolay kolay bırakmayacaktır” argümanına yanıtınız?
Bakın Türkiye’de CHP’den sonra sayısız parti kurulmuştur. Kuyruklu yıldız gibi bir görünmüş sonra da kaybolmuştur. Gitmiştir, yoktur! Ayakta kalan ve kalacak olan Atatürk’ün de kurucusu olduğu partidir. CHP, çatının altındaki en önemli direktir. O partinin bazen baraj altında kaldığı da olmuştur, badirelerden geçmiş, darbeler görmüştür ama hep ayağa kalkmıştır. O nedenle hukuksuz kararları alan savcıların ve bu kararlara göre hareket etmek durumunda olan yargıçların iyice düşünmeleri lazım.
- Önemli değerlendirmelerinizden biri de; “Erdoğan’ın 24 Mart 2019 seçimleriyle başlayan süreçte en büyük yanlışı, yerel seçimi kendisi için bir referandum havasına dönüştürmesidir”. Açar mısınız?
Cumhurbaşkanı; ben, çok iyi konuşan bir eski hafızım. Ben konuştuğum zaman geniş halk kitleleri ayağa kalkıp fareli köyün kavalcısını izler gibi beni izler zannediyor. Bunda yer yer haksız değildi ama 17 yıl içinde yıprandı ve yıprattı! Zannetti ki bu hep böyle sürer! Erdoğan maalesef başka bir dünyanın adamı. Bugünkü Cumhuriyet rejiminin başkanı olmayı bırakın, yurttaşlığını bile kendi içine sindirememiştir. İki sarhoş, iki putperest söylemleri basit şeyler değildir. Cumhuriyet rejimiyle uğraşmaları, gericileri yüceltmeleri, sesini çıkaranı yargılamalar, çalınan, peşkeş çekilen milli hazineler, dikiş tutmayan ekonomi, artan yoksullaşma bıktırdı, gözleri açtı. Oktay Ekşi’nin kulakları çınlasın, böyle durumlarda; “Atatürk tokadı er geç insanın yüzünde patlar, o bize yetişir” diyordu.