Cezaevinde üniversite
Tutuklu Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Silivri'de aileleriyle görüştü.
Zehra ÖzdilekBoğaziçi Üniversitesi’nde Afrin operasyonu için lokum dağıtanları protesto etmelerinin ardından tutuklanan öğrenciler dün Silivri Cezaevi’nde aileleriyle görüştü. Çocuklarının morallerinin yüksek olduğunu söyleyen ailelerin en büyük sıkıntısı ise çocukların eğitim haklarından mahrum bırakılması. Deniz Yılmaz’ın babası Bülent Yılmaz, “Deniz vicdanlarının çok rahat olduğunu söyledi. En ufak bir kabahati kendilerinde görmüyorlar. Kısaca, ‘Biz yasal bir problem olduğunu düşünmüyoruz. Üniversite, barışla beraber bizim önceliğimiz. Üniversiteyi Boğaziçi’nde bize okutmadılar ama biz üniversiteyi buraya getirdik. Buradan kendimiz olanaklar el verdiğince eğitimimize devam ediyoruz. Koğuşta üniversiteye hazırlanan arkadaşlara matematik çalıştırıyorum. Herkese sevgilerimi iletiyorum’ dedi” ifadelerini kullandı. Agah Suat Atay’ın babası Cumhur Atay, “Oğlumun morali çok iyi, yerinde. Bir sorun olmadığını söylüyor. Bol bol kitap okuyorlarmış. Spor yapıyorlarmış. Bir an önce iddianamenin hazırlanmasını istiyorlar. Belirsizlikten dolayı rahatsızlar” dedi. Yusuf Noyan Öztürk’ün babası Oktay Öztürk de “Sağlık durumu iyi. Eğitimlerini içerden sürdürüyorlar. Ama şimdilik sınavlara giremiyorlar. Çocukların bir an önce serbest bırakılmaları istiyoruz. Eğitim haklarına kavuşsunlar”ifadelerini kullandı.
‘Eğitim hakları alındı’
Tevger Uzay Tulay’ın babası Teyfik Tulay ise şöyle konuştu: “Umutla dışardan güzel haberler bekliyorlar. Bizde onlar için her türlü kanalı deniyoruz. Umuyoruz ki en kısa sürede çıkarlar. Eğitim hakları ellerinden alındı. Özgürlükleri kısıtlandı. Bu çocuklar dünyanın en iyi üniversitelerinden birinde okuyor. Bu duruma düşmeleri Türkiye için olumlu bir durum değildir.” Sonradan tutuklanan Enes Karakaş’ın annesi Aygül Karakaş, “Genel olarak iyiler. Bol bol kitap okuyorlarmış. Canlarını belirsizlik sıkıyor. Bir an önce özgürlüğe kavuşmasını istiyoruz” dedi.
‘Barış için bedel öderiz’
Deniz Yılmaz’ın babası Bülent Yılmaz, annesi Neşe Yılmaz, Yaren Tuncer’in dedesi Hasan Yıldız, dün gazetemize dayanışma ziyaretinde bulundu. Gazetemizin Şişli’deki binasına gelerek Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu’ya geçmiş olsun dileklerini ileten aileler tutuklu çocukların sıkıntılarını anlattı. Yılmaz’ın babası Bülent Yılmaz, ortada büyük bir gaddarlık olduğunu belirterek çocuklarının toplumsal olaylardan, politik gelişmelerden uzak insanlar olmadığını söyledi. Bülent Yılmaz, şöyle devam etti: “Uluslararası basını takip ediyorlar. Birden fazla dil biliyorlar. Bu toplumun da sorunlarına son derece duyarlılar. Bir buçuk aydan beri bu çocukların eğitim hakları ellerinden alınıyor. Alınışları zaten son derece taravmatik, kar maskeli, uzun namlulu silahlarla... Bir buçuk metrelik pankartın tahkikatı ne kadar uzun süre olabilir. Ben bireysel olarak şöyle diyorum, barış için bir bedel ödenmesi gerekiyorsa herkes ödesin. Öderiz. Çünkü barış çok kıymetli. Ama bu çocuklar artık bedelini ödemişlerdir. Biz eğitim ve öğrenim haklarının bir an önce onlara verilmesini istiyoruz. Onların elinden bu hak alındı ama çocuklar orayı da üniversite ortamı gibi değerlendirmeye çalışıyor. Bizim çocuklarımız ihtiyaç olarak ilk kitap istediler.”
Bu çocuklardan korkmayın
Türkiye’nin koşullarında barış demenin suç olarak değerlendirildiğini dile getiren Yılmaz, “Çocuklar barış dedi. Eğer suçsa bizde barış diyoruz. Biz de bu suçun ortağıyız. 20’yi aşkın öğrenciyi gözaltına aldılar. 13’ünü tutukladılar. Diğerlerini adli kontrolle serbest bıraktılar. Aslında bu bütün öğrenciler için uygulanmalıydı. Ama âleme ibret olsun diye bu çocukları alıp Silivri Cezaevi’ne koydular. Devleti yönetenlerin öğrencileri hedef almasını bir yanıyla trajikomik görüyoruz. Kongrelerde bu meselenin bir partinin temel meselesi gibi konuşulması işin başka boyutu. Bu çocuklardan bu kadar korkmasınlar. Eğitim haklarını versinler” diye konuştu.
‘Bizden kitap istiyor’
Yaren Tuncer’in dedesi Hasan Yıldız ise “Benim torunum, garibana hep yardım eden, haçlığını yediren 18 yaşına yeni girmiş bir çocuktu. Annesi görüşe gittiğinde ‘Anne çiçekler açtı mı’ diye sormuş. Dolayısıyla 18 yaşındaki bir çocuk cezaevinde sıkılıyor. Kitap istiyor. İçerde ders çalışıyor. Biz her zaman arkalarındayız. Yargılancaklarsa eğer dışardan yargılamaya devam edilsin. Savcıya gidiyoruz savcı bizimle görüşmüyor. Meclis’e gittik. Bizim çocuklarımız kötü bir şey yapsa biz Meclis’e gidecek kadar düşüncesiz insanlar değiliz. Onların yeri cezaevi değil üniversite olmalıdır. Çocuklarımız ile doğru düzgün görüş yapamıyoruz. Çok üzülüyorum” dedi.