Çevik Bir: Emirleri uyguladım

28 Şubat Soruşturması çerçevesinde tutuklanan dönemin Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir, hükümetin, Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) ve zamanın Başbakanı'nın emir ve talimatlarını uyguladığını ifade etti.

cumhuriyet.com.tr

Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nin yürüttüğü 28 Şubat Soruşturması kapsamında tutuklanan ve tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan zanlılar, nöbetçi Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde verdikleri ifadede, suçlamaları reddetti.
"Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren devirmek, hükümetin görevlerini kısmen veya tamamen engellemek, engellemeye teşebbüs etmek, darbeye teşebbüs etmek" suçlarından haklarında soruşturma açılan 13 sanığın, Ankara Adliyesi'nde dün gün boyunca devam eden savcılık sorgularının ardından mahkemedeki ifadeleri de yaklaşık 15 saat sürdü.

Mahkeme, emekli Orgeneral Çevik Bir, emekli Tuğgeneral Ünal Akbulut, emekli Kıdemli Albay Serdar Çelebi, emekli Albaylar Yüksel Sönmez, Yahya Cem Özarslan, Ruşen Bozkurt, Oğuz Kalelioğlu, Cengiz Çetinkaya ve Alican Türk hakkında "haklarında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, sevk maddelerindeki eylemler için öngörülen cezanın alt ve üst sınırları ve bu maddelerin kaçma kuşkusu doğurması ile adli kontrol kararı verilmesinin yetersiz kalacak olması" nedeniyle tutuklanmalarına karar verildi.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Nöbetçi Hakimliği, savcıların tutuklanmalarını talep ettiği 12 zanlıdan Ümit Şahintürk ile Necdet Batıran ve Hamza Özaltun'un, 'mevcut delil durumunu' dikkate alarak, serbest bırakılmasına karar verdi. Mahkeme, serbest bırakılanların, yurt dışına çıkmamak suretiyle adli kontrol altına alınmalarına da hükmetti. Tutuklanma talebine karşı zanlıların avukatlarının Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne 7 gün içinde itiraz hakkı bulunuyor. 28 Şubat Soruşturması kapsamında tutuklanan ve tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan zanlılar, nöbetçi Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde verdikleri ifadede, suçlamaları reddetti.

"Suçsuzum"

Mahkemede verdiği ifadesinde emekli Orgeneral Çevik Bir, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini belirterek, hükümetin, Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) ve zamanın Başbakanı'nın emir ve talimatlarını uyguladığını ifade etti. Bir, ifadesinde suçsuz olduğunu da savundu. Bir'in Avukatı Vahap Bozkurt ise Batı Çalışma Grubu'nun (BÇG) MGK ve Bakanlar Kurulu kararları muvacehesinde kurulduğunun altını çizerek, "BÇG, MGK kararları ve Bakanlar Kurulu kararları uyarınca irticaya karşı tedbir alınması amacıyla oluşturulmuş olup, amacı irticai terörün Türkiye Cumhuriyeti demokrasisine ve Türk halkına ve hükümetlerine zarar vermesini engellemektir" dedi. 28 Şubat 1997 tarihli MGK'da MİT tarafından irtica ile ilgili ayrıntılı bir sunum yapıldığını anımsatan Bozkurt, 28 Şubat sürecindeki MGK kararları, dönemin Başbakanı'nın talimatlarının ve İçişleri Bakanlığı ile MİT'in irtica ile mücadele noktasındaki çalışmalarının istenmesi durumunda müvekkiline yöneltilen suçun vasfının ve niteliklerinin kesinlikle değişeceğini savunan Bozkurt, "Hükümet tarafından alınan MGK kararlarının esas amacı müvekkilimize isnat edilen suçlamanın tam aksine irticai teröre karşı mevcut hükümeti korumak için gerekli tedbirlerin alınmasıdır. Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan kendi isteği ile istifa etmiş ve ederken de diğer ortağı ila yaptığı protokol gereği görevi Tansu Çiller'e bırakmak üçere aynı partilerin hükümet etmeye devam etmesi amacı ile istifa ettiğini belirtmiştir. Ancak dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel hükümeti kurma görevini Mesut Yılmaz'a vermesi nedeni ile hükümet değişikliği olmuştur. Şayet Çiller ile Erbakan arasındaki protokol gereği Çiller Başbakan olsa idi mevcut hükümet görevine devam edecekti" değerlendirmesinde bulundu.

Mahkeme tarafından tutuklanan emekli Tuğgeneral Ünal Akbulut ise, suçlamaları kabul etmediğini ifade ederek, suçun hem maddi hem de manevi unsurlarının oluşmadığını savundu. Asli kadro görevi devam ederken şube müdürü tarafından BÇG'nın harekat konseptini hazırlamakla görevlendirildiğini vurgulayan Akbulut, mahkemedeki ifadesine şu sözlerle devam etti:

"Bu görevin ifası için MGK'nın 28 Şubat kararları, Başbakanlığın ve İçişleri Bakanlığının konu ile ilgili genelgeleri, Emniyet Genel Müdürlüğü, MİT ve karargahtaki diğer dairelerden toparladığım belgelerden istifade edilmiştir. Bu görev tamamen amirlerimden aldığım emir ve direktifler doğrultusunda ifa edilmiş olup, bir suç teşkil eden bir husus bulunmadığı kanaatindeyim. Batı harekat konsepti ile bağlantılı olarak konseptte yer alan hususların teferruatlı iş planına dönüştürülmesi için verilen emir gereğince batı eylem planı hazırlıklarına başlanılmış ancak bu çalışma bitmeden ben görevden ayrılmıştım. BÇG kurulduğu İç Güvenlik Harekat Dairesi'nde bu grup kurulduktan sonra 1.5 ay kadar çalıştım. Askerlik mesleğinin doğası gereği meslek hayatımın her safhasında olduğu gibi bu 1.5 aylık süreçte de yapmış olduğum tüm iş ve işlemler amirlerimin bilgisi ve talimatları doğrultusundadır."

"Hazar Denizi'nin ortasında görevdeydim"

Tutuklanan emekli Kıdemli Albay Serdar Çelebi, hakkındaki gözaltı kararını Hazar Denizi'nin ortasında görevde olduğu sırada öğrendiğini, savunma hakkını kullanmak için helikopterle kara çıktığını, pasaportunun eline geçer geçmez Ankara'ya geldiğini belirterek, suç tarihinde dönemin Başbakanı'nın askeri danışmanı olduğunu kaydetti. BÇG'deki faaliyetlerine Genelkurmay Karargahı'nda görevli olan İç Güvenlik Daire Başkanlığı ile Başbakan Askeri Baş Danışmanlığı'nın aynı şahıs uhdesinde birleşmiş bir ikiz görev olması nedeniyle başladığının, 28 Şubat kararları alındığında kendisinin Başbakanlık'ta görev yaptığının altını çizdi. İç Güvenlik Daire Başkanlığı'nın iş yükünün ağır olması nedeniyle Tuğgeneral Kenan Deniz'in isteği üzerine buradaki çalışmalara yardım ettiğini belirten Çelebi, "Benim orada yaptığım görev bazı subaylarla Genelkurmay Başkanlığı'na gelen ihbar mektuplarını tasnif ekmekti. O günlerde halktan her gün ihbar mektubu geliyordu. İmzalı olanları iddiaların araştırılması için ilgili kuruma yasılmak üzere şubenin asli görevlisi olan subaylara bazen de istihbarat başkanlığına havale ediyordum" dedi. Atanma istediği halde Genelkurmay Karargahı'nda şifai emirle ve yetkisiz bir şekilde çalışmaya devam ettiğini belirten Çelebi, savcılıkta kendisine gösterilen belgeleri daha önce görmediğini savundu. Çelebi, kendisine savcılıkta gösterilen belgelerin kim tarafından hazırlandığının belli olmadığını öne sürdü ve suçlamaları kabul etmedi.

Mahkeme tarafından tutuklanan emekli Albay Yüksel Sönmez ise verdiği ifadede 1995 yılında önce Genelkurmay Başkanlığı Harekat Başkanlığı'na bağlı İş Güvenlik Daire Başkanlığı'nda Harekat Şube'de Cari İşlem Proje Subayı olarak göreve başladığını daha sonra da plan şubede özel harekat plan subayı olarak görevlendirildiğini ifade etti. Sönmez, Harekat Başkanlığı adına Dışişleri Bakanlığı'nda yapılan toplantılara katıldığına dikkat çekerek, BÇG'nda çalışmadığını ancak BÇG'nin toplantılarını kendi şubesinin çalışma salonunda bulunan toplantı masasında gerçekleştirildiğini ifade etti. Sönmez, şube müdürü tarafından kendisine verilen bazı yazıları hazırladığını belirterek kendisinin demokratik sosyal hukuk devletine inandığını kaydetti. Emekli Albay Yahya Cem Özaslan da Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı, İKK ve Güvenlik Daire Başkanlığı bünyesinde çeşitli görevlerde bulunduğunu söyleyerek, İç İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde dinamik ve genç bir personelin görevlendirilmesi istendiği için burada faaliyete başladığını kaydetti. Savcılık sorgusu sırasında isminin geçtiği bir takım evrakların kendisine gösterildiğini ifade eden Özaslan, söz konusu evrakları ilk defa gördüğünü, daha önce görmesinin de mümkün olmadığının altını çizdi. Evrakların üzerinde kişiye özel damga bulunduğunu bu nedenle de ulaşmasının mümkün olmadığını vurgulan Özaslan, çalıştığı iç istihbarat şubeye 1995 yılında atandığı zaman giriş çıkış yapabilmesi için kendisi adına yetkilendirilmiş bir kart verildiğini ve bu kartla şubeye giriş-çıkış yaptığını belirtti. İsminin geçtiği bir başka listede ise kendisinin plan subayı olarak yer aldığını ve ilk defa savcılık da gördüğünü kaydeden Özaslan, en düşük rütbeli olması nedeniyle böyle bir tasarruf yapılmış olabileceğini savundu. Savcılık ifadesi sırasında bir takım dijital dokümanların varlığından bahsedildiğini anımsatan Özarslan, söz konusu dokümanlarda kendisine ait herhangi bir bilginin yer almadığını savundu.

"Hiçbir zaman konu ile ilgili bir emir almadım"

Tutuklanan emekli Albay Ruşen Bozkurt ise söz konusu dönemde proje subayı olarak çalıştığını, Abdullah Öcalan'ın Suriye'den çıkarılması için ilgili bakanlıklarla koordineli bir eylem planı içinde görev altığını kaydederek, "BÇG diye tabir edilen personelin benim 5 yıl süre ile görev yaptığım plan şube de çalışma mekanımı kullanması ve bu grubun koordinatörünün plan şube müdürü olma nedeni ile soruşturma ile ilişkilendirildiğim anlaşılmaktadır. Yaptığım göreler BÇG olarak adlandırılan faaliyetin görevleri arasında bulunmamaktadır. Benim de onların yaptığı görev kapsamında bir bilgim ve faaliyetim olmamıştır. Bana gösterilen emirler gizli kişiye özel niteliktedir. Bu emirleri ilk defa emniyetteki ifadem sırasında gördüm" dedi. Emekli Kurmay Albay Oğuz Kalelioğlu, subay çıktığı andan itibaren Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve hükümetinin varlığının devam etmesi için hayatı pahasına mücadele ettiğini, üsteğmenken Magosa'yı Kıbrıs Barış Harekatı'nda 8 bin kişilik Yunan-Rum kuvvetlerine karşı 250 kişilik mücahit taburu ve Magosa halkı ile bir ay savunduğunu ve gazilik unvanı kazandığını belirtti. Savaşın sonunda Magosa Belediye Başkanlığı'nın 10 bin imza toplayarak kendisine iki katlı villa ve bir araba verdiğini ancak kendisinin bunu kabul etmediğini belirten Kalelioğlu, Magosa'ya 42 parçalık bir özgülük anıtı yapıldığını orada Türk subayını temsilen yüzbaşı rütbesinde heykelinin dikildiğini söyledi. Çeşitli kursalar gördüğünü sonrasında da Psikolojik Harp Daire Başkanlığına atandığını ifade eden Kalelioğlu, "Psikolojik Harekat Dairesi'ni kurdum. Dış tehdit olarak Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimli, iç tehdit olarak PKK terör örgütünün yıkıcı bölücü propagandalarını nötralize etmek üzere çalışmalar başladık. 28 Şubat kararları ile ortaya çıkan BÇG'nun bizim daire ile hiçbir alakası yoktur. Emekli olduktan sonra öğrendiğime göre BÇG irticai tehdit üzerine çalışan bir teşkilattır. Hiçbir zaman konu ile ilgili bir emir almadım. 1997 yılında emekli olduktan sonra dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz'ın talebi üzerine danışmanlık görevi yaptım" diye konuştu.

Tutuklanan emekli Albay Cengiz Çetinkaya ise şifai emir üzerine daha sonra adını BÇG'nin olduğunu öğrendiği gruba katıldığını belirterek, dairesinin asli görevi gereği sık sık Diyarbakır, Kuzey Irak ve Kıbrıs'ta psikolojik harekat faaliyetini icra etmek üzere görevlendirildiğini ifade etti. 10 Şubat 1998 tarihinde yaptığı bir değerlendirmeye istinaden BÇG'deki görevine son verildiğini belirten Çetinkaya, "Türkiye Cumhuriyeti devletinin demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olduğuna ve halk tarafından seçilen hükümetler tarafından yönetilmesi gerektiğine inanan biriyim. Milli iradenin üstünlüğüne inanıyorum. Seçilmiş hükümetlerinde demokratik yollarla iktidara gelip gideceğine inanmaktayım" dedi. Emekli Albay Ali Can Türk de irticanın uzmanlık alanları olmadığını belirterek suçlamaları kabul etmedi.

Nöbetçi mahkeme hakimliği tarafından serbest bırakılan Emekli Kıdemli Albay Ümit Şahintürk, kendisinin Niğde Emniyet Müdürlüğü'ne teslim olduğunu belirterek suç tarihinde Siirt'in Eruh İlçesinde görev yaptığını vurguladı. 1997 yılının Eylül ayına kadar bu görevde kaldığını altını çizen Şahintürk, dönemin hükümetinin istifa sürecini basından takip ettiğini belirterek, suçsuz olduğunu savundu. Serbest bırakılan emekli Başçavuş Necati Batıran ile emekli Hamza Özaltun ise suçlamaları kabul etmedi.