Çetelerin virüs ateşkesi...

Koranavirüs günlerinde uluslararası medya kuruluşlarının “insan hikâyelerini” konu alan haberlerini takip etmeye özen gösteririm.

Elif Günsel

Bu haberler, içinde yaşadığım veya yakından tanıdığımı düşündüğüm toplumların göz ardı edilmiş, üstü örtülmeye çabalanan arazlarını yansıtır. İzlediğim haberde de aynen öyle oldu. Hikâye sıradan görünmekle birlikte çok katmanlı... Kendi dünyalarımız dışında başka hayatlara ne kadar kapalı olduğumuz gerçeğine ayna tutacak cinsten.

“Bu bir mucize” diyor, kameralara gözlerinin içi parlayarak konuşan din görevlisi. Cape Town’da karantinanın başladığı ilk gün, birbirine rakip iki çete liderinin kendisini telefonla aradığını söylüyor. “Hey Peder, bugüne kadar senden özel bir ricada bulunmadık ama bu kez farklı. Açız, bize yardımın gerekli.”

Besin zincirine ulaşmada ilk halkada yer alan çete üyelerinin bile açlıktan kırıldığı bir ortamda, çaresiz durumdaki kentin varoşlarında yardımların adilce dağıtımında aksaklıklar yaşanıyor. Çete liderleri, nüfuz alanları içinde merhametsizce yürüttükleri silahlı çatışmalara ara verip yardım dağıtımını birlikte organize etmeye karar veriyor. Böylelikle hayalini bile kurmaktan çekindikleri plan, bir anda gerçek oluyor.

Yaşadıkları yoksul bölgede yıllardır terör estiren çete üyelerini kapı eşiklerinde görenlerin, tedirgin halde kendilerine uzatılan yardım paketlerini yakalayan elleri. Ne olur olmaz diye yarı açık bıraktığı kapı aralığındaki kadının çaresiz bakışları ve çete üyesinin yardım paketini uzatırken sergilediği cılız mağrur hali.

Kameralara doğru yürüyen çete üyesinin “Barış değil sadece bir süreliğine ateşkes ilan ettik” cümlesini bir lütuf gibi sunması ile haber sona eriyor. “Uyuşturucu, silah ve fuhuş ticareti” yapan, fidye için adam kaçıran, soygun ve cinayete karışan çete üyelerinin karantinada kontrol altında tutulmaları kentteki suç oranlarında ciddi düşüş sağlamış.

Basına yansıyan haberlere göre, cinayet vakalarında yüzde 72, darp ve tecavüz vakalarında yüzde 85, soygunda yüzde 70 azalma yaşanmış.

‘BOŞ ZİHİN, ŞEYTANIN OYUN ALANIDIR’

Güney Afrika, 26 Mart’tan bu yana sokağa çıkma yasağı uyguluyor. Devlet Başkanı Ramaphosa’nın ilk başlarda memnuniyetle karşılanan karantina kararı, süre uzadıkça yerini tahammülsüzlüğe bırakıyor. Gugulethu, Nyanga ve Philippi gibi teneke evlerden oluşan kentin yoksul bölgelerinde dip dibe yaşayanları, ağırlaşan ekonomik şartlarda karantina altında tutmak zor. Cape Town’da yıllardır film endüstrisinde çalışan bir arkadaşımın üst üste iptal olan projelerin ardından söylediği cümlenin içeriği de derinleşiyor.

“Uzun zamandır ilk defa o kadar çok boş vaktim var ki işsiz insanların çaresizliğini, güvencesizliğini ve hayat mücadelelerinde bir noktada suça karışmalarını anlayabiliyorum. Ne demişler, boş zihin şeytanın oyun alanıdır!”

Tavizsiz devam eden karantinada sigara ve alkollü içecekler temel ihtiyaçtan sayılmıyor ve satışı yasak. Şimdiye kadar yasaktan yaklaşık 600 milyon TL vergi kaybına uğrayan hükümet taleplere rağmen kararından dönmüyor. Sigara müptelaları Cederberg dağlarında yetişen Roobois çayını kağıda sararak beyinlerini aldatma yoluna giderken evde alkollü içecek yapma reçeteleri veren internet siteleri ziyaretçi akınına uğruyor.

Worldometer koronavirüs dünya istatistiklerine göre, yaşı 10 ile 30 arasında olan vakalarda ölüm oranı yüzde 0.2, 60 yaş üstü vakalarda yüzde 0.32, 65 yaş üstü olan vakalarda ise yüzde 6.4. Güney Afrika’nın erkeklerde ortalama yaşam süresi 60 yaş. Nüfusun sadece yüzde 3’ü 65 yaşın üzerinde.

Ülkenin yaş ortalaması 18 iken Avrupa kıtası yaş ortalaması ise 42. Karantina koşullarının hafifletilmesini isteyenler, salgında en önemli risk “yaş” ise virüs önlemlerine genç nüfus perspektifinden bakılıp yeniden bir değerlendirilme yapılmasını öneriyor. Keza derinleşen ekonomik kriz, halihazırda yüzde 40 olan genç işsiz probleminin çözümünü zorlaştırıp gelecek beklentilerini daha da köreltiyor.

SÜRDÜRÜLEMEZ YAPI

1984 Nobel Barış Ödülü sahibi Güney Afrikalı Desmond Tutu, karantina günlerinde kutlanan Bağımsızlık Günü’nün 26. yıldönümünde yaptığı açıklamada, 1994 yılında ülkesi için hayal ettiği vizyona henüz ulaşılamadığına dikkat çekiyor. Hedeflenen adil toplum seviyesine varılamamasının sorumluluğunu salt salgına yükleyemeyiz diyen Tutu, “Virüs -acımasız bir iyilik yaptı- artık sürdürülemez olan yapısal sorunları gözler önüne serdi” diyor.

Covid-19 salgını, başka toplumlara aitmiş gibi görünen kayıtsızlığı, eşitsizliği, yoksulluğu, iyiliği, kötülüğü görünür kılıyor. Dilbilimci ve aktivist yazar Noam Chomsky, “Salgın Sonrası Dünya” söyleşisinde “Koronavirüsün belki de iyi yanı, nasıl bir dünya istediğimiz konusunda insanları düşünmeye teşvik edecek olmasıdır” diyor.

Eğer salgından sonra eskisinin yerine konulacak bir “yeni dünya düzeninden” bahsediyorsak bugüne kadar üzerinde fikir birliğine varılamamış evrensel vizyonda, -dünya maneviyatının- en önemli maddesini merkeze koymaktan başka çare yok. Neredeyse yitirdiğimiz “insan onuru”.

elifgunsel@yahoo.com