Cengiz Çandar: Bu kadar yalancı ve zalim olabileceklerini düşünmedim
Cengiz Çandar, AKP ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a verdiği destek konusunda, “Zalim olma kapasitelerini fark etmedim. Akıl almaz derecede yalancı olabileceklerini aklıma getirmedim" dedi.
KEMAL GÖKTAŞ11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eski basın danışmanı Ahmet Sever, “Kapalı Kapılar Ardındaki Siyasi Sırlar – İçimde Kalmasın - Tanıklığımdır” kitabında Cengiz Çandar’la yaptığı söyleşiye de yer verdi.
Halen İsveç’te yaşayan Cengiz Çandar, kitapta AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a verdiği destek ile ile ilgili yaşadığı hayal kırıklığını anlattı. "Zalim olma kapasitelerini fark etmedim" diyen Çandar, şunları söyledi: “Yenildik ve yanıldık. (...) Bu hayatı yaşadığım için ne pişmanım, ne kimse tarafından kandırılmış ya da aldatılmış duygusuna kapıldım ve ne de kendimi kullanılmış olarak görüyorum. Ama gelinen noktada büyük bir yanılgıya kapılmış olduğumu da görüyorum. Bugün Türkiye’nin başında bulunan bazı insanlara ve en başta ‘Tek Adam’ olarak ortaya çıkan şahsa dair yanılgılar yaşamış olduğum da bir gerçek. Mevcut iktidar mensuplarının, ‘derin devlet’ denilen ve ömrüm boyunca karşısında mücadele etmeye çalıştığım yapıya bu kadar kolay teslim olabileceğini, onun bir parçası haline geleceğini, açıkçası, düşünemedim.
Zalim olma kapasitelerini fark etmedim. Müslümanlığın asgari ahlak ölçülerine sahip olmak gerektiğini varsaydığım için akıl almaz derecede yalancı olabileceklerini aklıma getirmedim. (...) Ne var ki, gelinen noktaya bakarak, ‘Bu kişilerle beraber olarak tekrar aynı mücadeleyi verir miydin?’ diye bir soru sorulsa, büyük bir gönül rahatlığıyla ‘Evet!’ diyemem doğrusu. En azından, 28 Şubat’ta yükseköğrenim hakkından yararlanamayan ve kamusal alanda ayrıma uğrayan başörtülülerin hakkı ve özgürlüğü için mücadele vermiş olmaktan ötürü, bunu bir demokratik hak olarak görmeye devam ettiğimden ötürü pişman değilim ama o başörtülülerin bir bölümünün bugün ne kadar insafsız, vicdansız, benim gibilerin karakter katlinde ne kadar ön aldıklarını görerek, yine aynı durum ile karşılaşsak, kendimi bundan yirmi yıl önceki gibi helak edeceğimi hiç sanmıyorum. Sorulsa, ‘Haklarıdır!’ derdim kuşkusuz ama kendimi onlar için helak etmezdim doğrusu.
Doğrusu, benim gibi bir insana bunları söyletmeyi başardıkları için, durup düşünmek lazım. Duyduğum, ne pişmanlık, ne aldatılmışlık, ne de kullanılmışlık. ‘Peki ne?’ diye sorulursa, kısaca söyleyeceğim şu: Büyük bir hayal kırıklığı!
<haber-yatay:978848,978021>