Cemil Çiçek'ten yeni anayasayla ilgili açıklama
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yarın yeni anayasayla ilgili siyasi partilerin genel başkanları ziyaret edeceğini anımsatarak, "Tabloyu önlerine koyacağım. Ama işi fazla uzatacak durumumuz yok. Çünkü seçimler kapıya geldi. Seçim ortamında bu işleri yapmak gerçekten zordur. Her işin bir zamanı var" dedi.
cumhuriyet.com.trTOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu ve beraberindeki yönetim kurulu üyeleri, yeniden TBMM Başkanı seçilmesi dolayısıyla Çiçek'e nezaket ziyaretinde bulundu.
Yeni dönemde Çiçek'e başarılar dileyen Hisarcıklıoğlu, geçen dönem boyunca Çiçek'in gösterdiği dirayet, akil insanlık noktasında yaptığı başarılı katkılardan dolayı teşekkür etti.
TBMM ve siyaset gerginleştiği dönemlerde Çiçek'in çıkışlarıyla, tekrar normalleşme konusundaki katkılardan dolayı da özel sektör olarak teşekkür ettiklerini söyleyen Hisarcıklıoğlu, "Özel sektör, huzur ve istikrar ister. Bu noktada katkılarınızı çok iyi biliyoruz. Zor bir dönemde zor bir görevi üstlendiniz. İnşallah yarın yapacağınız görüşmeler sonrasında anayasa uzlaşma komisyonu çalışmalarına devam ederek Türk insanının kendi anayasasını eksiğiyle, noksanıyla yapabildiğini inşallah göreceğimiz umudu içindeyiz" diye konuştu.
Çiçek de Hasırcıklıoğlu'na teşekkür ederek, TOBB'un organize ettiği toplantılarla Türkiye'nin en temel meselesiyle yoğun bir çalışma yaptıklarını anımsattı.
"Ama biz henüz size karşı mahcubuz. Çünkü size henüz yeni bir anayasa veremedik" ifadesini kullanan Çiçek, şunları kaydetti:
"Bu anayasanın ne kadar önemli olduğunu hep vurgulaya geldik. Sizler talep ettiniz. Bu başlangıçta sadece meslek örgütlerinin talebiyken sonra toplumsal talebe dönüştü. İçinden geçtiğimiz süreçler, dünyada, bölgede olup bitenler de anayasa konusunu tahminlerimizin ötesinde daha önemli kılmaya da başladı. Geldiğimiz nokta itibariyle yeni bir anayasa artık meslek örgütlerinin değil toplumsal talep, bir mecburiyet haline geldi.
Türkiye bugün bulunduğu noktadan daha iyi noktaya gidecekse, bunun iki tane ön şartı var. Bunlardan biri huzurdur. Huzur olmadığı zaman o ülkede kalkınma olmaz. Yıkılacak duvarın altına hiç kimse oturmaz, kavgalı eve kız da vermezler. Bunlar bizim atasözlerimiz. Huzur yoksa, yarın ne olacağı belli değilse her gün iç kargaşa, başka türlü sıkıntılar olursa yatırımcı yatırım yapmaz. Türkiye ile ilgili karar verecek olanlar varsa karar vermez. O zaman da Türkiye kaybeder. Halbuki dünya bir ekonomik bunalım içerisindeyken, Türkiye, sizlerin de çabasıyla mütevazi de olsa kalkınma çabasını, büyümesini sürdürüyor. Bu fırsatı iyi değerlendirip öbür ülkelerle aramızdaki makası kapatmamız lazım. Bunun yolu huzurdan geçiyor. Dolayısıyla Türkiye'de huzuru bozacak hiçbir davranışı makul görmek mümkün değildir. Buna da parlamento öncülük etmelidir. Parlamentolar çözümün kaynağı olmalı. Maalesef yaşadığımız bir kısım olumsuz, tasvip etmediğimiz görüntüler bizi de sıkıntıya sokuyor, sizi de üzüyor. Parlamento, her şeyin uygarca müzakere edildiği, kaba, yaralayıcı, hakaret içermeyen bir üslupla Türkiye'nin her meselesinin konuşulduğu yerdir. Kavga, dövüş, vurdulu kırdılı görüntüler milletvekilliği sıfatıyla da bağdaşmıyor. 'Yüce Meclis' lafının arkasına da bu görüntüler yakışmıyor. Herkesi sorumlu davranmaya davet ediyorum. Biz topluma iyi örnek olmalıyız, güzel örnekleri biz başlatmalıyız. 'Benim ne güzel parlamentom, Meclisim var' demelidir, aksi taktirde millet Meclis'te 'benim meselemi konuşmuyor kavga ediyor' der, bu da parlamentonun itibarını büyük ölçüde sıkıntıya sokar.
Huzuru bozacak hiçbir davranışı biz doğru bulmayız, bulmamalıyız. Kimin ne talebi varsa, düşüncesi varsa, kim neyi beğenmiyorsa, protesto etmek istiyorsa, kurallar çerçevesinde yapmalıdır. Hele hele cebir ve şiddet varsa işin içerisinde bu asla hukuken himaye görmeyecek bir davranıştır. AİHM'in kararlarına göre de her türlü fikir söylenebilir ama cebir ve şiddet asla bir hak arama yöntemi olamaz, hukukun himayesinde olmaz. Nitekim bunu yöntem olarak kabul eden partilerin bile kapatılmasına hem Türkiye ile ilgili hem de son olarak İspanya ile ilgili karar vermiştir. Bunda hepimizin mutabık olması gerekiyor, siyasi kanatlar ne olursa olsun."
"Tabloyu önlerine koyacağım"
İkincisi olarak istikrarın önemli olduğunu belirten Çiçek, "İstikradan kasıt genelde dar anlamda, bir partinin tek başına Meclis çoğunluğu elde etmesi olarak düşünürüz.. Elbette bu önemlidir ama en az bunun kadar önemli olan da hukuki istikrardır. Bir ülkede bu iki istikrar yan yana gitmiyorsa, o takdirde istikrar kavramından, imkanından yeteri kadar faydalanamayız" dedi.
Bu istikrarın temin edileceği en temel metnin de anayasa olduğunu ifade eden Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"30 yılda 19 defa değişmiş bir anayasa. Devlet binasının temelinde her 14 ayda 15 ayda bir tamirat, tadilat, restorasyon yapıyorsanız, o evde gürültüden, patırtıdan, istikrarsızlıktan, huzursuzluktan başka bir şey olmaz. Vurgu yaptığınız istikrarın da huzurun da en önemli önündeki engel bugünkü anayasadır. Bunu yapmak da bizim boynumuzun borcudur. Dört siyasi parti, bu dönemin parlamenterleri, Meclis Başkanı olarak biz kendi içimizde mazeret üretebiliriz. 'Yapacaktık, şundan oldu, yapamadık, bundan oldu, o onu dedi, bu bunu dedi. 'Zaten yeteri kadar faydasız tartışma yapılıyor, bir tartışma daha açmış oluruz. Ama vatandaş sonuçtan gider. 'Yaptınız mı yapamadınız mı?' 'Yapamadım' O zaman 'şikayet ettikleriniz kadar bile olamadınız' der, karneyi önümüze koyar.
Onun için ben yarın sayın genel başkanları ziyaret edeceğim, bir defa daha ne düşünüyorlar, bu tabloyu kendi önlerine koyacağım. Bu kararı da dört siyasi partiyi temsilen komisyonda bulunan arkadaşlarımız aldı. Ama işi fazla uzatacak durumumuz yok. Çünkü seçimler kapıya geldi. Seçim ortamında bu işleri yapmak gerçekten zordur. Her işin bir zamanı var. Bak şimdi yarın Ramazan. Ramazan orucu, Ramazan ayında tutulur. Ramazan geçtikten sonra Ramazan orucu tutulmaz. Her işin de bir yapım zamanı var. Canhıraş bir seçim mücadelesine giren siyasi partiler oturup anayasa yapamaz. Bu bizim baştan da kabul ettiğimiz husustu. Önümüzde de fazla zaman kalmadı. Onun için maalesef o yönde sizin bunca gayretinize, desteğinize rağmen toplumun önüne eksiğiyle, fazlasıyla, 'bu da bizim tarlanın mahsulüdür, sivil bir anayasadır' diye bir anayasa bugün itibariye halen koyamamış olmanın üzüntüsü içerisindeyim. Bana düşen vebal neyse ben bunu almaya hazırım. Ama partilerimiz de artık bu işin farkında olmalılar."