Cemil Çiçek'ten sert uyarı

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Meclis'te yaşanan kavgalardan sonra milletvekillerini, "Meclis'te herkes, eline, diline sahip olacak" diye uyardı.

cumhuriyet.com.tr

Çiçek, TBMM Genel Kurulu'nda son dönemde yaşanan kavgalara ilişkin soruları yanıtladı.

Meclis'in fikirlerin tartışıldığı bir yer olduğunu ifade eden Çiçek, fiili güç kullanımının, kavgaların yaşandığı bir mekanın adının parlamento olamayacağını vurguladı. Çiçek, parlamento ve demokrasi ile kavganın bağdaştırılamayacağını belirtti.

Çiçek, "Ben fiile bakarım, faile bakmam. Bu fiili, kavgayı, dövüşü, fiziki güç kullanmayı kim yapmışsa, yanlış yapmıştır, kınanacak bir iş yapmıştır. Ben de kınıyorum. Kim yaparsa yapsın, çok çirkin, telin edilecek bir iş yapmıştır. Ali, Veli, falanca yapmış, bunun önemi yok. Şahıslara göre değerlendirme yaparsak, 'sizin partiliniz, benim partilim' gibi en az onun kadar çirkin bir başka tartışmanın içine girmiş oluruz" dedi.

"Koca koca adamlar kavga ediyor"

Meclis'i, bütün rica, tavsiye, yazışmalarına rağmen 24. Dönem'de bu türlü kötü görüntülerden kurtaramadıklarını kaydeden Çiçek, bunun, Meclis'in saygınlığını zedelediğini söyledi.

Çiçek, milletvekillerinin kendi şahsiyetlerinin çok daha üstünde, TBMM'nin korunması gereken bir şahsiyeti, haysiyeti bulunduğunu dile getirdi. Çiçek, milletvekillerinin en az kendi şahıslarına gösterdikleri itinayı, Meclis'in tüzel kişiliğine, onuruna da göstermeleri gerektiğini vurguladı.

Vatandaşın, kavgayı kimin çıkardığına bakmadığını, "Koca koca adamlar kavga ediyor" dediğini anlatan Çiçek, "Bu zaten yetiyor. Vatandaş, sonuçtan gider. Geri kalanı bizim kendi aramızdaki tartışmadır. Bize yakışmıyor" diye konuştu.

"Meclis'e kavga asla yakışmıyor"


TBMM Başkanı Çiçek, 550 milletvekilinin özgeçmişine bakıldığında, her birinin devlette, özel sektörde, özel hayatında çok önemli sorumluluklar taşıdığının görüldüğünü dile getirdi. Çiçek, bazı milletvekillerinin master, doktora ve unvanlarının bulunduğuna işaret ederek, özgeçmişlerine bakarak, bu kadar olgun hareket etmesi beklenen bir Meclis'e kavganın asla yakışmadığını vurguladı.

Küfürlü lafları hiçbir zaman doğru bulmadığını ifade eden Çiçek, sözlerini, "İçtüzüğün 67. maddesi açık. Kaba ve yaralayıcı olmayacak. Türkçe, 300 kelimelik bir dil değil. İnsanlar en ağır eleştirilerini bile kimseyi kırmadan, dökmeden, hakarete götürmeden söyleyebilir" diye sürdürdü.

Çiçek, Meclis'in bu haliyle, vatandaş açısından her zaman gündemde olumsuz yönde tartışılacak bir görüntü verdiğini, bundan herkesin kaçınması gerektiğini kaydetti.


"Soruşturacak makamlara her türlü desteği veririz"

Ortada fiili bir durumun bulunduğunu dile getiren Çiçek, ceza hukuku anlamında bir suç oluşturuyor olabileceğini söyledi. Müracaat olursa, savcılığın bu konuları araştırabileceğini belirten Çiçek, kendilerinin de suç oluşturan bir işlem için kimsenin himayakarı olmayacaklarını, kimseyi himaye etmeyeceklerini bildirdi. Çiçek, soruşturacak makamlara her türlü desteği vereceklerini ifade etti.

Çiçek, Meclis'te, herkesin, eline, diline sahip olacağını, eline, diline sahip olarak yasama görevini yapacaklarını vurguladı. "Herkes istediğini küfür formatında söylerse, yumruklar konuşursa bu parlamento vatandaş nezdinde nasıl itibar kazanacak? Ya da mevcut itibarını nasıl koruyacak?" diye soran Çiçek, şöyle devam etti:

"Hepimiz kürsüye çıkınca 'Yüce Meclis'i saygıyla selamlıyorum' diye çıkıyoruz. Kavga ve yücelik, küfür ve yücelik bunların yan yana nasıl geleceği, herkesin düşünmesi gereken bir husus. Ben milletvekillerinin amiri değilim. Ast, üst ilişkileri içinde çalışmıyoruz, hepimizin tabi olduğu kurallar var, bunları da biz koyuyoruz. Kuralı koyup, kurala uymamak, kuralın dışında müdahale istemek, keyfiliğe götürür. Güvenpark'ta bile oturanların en azından uymaları gereken kurallar var, herkes ona saygı duyar. Güvenpark'ta oturur, herhalde orada karpuz yiyemez, orada kabuğunu bırakamazsınız. Bir yerde yazılı değil ama insanlar bilir. Birlikte yaşamanın ortaya koyduğu bir kısım kurallar var. Bu kuralların en zengin olduğu kurumların başında parlamentolar gelir. 24. Dönem kötü başladı, belli zaman aralıklarında kötü örneklerde kötü bir tablo ortaya koydu. Burası bir kamp, sınıf, kışla değil. Şunu yapma, bunu yapma, bunu yaparsan böyle olur... İçtüzük, bütün medeni ülkelerde uygulanan içtüzüklerden yola çıkaran hazırlanmış bir içtüzük. İngiliz parlamentosunda kurallara uymayan, gelişi güzel müdahalelerde bulunan bir milletvekiline söylenebilecek en ağır söz, verilecek en ağır müeyyide, 'Sizin isminizi bu kürsüden açıklamak zorunda kalıyorum' lafıdır. Kürsüye çıkıyoruz demokrasi, hukuk adına bir çuval laf. Ama ortada demokrasi ve hukuka uymayan bir sürü olumsuz görüntüler. Sopayla, küfürle demokrasi olmaz. Kavga ve demokrasi yan yana gelmez. Hepimiz kürsüye çıktığında, 'Yüce Meclis'i saygıyla selamlıyoruz' diye başlıyoruz. Yüce lafını söylediğinizde ona uygun davranmak gibi bir taahhüdünüz de var demektir. Ayrıca ne madde, kural, ne önlem arıyorsunuz? Yaptığınız yüceliğe uygun konuşma yapmazsanız, davranış içinde olmazsanız yüceliğiniz ortaya çıkar. Şahıslara değil, fiilin kendisine, sözün kendisine bakmak lazım. Söz kötüyse, kim söylerse söylesin kötü bir söz söylemiştir. Fiil kötüyse bunu kim yaparsa yapsın, çok kötü iş yapmıştır. Hem kendisine hem Meclis'e zarar vermiştir."