Çelişkilerle dolu Yargıtay gerekçesi: ‘Vekilliği düşsün’
Berberoğlu kararının gerekçesini açıklayan Yargıtay’ın, kararın bir örneğini vekilliğin düşmesi için Meclis’e gönderdiği ortaya çıktı. MİT TIR’larının içindekileri sorgulamayan ve haberin daha önce Aydınlık’ta yayımlanmasını yeterli bulmayan Yargıtay, “Geniş kitleye ulaşan Cumhuriyet’te açıklanan bilgilerin halen sır vasfını muhafaza ettiğinin kabulü gerekir” yorumunu yaptı.
Alican UludağYargıtay 16. Ceza Dairesi, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında MİT TIR’larına ilişkin “devlet sırrı” niteliğindeki görüntüleri açıklamak suçundan verilen 5 yıl 10 aylık hapis cezasını onama kararının gerekçesini dün açıkladı. 57 sayfalık kararın 30 sayfasını dairenin gerekçesi 27 sayfası ise üye Yusuf Hakkı Doğan’ın karara karşı muhalefet şerhi oluşturdu. Devlet sırrının ifşası için TIR’lara ilişkin haberin daha önce Aydınlık gazetesinde yayımlanmasını yeterli bulmayan Yargıtay, Berberoğlu’nun TIR’larda taşıma faaliyetlerinin suç oluşturduğu iddiasını için “Yerindelik denetimi kapsamında kalan tartışmaların yargının görev alanı dışındadır” dedi.
16. Ceza Dairesi, gerekçeli kararında yargılama sürecini anlatıp devlet sırrı kavramını tartışarak suçun nitelemesini yaptı. Yargıtay kararında TIR’larda silah taşındığı gerçeğinin daha önce Aydınlık gazetesinde yayımlandığı gerçeğinin üzerini örttü. Bu olayla ilgili Aydınlık gazetesinin 21 Ocak 2014 tarihinde yayımlanan nüshasında TIR’larda silah taşındığı iddialarına yer verilmesi ve anılan gazetenin aynı tarihli ve ertesi günkü nüshalarında TIR’larda taşındığı iddia edilen malzemelere dair bazı yazarların yorumlarının da yayımlandığı anımsatılan kararda, “Cumhuriyet gazetesinde yapılan haberde önceden yayımlanan haberlere atıf yapılmadığı gibi tamamen farklı nitelikte ve faaliyetle ilgili tüm ayrıntıları içeren, kaynağından edinildiği intibasını uyandıran bilgi ve belgelere yer verildiği anlaşılmaktadır” denildi.
Kitap delil oldu
Can Dündar’ın “Tutuklandık” kitabındaki söz konusu görüntülerin solcu bir milletvekilinden aldığını belirttiğine kararda yer verilirken şöyle denildi: “Dündar’ın kitabındaki bu ifadelerinden de anlaşılacağı üzere, gelen bilgi ve görüntülerin, önceden yayımlanması nedeniyle güncelliğini ve ‘sır olma vasfını’ kaybetmiş sıradan/aleni bayat bir haber konusu olmayıp, bilakis deneyimli gazeteci Can Dündar ve ekibinde heyecan yaratan, gazetede sınırlı sayıda kişiyle paylaşılan, bir an önce yayınlamak için acele edilen, hukuk bürosunca cezai sonuçları konusunda uyarılmalarına rağmen bu risk üstlenilerek yayınlanan, güncelliğini ve gizliliğini muhafaza eden bilgiler içerdiği çok açıktır. Bu nedenle bu sırrın kamuoyunda bilinen şey haline geldiği yönündeki savunmaya itibar edilmemesinde isabetsizlik görülmemiştir.”
AKP’nin rolünü görmedi
Yargıtay kararında 2011’de başlayan Suriye iç savaşı sırasında Türkiye’nin sınırlarını cihatçılara açması gerçeği saklanarak, yaşanan olaylarda iktidarın rolü yokmuş gibi davrandı. Suriye’de olay tarihinde devam eden iç savaş ve çatışmaların Türkiye’nin milli güvenliğini ciddi anlamda tehdit ettiği belirtilen kararda, “Merkezi otoritenin kaybolduğu bölgede ortaya çıkan çok sayıda taşerön terör örgütünün ülkenin toprak bütünlüğüne, milli güvenliğine ve siyasi menfaatlerine açık ve yakın tehdit oluşturduğu yaşanan tecrübelerle somutlaşmıştır. Çatışma bölgesinde, Suriye ile komşuluğu ile ilgisi bulunmasa da Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek isteyen küresel güç durumundaki ülkelerin stratejik hamleleri olduğu dünya kamuoyunun da malumudur” görüşüne yer verildi.
Aydınlık yazdı ama..
Kararda, Berberoğlu şöyle suçlandı: “Bu itibarla, milli güvenlik bağlamında ciddi bir tehdit süreci devam ederken, sanık Enis Berberoğlu tarafından temin edilip başka dosyada sanık Can Dündar’a verilen ve Can Dündar tarafından da daha evvel haber yapan gazeteden farklı olarak geniş bir kitleye ulaşan Cumhuriyet gazetesinin 29 Mayıs 2015 tarihli nüshasında yapılan haber suretiyle açıklanan, daha evvel açıklanmamış bölümleri ve içeriği itibarıyla devletin güvenliği ve siyasal yararlarını koruma kabiliyetini haiz olan bilgilerin halen sır vasfını muhafaza ettiğinin kabulü ve sırrın korunmasının demokratik toplumda gerekli olduğunun kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.”
‘TIR’larda suç var mı, yargının görevi değil’
Yargıtay, sır olarak korunan bilgi ve faaliyetlerin suç teşkil edip etmediğini ele aldı. Suriye topraklarında gerçekleşen iç savaş nedeniyle sınır komşusu olan Türkiye’ye yönelik açık ve yakın tehdidin gerçekleşmesinden önce meşru savunma durumunda kalan devletin, yetkili organları marifetiyle halin gereklerine uygun, orantılı ve önleyici tedbirleri almak hakkına sahip olduğu savunulan kararda, “Hiçbir devlet felaketlerin gelip çatmasını bekleyemez” denildi. Somut faaliyetin de bu kapsamda milli savunma ve siyasal menfaatların korunması bağlamında icra edilen ve sır olarak korunan faaliyetler olduğu ifade edilen kararda, “Bunun suç oluşturduğu yönündeki ispat edilemeyen iddianın hukuki dayanağının da bulunmadığının kabulü gerekir. Ceza yargılaması bakımından olaylar, eylemler; suç teşkil edip etmedikleri, hukuka aykırı olup olmadıkları yönüyle değerlendirilirler. Tartışma konusu suçlar itibarıyla de hâkimin tartışacağı kriterler yukarıda açıklanmıştır. Yoksa, tedbirin yeri, zamanı, içeriği, başarılı olup olmadığı gibi yerindelik denetimi kapsamında kalan tartışmaların yargının görev alanı dışında kaldığı açıktır” ifadeleri kullanıldı.
Sanığın, devletin milli güvenliği ve siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla devlet sırrı mahiyetinde icra edilen faaliyetlere ilişkin bilgi ve görüntüleri Cumhuriyet gazetesinin genel yayın yönetmeni olan ve haberi yapan Can Dündar’a, faaliyetten 16 ay sonra verdiği ifade edilen kararda, sanığın bilgi birikimi ve mesleki tecrübesine göre, eyleminin sonuçlarını bilebilecek durumda olduğu öne sürüldü.
Vekilliği düşür yazısı
Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme halinde düşmesinin, bu husustaki kesin mahkeme kararının genel kurula bildirilmesine bağlanmış bulunması ve TBMM üyesi hakkında, seçimden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesinin, üyelik sıfatının sona ermesinden sonra mümkün bulunduğu anımsatılan kararda, anayasanın 83/3 maddesi gereğince sanık hakkında verilen ceza hükmünün yerine getirilmesinin üyelik sıfatının sona ermesine bırakılmasına, bu nedenle sanığın derhal salıverilmesi için savcılığa müzekkere yazılmasına karar verildiği belirtildi. Sanık hakkında kesinleşen hükmün bir örneğinin anayasanın 84/2 (Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur.) hükmü gereğince gereğinin takdiri için TBMM Başkanlığı’na gönderilmesine karar verildi.
Muhalif üyeden 27 sayfalık şerh Daire üyesi Yusuf Hakkı Doğan, 27 sayfalık şerhiyle karara yargılama şartı, eksik araştırma ve suç vasıfı yönünden muhalefet etti. Anayasanın 83/4. maddesine göre “tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturmanın, Meclisin yeniden dokunulmazlığı kaldırmasına bağlı olduğu” gerekçesiyle öncelikle durma kararı verilmesi gerektiğini belirten Doğan, ayrıca, sırrın aleniyet kazanıp kazanmadığı yönünden Aydınlık gazetesinin konuya ilişkin nüshalarının incelenmesi gerektiği, eylemin sübutunun kabul edildiği takdirde, TCK’nin 327. maddesinde düzenlenen “devlet güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme suçunu” oluşturduğu görüşünü aktardı. Doğan, eylemin gizli kalması gereken bilgileri açıklama olarak kabulü karşısında, bu konuda daha önce Aydınlık gazetesinde yayımlanan haber ve görüntüler nedeniyle kısmen sırrın açıklandığı ve tehlikenin hafiflediği göz önüne alınarak cezanın alt sınırdan verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu vurguladı. |