Çeber davasında gelişme

Engin Çeber'in, Metris Cezaevi'nde ''işkence ve kötü muamele'' sonucu hayatını kaybettiği iddiasına ilişkin kamu görevlilerinden oluşan 60 sanığın yargılandığı davada, esas hakkında mütalaasını açıklayan Cumhuriyet Savcısı Muammer Çalık, 2 sanığın ''işkence sonucu ölüme sebep oldukları'' iddiasıyla, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmalarını talep etti.

cumhuriyet.com.tr

Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, esas hakkındaki görüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı Muammer Çalık, olayda maktul ve müdahillere karşı işlendiği iddia olunan atılı suçların birbirinden bağımsız olarak gelişmesi nedeniyle ayrı ayrı ele alınmasının uygun olacağının anlaşıldığını savundu.

Engin Çeber, Özgür Karakaya ve Aysu Baykal'ın, Sarıyer'de izinsiz toplantı ve gösteri yapmak isteyen bir grup olduğu ihbarına giden polis memurları tarafından, haklarında mahkemelerce verilen yakalama kararları bulunması nedeniylegöz altına alınmak istendiklerini belirten Çalık, bu sırada söz konusu kişiler ve grubun direndiğini, arbede çıktığını, polis memurlarından bir kısmının yaralandığını, bu nedenle maktul ve müdahiller hakkında tutuklama kararı verilip kamu davası açıldığını kaydetti.

Meydana gelen olayda maktul ve müdahillerde oluşan yaraların basit nitelikte kaldığını, aynı şekilde görevli polis memurlarının da yaralandığı olayın meydana geliş şekli nazara alındığında polis memurları tarafından uygulanan şiddetin orantılı olduğunu, orantısız ve keyfi güç kullanımının oluştuğuna dair bir delil bulunmadığının anlaşıldığını ifade eden Savcı Muammer Çalık, maktul ve müdahiller göz altına alındıktan sonra haklarında yasal prosedür gereği parmak izi, fotoğraf çekimi, hastaneye sevk yapılması gereken adli ve idari işlemler sırasında direnme gösterdiklerinin kamera kayıtlarıyla açık ve net biçimde görüldüğünü söyledi.

Bu direnmeler nedeniyle bir kısım sanık polis memurları ile maktul ve müdahiller arasında zaman zaman tartışma ve itişmelerin meydana geldiğini, bu sırada polis memurlarından Aliye Uçak tarafından müdahil Aysu Baykal'ın boğazının sıkılması, diğer sanık polis memurları Mehmet Pek ve Abdülmuttalip Bozyel tarafından ise tekme ve tokat atma şeklinde maktul ve müdahiller Özgür Karakaya ve Cihan Gün'ün darp eylemlerinin gerçekleştirildiğini belirten Savcı Çalık, gerçekleşen eylemlerin ani gelişen, yoğun nitelikte olmayan, devamlılık arz etmeyen eylemler olduğunun, işkence boyutlarına ulaşmayan basit yaralama kapsamında kaldığının anlaşıldığını ifade etti.

Savcı Çalık, maktul ve müdahillere karşı sanık polis memurları Aliye Uçak, Mehmet Pek ve Abdülmuttalip Bozyel'in ''zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten adam yaralama'' suçunu işlediğini belirtti.

Maktul ve müdahillerin Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığı'nın evrakı üzerinden görev yaptırmamak için direnme suçundan tutuklanarak cezaevine getirildiklerini belirten Savcı Çalık, cezaevine kabul ve arama bölümünde görevli jandarma personeli tarafından kendilerine karşı tekme, tokat ve cop ile darp edildiklerini iddia ettikleri olayla ilgili olarak incelenen kamera kayıtlarında aralarında sanıkların da bulunduğu jandarma personeli tarafından odaya bir adet copun arama yapılan odalara götürüldüğü tespit edilmişse de arama odalarında görüntü kaydının bulunmadığını, sanıkların savunmalarında maktul ve müdahillerin üst araması yaptırmamak için direnmeleri nedeniyle aralarında arbede çıktığını, suça konu copu ise güvenlik amacıyla yanlarında bulundurduklarını savunduklarını kaydetti.

Savcı Çalık, müdahillerden Özgür Karakaya'nın arama odasından çıkarken bir ayağını basmakta güçlük çektiği kamera kayıtlarında görülmüşse de bu müdahilin olaydan 15 gün öncesinden ameliyat olması nedeniyle rahatsızlığının bulunduğunun anlaşıldığını, müdahiller ve maktulün arama sonrasında cezaevine kabullerinde cezaevi doktoru tarafından muayene edilerek haklarında rapor düzenlenmesi gerekirken görevli doktorun cezaevinde bulunmaması nedeniyle raporun düzenlenmediğini, bu nedenle iddia edilen darp izlerinin tespit edilemediğinin anlaşıldığını ifade etti.

29 Eylül günü saat 21.55 sıralarında maktul ve müdahillerin ceza infaz kurumuna teslim edildiği bu tarihte sanıklardan Yusuf Gayır'ın nöbetçi müdür, Cuma Kaçar'ın sorumlu infaz koruma baş memuru, Turan Günaydın'ın kabul işleminin yapıldığı bloğun koridor sorumlusu, Muharrem Çelik'in de tutanak ve teslim alan mahkum kabul görevlisi olduğunu belirten Savcı Muammer Çalık, sanıkların maktul ve müdahiller üzerinde darp izleri bulunmasına rağmen haklarında doktor raporu düzenlenmeden cezevine kabul işlemleri yaptıklarını, bu şekilde sanıkların üzerlerine atılı ''görevi kötüye kullanma'' suçunu işlediklerinin anlaşıldığını kaydetti.

Suç tarihinde cezaevinde görevli doktor olan sanık Yemliha Söylemez'in gece cezaevinde bulunmadığını ve bir gün sonrasında aralarında maktul ve müdahillerin de bulunduğu hükümlüler hakkında bu kişileri görüp muayene etmeden rapor düzenlediğini ifade eden Savcı Muammer Çalık, sanığın eyleminin idari bir görev olup cezaevine girişleri yapılan hükümlü ve tutukluların muayenesiyle ilgili olduğunu, bu şekilde üzerine atılı ''resmi belge hükmünde belgelerde sahtecilik'' suçunu zincirleme olarak işlediğini ve olayda kamu zararı oluştuğunun anlaşıldığını bildirdi.

Savcı Muammer Çalık, maktul ve müdahillerin cezaevine girdikten sonra da ceza tevkif evlerinin yönetimiyle ilgili tüzük ve iç yönetmelik hükümlerine aykırı olarak sayımda ayağa kalkmayarak direnmeye devam ettiklerini, bu nedenle maktul ve müdahiller Cihan Gün ve Özgür Karakaya'nın bulundukları koğuşta yapılan sayım esnasında ayağa kalkmadıkları, sayım sırasında içeri giren infaz koruma memurlarıyla aralarında tartışma çıktığını, sanıklardan Murat Çise'nin koğuşa ahşap sopa getirerek maktul ve müdahilleri darp ettiğini, diğer sanık Yavuz Uzun'un da bu eyleme iştirak ederek maktul ve müdahillerin üzerine su döktüğünü ve darp ettiğini, sanıkların gerçekleşen eylemlerinin şiddeti, süresi ve işleniş biçimi nazara alındığında AİHM'in 3. maddesinde belirtilen işkence suçunu oluşturduğunun anlaşıldığını söyledi.

Çalık, bu sayımda sanıklardan Fuat Karaosmanoğlu'nun sorumlu müdür, Nihat Kızılkaya'nın ise sorumlu infaz koruma baş memuru olarak görev yaptıklarının, Kızılkaya'nın olaydan haberdar olmasına rağmen yasal gereği yapmadığının, diğer sanık Karaosmanoğlu'nun ise meydana gelen olaydan haberdar olduğuna dair bir delil bulunmadığının, fakat görevinin gereklerini yerine getirmekte ihmali olduğunun anlaşıldığını ifade etti.

6 Ekim 2008 tarihinde maktul Engin Çeber'in dağıtımdan sonra kaldığı koğuşta suç tarihinde yapılan sabah sayımında maktulün önceki gerekçeler ile ayağa kalkmayarak sayım vermediğini, bu nedenle sayım için odaya gelen sanıklardan infaz koruma memuru Nevzat Kayım tarafından suratına tokat ve omzuna yumruk atıldığını, diğer sanık Mehmet Polat tarafından ise ayağına tekme atılmak suretiyle darp edildiğini belirten Savcı Muammer Çalık, sanıkların eylemlerinin ani olarak gelişen basit darp niteliğinde olup onur kırıcı nitelikte olduğunun, bu eylemlerin işkence boyutuna ulaşmadığının ve her iki sanığın eyleminin zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçunu oluşturduğunun anlaşıldığını söyledi.

Savcı Muammer Çalık, 7 Ekim 2008 tarihinde maktul Engin Çeber'in sabah sayımına önceki gerekçelerle iştirak etmediğini ve ayağa kalkmadığını, bu nedenle oda içerisinde bulunan infaz koruma memurları Nihat Kızılkaya, Selahattin Apaydın ve Sami Ergazi tarafından tekme tokat ve yumruk vurulmak suretiyle darp edildiğini, bu esnada odada bulunan infaz koruma memurlarından Yılmaz Aydoğdu'nun sanıklardan Nihat Kızılkaya'yı dışarı çıkardığını, odada kalan diğer sanıklar Apaydın ve Ergazi'nin maktule karşı darp eylemlerine devam ettiklerini, Apaydın'ın maktulün yakasından tutarak kafasının arka kısmını duvara ve demir kapıya vurduğunu, diğer sanık Ergazi'nin de yere düşen maktule karşı tekme atmak ve diğer sanıkla birlikte hareket etmek suretiyle maktulü darp ettiğini belirtti.

Çalık, sanıkların eylemlerinin tamamlanması üzerine kapının açıldığının ve koridordan sorumlu müdür olarak görev yapan sanık Fuat Karaosmanoğlu'nun geldiğinin, 'bundan sonra ayağa kalkıp sayım vermeyen herkes bu şekilde cezalandırılacak' dediğinin iddia edilmesine rağmen dosyaya yansıyan deliller, tanık beyanları ve kamera görüntülerine göre sanık Karaosmanoğlu'nun baştan beri diğer sanıklar tarafından gerçekleştirilen darp eylemini gördüğüne ve bu eylemin devamı konusunda rıza gösterdiğine dair somut bir delil elde edilemediğinin, bu sanığın eylem bittikten sonra kapıdan içeri bir süre bakarak bir şeyler söyleyip diğer sanık memurların da oda kapısını kapatmaları üzerine odanın önünden ayrıldığının, içerde yatmakta olan maktule yardım edilmesi konusunda herhangi bir girişimde bulunmadığının anlaşıldığını söyledi.

Sanıklarda Nihat Kızılkaya'nın maktul üzerinde gerçekleştirilen darp eyleminde tekme, tokat atmak suretiyle gerçekleşen eylemle iştirak ettiğinin, maktul üzerinde asıl öldürücü etki yapan kafasının duvara ve demir kapıya vurulmasından önce eylemine son verdiğinin, sanığın bu ana kadar gerçekleşen eylemlerinden sorumlu olabileceğinin, bu eylemlerinde işkence boyutlarında kaldığının anlaşıldığını vurgulayan Savcı Muammer Çalık, maktulün bu olaydan sonra hastaneye kaldırıldığının ve tedavi altındayken 10 Ekim 2008 tarihinde vefat ettiğinin, hakkında düzenlenen Adli Tıp Kurumu raporuna göre ölüm olayına, ölüm tarihinden 4-5 gün önce meydana gelen darba bağlı beyin kanamasının neden olduğunun, mevcut rapora göre 7 Ekim 2008 tarihinde kafasının duvara ve demir kapıya vurulması suretiyle darp edilmesi sonucu aldığı yaraların kabulünün gerektiğinin anlaşıldığını aktardı.

Savcı Muammer Çalık, sanıklar Selahattin Apaydın ve Sami Ergazi'nin maktul Engin Çeber'e karşı ölümüne neden olan beyin kanaması sonucunu doğuran eylemleri gerçekleştirdiklerinin, sanıklardan Apaydın'nın maktule karşı kafasını duvara ve demir kapıya vurma filini gerçekleştirdiğinin, diğer sanık Ergazi'nin ise bu sanığın eylemine ''faillik yoluyla iştirak'' ettiklerinin anlaşıldığını kaydetti.

Sanıklara istenen cezalar

Sanıklardan Selahattin Apaydın ile Sami Ergazi'nin ''işkence sonucu ölüme sebep olmak'' iddiasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını talep eden savcı Çalık, Murat Çise ve Yavuz Uzun'un da ''işkence'' gerekçesiyle 3 kişi için toplam 9 ile 36'şar yıl hapis cezasına çarptırılmasını öngördü.

Nihat Kızılkaya'nın ''işkence'' ve ''görevi kötüye kullanmak'' suçlarından 4 ile 15 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmasını talep eden savcı Çalık, Yemliha Söylemez'in ''resmi ve özel belgede sahtecilik'' suçlarından 4 ile 10 yıl arasında hapse mahkum edilmesini talep etti.
Fuat Karaosmanoğlu'nun ''görevi kötüye kullanmak'' ve ''görevi ihmal'' suçlarından 1.5 ile 5 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmasını talep eden savcı Çalık, Yusuf Gayır, Cuma Kaçar, Turan Günaydın, Muharrem Çelik ve Erdoğan Çoşardereli'nin de ''görevi kötüye kullanmak'' suçundan 1 ile 3'er yıl arasında hapis cezasına çarptırılmasını öngördü.

Aliye Uçar, Nevzat Kayım ve Mehmet Polat'ın ''yaralama'' suçundan 6 ay ile 1.5'ar yıl arasında hapse mahkum edilmesini isteyen savcı Çalık, Mehmet Pek ve Abdulmuttalip Bozyel'in ise aynı suçlama nedeniyle 3 müşteki için toplam 9 ay ile 4.5'ar yıl arasında hapis cezasına çarptırılmasını talep etti.

Nuri Atalay'ın da ''görevi ihmal'' suçundan 6 ay ile 1.5 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmasını talep eden savcı Çalık, 42 sanığın da beraatını istedi.

Savcı Çalık ayrıca tutuklu sanık Fuat Karaosmanoğlu'nun tahliyesini talep etti. Tutuklu sanıkların bu hallerinin sürdürülmesine karar veren Mahkeme Heyeti, duruşmayı erteledi.