Caz standartları hepimizin yol göstericisi
Kerem Görsev yeni albümü “Emirgân”da yaşadığı, hissettiği ve paylaşmak istediği mahallesi Emirgân’ı müziğine taşıyor. Müzikli bir zaman yolculuğu yapıyor. Her albümünde olduğu gibi Emirgân’da da hayata dair pek çok şey var.
Ali Deniz Uslu / Cumhuriyet
Kerem Görsev 15. albümü “Emirgân”ı yayımladı. İlk Albümü Hands & Lips ile 1994 yılında bestelerini kayıt altına almaya başlayan Görsev, Abbey Road Stüdyoları’nda, London Philharmonia Orchestra ile kayıtlarını yaptığı Therapy albümünde beraber çalıştığı Grammy ödüllü saksafoncu Ernie Watts ile bu albümde yine birlikte. Davulda Ferit Odman, kontrabasta ise Kağan Yıldız var.
- Dile kolay 15. albüm “Emirgân”. Öncelikle Emirgân’ın sizdeki yeri nedir?
- Evet “Emirgân” benim 15. kişisel albümüm. Emirgân 400 yıllık yerleşimi olan Osmanlı’dan günümüze kadar İstanbul Boğaz kıyılarının en nadide semtlerinden. Emirgân benim için İstanbul içinde bir sahil kasabası, sayfiye yeri, biraz arkamda harika Emirgân korusu dev ağaçları olan her zaman pırıl pırıl bakımlı geniş bir yeşilliğe sahip yer. Yaşadığımız bu yüzyılda unuttuğumuz mahalle yaşantısının olduğu, herkesin birbirine görünce selam verdiği, bakkalı, kasabı, mahalle berberi ve benim en çok vakit geçirdiğim yer Rıfat ağabeyin Çınarlı Kahvesi olan 2001 yılından bugüne ailemle yaşadığım yer.
- Bu ara ilk albümünüz “Hand&Lips” bundan tam yirmi yıl önce yayımlanmıştı. Peki, caz yolculuğunuzun neresindesiniz?
- Hands & Lips albümümü 1994 yılında, 20 sene önce yayımlamıştık. Dünyada ve Türkiye de caz müziğinde gelişmeler oluyor. Ben ilk caz müziği ile tanıştığım günlerden bugüne sadece akustik caz müziği ile ilgilendim ve rotamı belirledim. Trio, nefesli, büyük orkestra... Vokal tarzlarında pek çok konser ve çalışmalarım oldu. İnandığım, kendime güvendiğim ve çaldığım her şeyin arkasından durduğum yolculuğuma devam ediyorum
- Ve elbette Ernie Watts. Caz ruh işi ve Watts da çok özel bir saksafoncu. Nasıl bir ilişkiniz var?
- Ernie Watts yıllardır dinlediğim caz tarihinin en önemli saksofoncularından birisi. İlk tanışmamız London Phillarmonia ile Londra Abbey Road stüdyolarında kaydettiğimiz -THERAPY- albümümde oldu. Alan Broadbent sayesinde tanışmıştık. Kendisinin anlattığı caz hikâyeleri, çalıştığı gruplar... Ernie kendinden bahsetmeyi seven bir yapıya sahip değil. Ben turne boyunca devamlı kendisine sorular sorup, dilini çözüp bizden biri haline getirdim. Kendisi çok kuralcı, disiplinli. Doğa ve hayvan sevgisi olan, pozitif enerji yüklü ve öte yandan müzikten başka hiçbir şey düşünemeyen, her gün saatlerce saksofon çalan bir dünya yıldızı!
- Caz bir takım işi, kolektif müziğin en disiplinlisi belki de. Sizin caz takımınızda da Ferit Odman, Kağan Yıldız var…
- Ferit Odman ve Kağan Yıldız ile 2006 yılından itibaren beraber bir takımımız var. Türkiye’de yurtdışında festivaller ve konserlere giden sahnede ne yapacağımızı bilen, müzikal yaşantısında aynı müzikleri dinleyen, aynı duygulara sahip bir Trio olduk. Bugüne kadar Diversion, Therapy, To Bill Evans, Emirgân albümlerimizi kaydettik. Bizim Trio herkesin sahnede eşit yüzde 33 - 33 - 33 sololar çaldığı interplay (iç içe çalma) sistemi benimsemiş (dünya da Bill Evans tarafından icra edilmeye başlanmıştır 1961) ve çalmadığımız zamanlarda da telefonla görüşen bir Kerem- Kağan - Ferit beraberliği olan grubuz.
Çay bahçesinde beste yaptım
- Her albümünüzde başka bir caz serüveni dinleyiciyi karşılıyor. Bu serüvende siz nereye gittiniz, dinleyiciyi nereye çağırıyorsunuz?
- Her albümün başka bir yaşanmışlık hikâyesi ve oluşum nedenleri var. Emirgân, çay bahçesinde otururken aklıma gelen bir melodiyi eve giderek yazmamla başladı. Quartet formunda bir albüm olmasını istedim. John Coltrane, McCoy Tyner, Elvin Jones, Jimmy Garrison dörtlüsünün yaptığı pek çok albüm beni çok etkilemiştir Soundları, icraları bana bu albümde yol göstermiş olabilir.
- Bir de dinleyiciyi bir masala davet ediyorsunuz, anlatacaklarınız var ve dinleyici de o masalda kendine bir rol biçiyor gibi…
- Her parçanın bir gizli kahramanı ve her parçanın bir oluşum hikâyesi var. Ben bu hikâyeleri konserlerimde ve CD kapakçığımda kısaca anlatıyorum. Çalmaya başladığımızda ve CD çaldığında dinleyenler etkilenebiliyorsa ve müziği kendi dünyalarına katıyorsa, kendi hayallerini kurmaya başlıyorlar. Ben de yıllardır Bill Evans albümleri dinleyip hayaller kurar ve yapmak istediğim işlerin peşinden koşacak cesaret alırım.
- Türkiye’de caz müzik yolculuğunun neresinde?
- Ülkemizde pek çok yeni nesil ve bizden bir önceki nesil müzisyen var. Hepsi
ayrı bir duruşa ve bakış açısına sahip. Bırakalım herkes inandığı ve sevdiği müziği çalsın. Kimseyi yargılamadan, kategorize etmeden serbest bırakalım yapacağı işlere üretimlerine engel çıkarmayalım.
- Caz standartlarında biraz tutucusunuz diye biliyorum ama farklı tınılardan, ritimlerden beslendiğiniz oluyor mu?
- Caz standartlarını her gün dinler ve çalarım. Sadece kendi albümlerimde kendi bestelerimi çalıp kendimi daha iyi ifade ettiğimi zannediyorum. Yıllardır caz standartlarını analiz ederek çalarak müzikal kimliğimi oluşturmaya çalışıyorum. Geçen hafta Alan Broadbent ve Kerem Görsev Trio olarak konserler verdik. İki piyanolu harika caz standartları çaldık ve çok mutlu olduk. Caz standartları hepimizin yol göstericisi...